BDK_Banner.jpg
  • ALADAĞLAR ÇOBANKIRI TOP SECRET ROTASI

    Uzun süredir planladığımız ve haftalarca izin almak için uğraştığımız Cilo faaliyetimiz için Hakkari Valiliği tarafından istediğimiz ve beklediğimiz izin çıkmayınca planlarımızı değiştirerek alternatif seçenekleri düşünmek zorunda kaldık. Seçenekleri değerlendirirken de düşen motivasyonumuzu yükseltebilmek adına; Aladağlar’da şimdiye kadar tırmandığımız rotalardan daha zor olduğunu düşündüğümüz fakat tam zorluğunu bir türlü öngöremediğimiz Top Secret Rotası’nda karar kıldık.

     

    Araç ile ulaşım: Çamardı’yı geçtikten sonra Yelatan yönünde ilerlerken Elek Köyü tabelasından sola girilerek köyün içine doğru ilerlenir ve köyün bitimine doğru sola bahçelerin arasına doğru devam eden yola girilir, yol üzerinde önce solda su deposu görülür ve devamında sağda bulunan çiftlikten sağa döndükten sonra stabilize yoldan Çobankırı hedeflenerek yeterince yaklaşılır.

    Rotaya yaklaşım: Çobankırı’na yaklaşılabilecek en uygun noktaya kadar araçla ilerledikten sonra yürüyüşle vadinin başladığı yere kadar dere yatağı takip edilerek orman içerisinde yükselmek gerekiyor. Daha sonra burada yürüyüşün zorlaştığı bölümde vadinin solunda kalacak şekilde kolay kaya etapları geçilerek ilerlenilir. Rota tabanına yaklaşırken son 30-40 metrelik kısımda III+, IV- etaplar geçilir ve yıpratıcı bir yaklaşımın ardından rota tabanına varılır. (Planlama yapılırken uzun ve yorucu yaklaşımı düşünmekte fayda var.) 

    24.08.2023

    İlk gün, gece karanlığı, uyku sersemliği ve bölgeyi iyi bilmiyor olmamızla beraber üstüne bir de rehber kitapta yeterince açıklayıcı bir tarif olmaması sebebiyle Çobankırı yerine farklı bir dağa doğru yükseldiğimizi ancak gün ağarınca anlayabildik. Oysa ki yaklaştığımız dağın Çobankırı olduğundan emindik. Tekrar alçalıp araçla doğru konuma ulaştıktan sonra yeterince vakit kaybetmiş olduk. Artık hedefimiz rota tabanına ulaşmak, birkaç ip boyu tırmanarak rota hakkında fikir edinmek, tırmanış malzemelerimizi rota üzerinde bırakıp sonraki günkü yorucu ve uzun yaklaşımı kolaylaştırmak oldu.  

    26.08.2023:

    Saat 03.30 için kurduğumuz alarmı duymayınca uyanmamız 04.10’da oldu. Hızlı bir kahvaltı ve hazırlığın ardından yarım saatte evden çıktık ve araç ile ulaşacağımız son noktaya geldikten sonra 5.20’de serin ve rüzgarlı bir havada yürüyüşe başladık.

    İki buçuk saatlik yürüyüşün ardından 07.50’de rota tabanına ulaştık.

    Rotanın uzunluğu, gün boyunca maruz kalacağımız yakıcı güneş ve muhtemel bir gecelemeyi düşünerek yanımıza aldığımız suyun fazlalığından dolayı ilk ip boyları artçı için oldukça zorlu oldu. 

    1’inci ip boyu: İlk ip boyunu ben lider tırmandım. Soldaki büyük kulvarın biraz sağında kalan çatlak sistemlerinden yükselerek sette istasyon kuruldu. Ardından sette 5 metre kadar sağa geçilerek istasyon ağaca taşındı. Bu ip boyunda hafif derecede çürüklük var. (VI-); 60 m.

    2’nci ip boyu: Bu ip boyunda Serdal lider gitti. Sağa doğru devam eden çatlak hattında ilerleyerek dikliğin azaldığı kısımda dikey olarak yükselerek ve kolay hatlar takip edilerek setin sağında istasyon kurdu. (VI-); 50 m.

    3’üncü ip boyu: Bu ip boyunda tekrar ben lider giderken yarım ay balkonu hedefleyerek tırmandım ve balkonun alt kısmından sağa doğru yükselen çatlak sistemlerinden devam ederek setli kısmın devamında 3 sikkeli istasyona ulaştım. İlk ip boylarıyla birlikte buraya kadar rotanın muhtemelen solunda kalarak tırmandık ve alt istasyondaki sikkeleri görememiş olabiliriz. (VI-); 50 metre.

    4’üncü ip boyu: Bu uzun ip boyunda sıra yine Serdal’daydı ve istasyonun sağına doğru 3-4 metre kadar (sikke var) yükseldikten sonra devamında kolay yatık yüzeyde hafif sola doğru devam etti (Bu bölümde yine sikke var). En sağdaki çok büyük negatif bloğun hemen solunda yer alan daha küçük olan negatif blok altındaki kovuğun tabanındaki sete varılınca soldan yükselerek yüzey üzerinde ilerledi. (Solda sikke var.) Biraz emniyetsiz olan yüzeyde soldan sağa doğru ilerleyerek kovuğa vardı ve burada 3 sikkeli istasyona ulaşıldı. (VI); 55 metre.

    5’inci ip boyu: Liderlik sırası bendeydi. Kovuktan yüzey tırmanışı ile yükseldim. (Negatif bloğa kadar iki sikke var.) Devamında emniyet açısından güzel olan ince çatlak takip edilerek negatif bölüme vardım. Bu kısımda zayıf ayak ve zor hamleler ile negatif etabı geçerek (yapaylandı) devamında emniyet imkanı iyi olan sağlam çatlak hattını takip ettim. Sağda kalan büyük bacanın altındaki sette 2 sikkeli istasyona vardıktan sonra Serdal da yanıma geldi. (VII); 40 metre.

    6’ncı ip boyu: Sola doğru devam eden kolay baca içerisinden yükselerek 15 metre sonra sete varan Serdal, sette sağa doğru yükselerek 15-20 metre olan dik yüzeyin tabanına kadar kolay tırmanış ile ilerledi. Yüzeye girdikten sonra dik yükselerek ve emniyetsiz zor etapları (küçük boy emniyetler malzemeleri kullanılır) geçti ve devamında sağda kalan setlere doğru ilerleyerek 3 sikkeli istasyona vardı. (VII); 55 metre.

    Not: İstasyondan direk devam eden çatlak hattı yanıltıcı olabilir. Muhtemelen önceki ekipler ya da ilk çıkışı yapan ekip tarafından bu hattın denendiğini ve 4-5 metre sonra bulunan sikkeden iniş yaptıklarını düşünüyoruz.

    7’nci ip boyu: Sağdaki sarı negatif bloğun solundaki çatlak hattını hedefleyerek oldukça zor hamlelerle sağa doğru yüzeyde yükseldim. (Çatlak hattına kadar olan yüzeyde 2 adet sikke var). Çatlak hattına bağlanıldıktan sonra emniyet imkanı güzel olan sarı yüzeyde (hafif çürüklük var) çatlak boyunca dikey yükselerek yaklaşık 40. metrede bulunan sikkeden sonra sola doğru ilerleyerek kovukta bulunan 3 sikkeli istasyona vardım. (VII); 45 metre.

    8’inci ip boyu: Serdal, kovuğun üzerinden devam eden dik çatlak hattı ile yükselerek 15-20 metre sonra daha kolay yüzeylerde ilerledi ve çürük sarı yüzeyin sağındaki büyük kovukta 3 sikkeli istasyona ulaştı. (VI-); 45 metre.

    9’uncu ip boyu: Kovuğun solunda kalan sarı çürük yüzeye doğru alçaldım ve sarı yüzeyde yükselerek önce solda kalacak şekilde ardışık olarak bulunan 2 sikkeye doğru, sonrasında ise sağda kalan kovuğa doğru oldukça çürük etapta yükseldim (Kovuğun içerisi emniyet açısından çok zayıf ve çürüklüğün oldukça fazla olduğu tırmanış olarak da kolay olmayan tehlikeli bir etap).  Devamında emniyet imkanı olan fakat çürük çatlak hattına bağlandım. Ardından önce ilk kule ardından daha solda kalan ikinci kuleye doğru daha kolay dikey etaplarda ilerleyerek ikinci kulenin tepesinde bulunan setteki 3 sikkeli istasyona vardım (Bu ip boyunda çürüklüğün yoğun olduğu kısımlar yapay ile geçildi ancak yapaylamak da kısıtlı ve tehlikeli!)  (VII); 45 metre.

    10’uncu ip boyu: Benim bir önceki ip boyunda yaptığımı bu sefer Serdal yaptı ve sola doğru 2 metre kadar alçaldı ve ardından yüzeyde sola yan geçiş yapılarak yaklaşık 3 metre solda kalan sete ulaştı. Buradan dikey olarak devam eden sağlam ve emniyet imkanı iyi olan çatlak hattını tırmandı (Girişte sikke var.). 20-25 metre dik ve yer yer zor olan etapları karanlıkta geçerek sette 3 sikkeli istasyona vardık. (Bu ip boyu karanlıkta tırmanıldı.) (VII); 45 metre.

    11’inci ip boyu: Bu ip boyuna da Serdal devam etti ve önce 1-2 metre sola doğru geçti, ardından dikey olarak kolay etaplar boyunca tırmandı. (V+); 60 metre.

    11 ip boyunun ardından bir ip boyu kadar yürüyüş ile saat 22.20 gibi zirveye vardık.

    Sarı Mehmetler’e varabilmek için gece karanlığında zor etapları geçerek uzun bir yürüyüş yapsak da sabahı beklemek zorunda kaldık. Zorlu ve soğuk bir gecenin ardından gün doğduktan sonra 07.30’da sarımehmetlere ulaşıldı.

    Not: Rota yaklaşımının yıpratıcılığını düşünerek faaliyet planlamasının buna göre yapılmasında ciddi fayda var.

    Not: 9. İp boyundaki çürüklük ve emniyetsizlik ciddi riskler içeriyor.

    Bu rota 2009 yılında Plinio Botterini, Massimo Sacchi, Marco Sterni ve Recep İnce tarafından açıldı, daha sonra Ukraynalı bir ekip tarafından ilk tekrarı yapıldı ve biz rotanın ilk Türk çıkışını yapan ekip olduk ve aynı zamanda da rotanın 2'nci tekrarını gerçekleştirdik.

    Ekip: Serdal TELEVİ, Abdullah Benna SARIN

    Yazan: Abdullah Benna Sarın

    İletişim: a.benna [et] gmail [nokta] com

  • Bir ‘KÜÇÜK’ Ağrı Dağı Kış Tırmanışı Hikayesi

    9 Ocak 2024 tarihinde, telefonuma ‘Ararat Trans’ gurubuna eklendiniz mesajıyla, son yıllarda yaptığımız gibi yeni bir maceranın başlamak üzere olduğunu hissettim.  

    "Kimsenin benliğinin derinliklerinden yükselen -kurulu düzeni sarsacak derece haklı- sesleri dinlemeye hazır olmadığını düşünüyorsun, oysa yüksek sesle haykırmadan da yapamayacaksın. Öyleyse dağlara çık, uzaklaş insanlardan ve seni anlayışla karşılayan o ıssızlıkta kelimeleri haykır! Dağ yolcusu, öz varlığına, alem ve yaradılışa toplumun ve kültürel baskıların uzağında bakmaya murad eden kişidir." [1]

    Çocukluğum, Ağrı Dağı’nın görünmediği merkeze bağlı uzak bir dağ köyünde geçti. Varlığından haberdardık ancak onunla ilk karşılaşmam sanırım 92 yazıydı. 10 yaşındaydım, bir düğün için başka bir köye seyir halinde olduğumuz aracın camından uzaklarda karlı bir zirve görmüş ve hayret etmiştim. Kuzenim Sadık Abi, ‘Orası Ağrı Dağı, ilk defamı görüyorsun?’ diyerek merakımı gidermişti, sonrasında her nedense uzun yıllar yolum hiç Doğubeyazıt’a düşmedi, ta ki 2003 yazında Ağrı Dağı’nın zirvesine ayak basıncaya dek 

    2021 kış sezonunda sevgili dostum Âdem Gül‘ün organizasyonu ile Büyük Ağrı Dağı kış trans (dağ aşma) tırmanışı planlamıştık. Ekip; Adem, ben, Güçlü, Osman, Güner, Cemal, Adem, Berkan ve Uta’dan oluşuyordu. Düşüncemiz dağın kuzey (Iğdır) yüzünden kamp yükü ile yükselerek zirve sonrası güney (Bayezid) yüzüne inmekti fakat o tarihte yine idari makamlardan talep ettiğimiz izin kabul görmemiş, biz de planımızı Doğubayazıt yüzünden 2 gün gün travers yaparak kuzeye geçerek gerçekleştirmiştik. O tarihten sonra her kış sezonunda Ağrı Dağı’nda farklı bir proje ile ayak basmayı hayal etmiştik.

    Yeri gelmişken dağın tarihiyle ilgili birkaç şey söylemek belki bilgilendirici olabilir. Küçük Ağrı Dağı’na kayıtlı ilk tırmanış 1820li yıllarda Alman kaşif Friedrich Parrot ve Ermeni yazar Khachatur Abovian tarafından gerçekleştiriliyor [2]. Tabi hem sınıra yakınlık hem de yasaklı dönemlerden hem de Büyük Ağrı kadar yükseklik cazibesinin olmamasından dolayı Türkiye dağclığında o kadar da önemli bir yer edinemediği için çok trafik de almıyor. Ararat ismi, bilinen aksine Ermenice değil İbranice’dir ve Eski Ahit'te geçer. Asur, eski Mısır ve Babil uygarlıkları Urartular için bu ifadeyi kullanır (uru-arti). Ararat’ın kelime anlamı olarak Urartu’nun çoğulu olduğunu belirten kaynaklar vardır. Hatta Ermeni kaynakları uzun süre Ararat’ı, antik Gordyene (Corduenne, karkudia) medeniyeti ile ilgili olduğu gerekçesiyle Ararat ismine mesafeli durmuşlardır. Dağın Ermenice karşılığı Masis olup yüksek yer anlamına gelmektedir.

    Dağın Kürtçe karşılığı için iki isim kullanılır: Agiri (ateş, kor) ve çiyaye Gli (Şikayet dağı - dağda var olduğuna inanılan tanrılara arzularını, taleplerini ve şikayetlerini ilettikleri yüksek yer)

    Dağın Türkçe karşılığı Selçuklu döneminde Eğri dağ olarak geçer, Evliya Çelebi seyahatnamesinde burası için Egıri Dağ ismini kullanır. Farslar ise bu dağ için Koh-i Nuh (Nuh Dağı) der.

    Araplar ise Cebel Haris ve Cebel Hüveyris derler. Haris Bekçi, muhafız anlamında gelmektedir. İslam fetihleri döneminde buraya gelen iki komutanın isminden hareketle verildiğini belirtir İslam ansiklopedisi. 

    Eski Yunancada Abos ve Nibaros derler bu dağlara. Strabon da öyle not düşmüş Geopraphica isimli eserinde. 

    Agiri, Eğri, Agori.. sözcükleri muhtemelen aynı kökenden gelmektedir. Artık siz ne demek istiyorsanız onu deyin ama lütfen istediğinizi dayatmayın. Mahmut ya da Şakir bile deyin içinizden nasıl geliyorsa…

    2023 Nisan ayında Van Artos Dağı’nda dağ kayağı ile Van Gölü’ne doğru süzülürken Âdem ile eş zamanlı düşmüş karda bir süre debelendikten sonra doğrulmuş soluklanıyorduk, o sırada Âdem ‘gelecek kış her iki Ağrı Dağı’nı da trans yapalım’ dediğinde, ‘ikisi bir arada mı?’ diye sormuştum. O da ‘hayır üçü bir arada, biraz şekerli olsun diye cevap vermişti. Amacımız biraz da dağ kayağı ile yapılabilecekler konusunda gözlem yapmaktı.

    Küçük Ağrı; İran sınırına 16, Ermenistan sırına ise 32 km uzaklıkta, tabir-i caizse üç ülkenin sınır taşı konumunda. Aslında cumhuriyetin ilk yıllarına kadar İran toprağı olan Küçük Ağrı, 1932 yılında yapılan sınır değişikliği teklifi ile 23 Ocak 1932 tarihinde Van’a bağlı olan Kotur’un İran’a verilmesiyle alınıyor. 

    8 Şubat günü ekibi Van Havalimanı’ndan aldım ve aynı gün Doğubeyazıt’a geçerek Ertur Otel’e yerleştik. Ekip Âdem, İsmail (Demir), Ben, Güner (Dönmez) ve Atilla’dan (Özyeşil) oluşuyordu. Dağdaki lojistik ve diğer bütün yer hizmetleri sevgili Barzani Ceylan tarafından karşılanacaktı. 

    Planımız sonraki gün Iğdır’ın Aralık ilçesinden Küçük Ağrı’nın eteğinden geçen yolda inerek tırmanmak ve zirveyi aşarak güneyine inmekti, orada Büyük Ağrı’nın doğu yüzüne bağlanarak zirve yapıp duruma göre kuzey veya klasik rotadan inmekti.  E-Mail ile yapılan son dakika bildirimi ile, rotanın Ermenistan ve İran sınır hattının sıfır noktasında yer alması nedeniyle tırmanış uygun görülmemişti. Bu da haliyle planların değişikliği demek olacaktı. Otelde toplanıp plan değişikliklerini konuştuk, nihai olarak önceki sezonun bir benzerini yapmaya karar verdik. Aralık tarafından dağa girişimiz mümkün olmadığına göre, biz de Büyük Ağrı klasik rotasından 2900 metrelerde ayrılarak Büyük Ağrı güney yüzü boyunca transit geçerek Küçük Ağrı’ya varacaktık, Küçük Ağrı tırmanışından sonra Büyük Ağrı’nın doğu yüzüne bağlanarak planımızı gerçekleştirecektik. İzin problemlerinden dolayı dağı sürekli olarak farklı yerlerinden dolaşarak çözüm üretmeye çalışmak, Ağrı faaliyetlerimiz için bir rutine dönüşmek üzereydi.

    9 Şubat günü son plan doğrultusunda Büyük Ağrı için doğru yola çıktık, Çevirme Köyü rotasından 2100 metrede inip çantalarımızı atlara teslim ederek 2900 metreye kadar yükseldik. Bu esnada rota üzerinde denk geldiğimiz Federasyon ekibi ile bir süre lafladık. 2900 metrede çantalarımıza tekrar kavuştuktan sonra sevgili Barzani bize uzun uzun Küçük Ağrı’nın eteklerine varana kadar  gideceğimiz rotayı tarif etti: Öngörülerimize göre en fazla 1,5 gün sonra Küçük Ağrı’nın eteklerinde olacaktık. İlk gün ufukta görünen iri volkan akıntısının eteğine varıp kamp kuracak, sonraki gün Bê(i)çare (3.050m) tepesinin boynundan geçerek Küçük Ağrı’nın eteğine varacaktık. Çantalarımızın yanında aldığımız tarifle birlikte öğlen saatlerinde doğuya doğru yola düşüp yürümeye başladık ancak yürümeye başladıktan sonra bir süre sonra işlerin çok da planladığımız gibi gitmeyeceğini anlamamız çok sürmedi. Zira batak karda yol almak güçtü, üstelik volkan akıntıları içerisinde sürekli yükselip inmek zorunda kalıyorduk. Nerdeyse molasız yürümemize rağmen gün batımına doğru hedeflediğimiz noktaya varamamıştık. Uygun bir yer bulup çadırları kurduk, sıvı alımı ve beslenmeden sonra istemsiz uykunun kollarına bıraktık yorgun bedenlerimizi, ne de olsa yarın gitmemiz gereken çok daha uzun bir yol vardı. 

    10 Şubat Sabah 08:30’da sıvılar hazırlarmış, kahvaltılar yapılmış ve kamp toplanmış bir şekilde yeniden yola düşmeye hazırdık, doğuya doğru kamp yükü ile yolculuğa devam ettik. Yaşadığımız güçlüğü biraz daha net anlatmak gerekirse irtifamız zaman zaman 3300 metrelere çıkıyor sonra 2900’lere iniyordu ki böyle faaliyetler 3300 metreye kadar yükselmişken kimse tekrar 2900’e inmek istemez çünkü herkes bilir ki bu demotive edici bir iniş olur. Güneş ufukta elveda demeye hazırlanırken geride rüzgarlı soğuk bir hava bırakmıştı, Biçare’nin eteklerindeydik ve Küçük Ağrı zirvesi hala görünmüyordu. Güneşin son ışıkları da ufukta kaybolurken Biçare’nin ismine yakışır bir şekilde, çaresiz bulduğumuz ilk uygun yere kampımızı kurduk. Saat 17:45’i gösteriyordu.

    Akşam saatlerinde yaptığımız değerlendirmeler ve gün içinde yaşadığımız yorucu yolculuk neticesinde, dağın eteğine varıp yeni bir kamp kurmaktansa, kampı toplamadan sabah erken saatlerde yola çıkarak Küçük Ağrı’ya ulaşıp zirve yapıp yeniden kapma dönmeye karar verdik. Sabah hareket saati olarak 7:30’a karar kıldık ve sessizliğe büründük.

    11 Şubat sabahı herkes hazır olduğunda saat 08:00 civarıydı. 3300 metre irtifadaki kamptan hareket ederek vadinin ağzına vardık ve nihayet Küçük Ağrı bütün ihtişamı ile karşımızdaydı. İki gündür yaptığımız gibi yine alçalmamız gerektiği ve 2750 metre seviyesinde vadiye doğru inerek rota başlangıcına vardığımızda saatler 10:45 idi. 1,5 saat orta eğimli toprak yüzeyde yükseldikten sonra yüksek eğimli donmuş çarşak zemin ile devam ettik -çarşak zemin donduğundan dikkatli olmak gerekiyor, bastığınız yüzeyde sürekli irili ufaklı taşlar kopuyor- taş düşürme olasılığı nedeniyle birbirimize yakın ilerledik.

    Küçük Ağrı dik eğimli bir yüzeye sahip, düzgün bir ritimde dengeli şekilde yükseliyoruz. Saat 16 civarında zirveye ulaştığımız esnada artık güneş, Büyük Ağrı’nın batı yüzünü aydınlatarak hoşçakal demeye hazırlanıyordu. Uzun zamandır, en azından duyduğumuz ve bildiğimiz kadarıyla, zirvesine ayak basılmamış Küçük Ağrı’nın zirvesinde olmak doğrusu tarifsizdi. Görece hiç de alçak olmayan fakat Büyük Ağrı’nın yanında heybetini biraz kaybetmiş görünen Küçük Ağrı Dağı’na ilk kış tırmanışına ilişkin açık kaynaklardan herhangi bir kayda ulaşamadım fakat yakın tarihler için 2014 ve 2015 yıllarında iki kış zirvesi olduğunu gördük. Ve artık biz tüm çileleri unutup zirvenin keyfini çıkarıyorduk. Cepheden Ermenistan Aragatsh Dağı çok yakın görünüyordu.  Bir süre manzaranın keyfine dalıp, fotoğraf ve birkaç yudum ılık su molasından sonra inişe geçtik.  Her türlü geceye kalmıştık zaten. 

    İnişte yüksek eğim ve donmuş çarşak zemin hızımızı düşürdü, kontrollü şekilde 3000 metre civarına indiğimizde iyice karanlık çökmüştü. Vadinin sağ tarafında güçlü kent ışıkları yükseliyordu, o kadar yakındı ki nerdeyse binalar seçilebiliyordu. İşte orası Erivan’dı. Birkaç fotoğraf ve video çektim, gece karanlığı, serin hava, karşıda Büyük Ağrı’nın silueti ve gökyüzünü aydınlatan Erivan kent ışıkları.

    Bu tarifsiz ortam içerisinde çocukluğuma dair hayal meyal oldukça flu bir kare gözümde canlandı: 1980li yılların sonu 5-7 yaşlarındayım. Derme-çatma köy evimizde, gün ortasında babam şişko büyük pillerle çalışan radyoyu eline alır, hassas bir şekilde frekans arardı. Daha iyi çekmesi için radyonun antenine bağlı birkaç metrelik bakır tel tavandaki tomrukların arasında kayboluyordu, Radyoda cızırtılı ve anlamadığımız seler arasında doğru frekans yakalandığında ‘Gelî gohdarên ezîz, niha li Radyoya Erîvanê ne’  sesi duyulduğu anda radyo milim kıpırdatılmadan yayın bitene kadar öylece sabit tutulmaya çalışılırdı. ‘Aziz dinleyicilerimiz, Erivan radyosundasınız’ demekti bu. Erivan radyosunun Kürtçe yayın servisi. Sonrasında biraz müzik çalardı, îskoyê lezgîn ‘leylê xanê’ melodisi net şekilde hatırladığım sayılı anılardandır. 

    Bütün bu melankolik ruh hali içerisinde iken ‘hade Şexo, acele…’ sesi ile irkildim, seslenen Adem’di, acele etmemiz gerekiyordu. Arkadaşlarım bana Şeyh (Şêxo) der. İddialarına göre hepsi uçtuğuma tanıklık etmiş. Doğrusu ben uçtuğumu hatırlamıyorum ama ikna olmak üzereyim.

    Kampa vardığımızda saat gece 11:40 olmuştu. Aşırı yorulmuştuk, yemek ve içecek ile uğraşacak takatim yoktu, İsmail’ in ısrarı ile bir şeyler atıştırdık, 14 saat sürmüş yorucu faaliyetin sonrasında tulumuma sığınıp öylece uyuyakalmışım.

    Faaliyetin yorgunluğu ile bütün ekip sabah geç uyandı, saat 10:00 civarı, yeniden Büyük Ağrı Güney yüzündeyiz, dağ sis bulutu içerisinde ve Küçük Ağrı görünmüyor. Kimse Büyük Ağrı’ya devam etme niyetinde değil, zaten havada pek hoş görünmüyor. Hem zirveden sonra ortaya çıkan yorgunluğun getirdiği farkındalık hem de Küçük Ağrı’nın büyük tatmini sayesinde herkes istediğini almış gibiydi. Geldiğimiz izleri takip ederek yol almaya başladık, inişli çıkışlı bir arazide ve batak karda yorgun bedenlerimiz oldukça yavaşlamıştı. Gün sonuna kadar yürüyüp kamp kurmayı planlarken.  Adem aniden herkesin duymak istediği cümleyi kurdu “yeter yahu, burada kalalım!” 

    Hızlı bir şekilde çadırları kurup dinlenmeye çekiliyoruz saat: 17:00.  Çadırdan çadıra “yarın varır mıyız acaba” sohbetleri dönüyor. Sabah erkenden kalkıp yola düşersek varabiliriz. Ancak başlangıç noktasına varmamız geç saatlere kalacağından, atlar yükümüzü almaya gelemez. Sabah telefonun çektiği bir noktadan Barzani ile haberleşip durumu netleştirmeye karar verip uyuyoruz.

    Her ne kadar sabah erken uyanmaya karar vermişsek de yorgun bedenlerimiz telefon seslerine cevap vermemiş, uyandığımızda saat 10:00 olmuştu. Kampı toplayıp yola düştük, arazi nispeten daha iyi, bir saat kadar indikten sonra Barzani arıyor. Dün araçla Eli Köyü’ne geldiğini ve 2600 metreye kadar çıktığını, yolun açık olduğunu, Eli tarafına doğru gelmemizi söylüyor. Bu bizim için asgari 3-4 saat kazanmak demek. Çevirmeye inmektense Eli, hem daha yakın hem irtifa kaybederek hızlanacağımız bir rota. Görüşmenin verdiği motivasyonla hız alıyoruz, saat 14:00 bir araç kornası duyuyorum, ufukta  çift kabin bir aracın üzerine biri el sallıyor. Barzani bizi almaya gelmiş. Hiç beklemediğim bir anda faaliyetin sonuna varmış olmak beni müthiş mutlu ediyor. Son vadiden çıkıp yola bağlanıp araca varıyoruz. Barzani’nin getirdiği soda, su ve meyveleri iştahla mideye indiriyoruz. Ne de olsa hak ettik.

    Araçla Eli Köyü’ne inip Ertur Otel’e vardığımızda yine gün sonu saatlerini bulmuştuk. Duş, yemek vs. derken gün bitiyor. Sabah uyandığımda otel odasının perdesini araladığımda, Büyük Ağrı bütün heybeti ile pırıl pırıl karşımda. “hani hava bozacaktı “ …..  Anlaşılan mülki idare, meteoroloji herkes el birliği ile faaliyetimize ket vurmaya çalışmış.😊

    Hazırlıklarımızı tamamlayıp otelden ayrılıyoruz. Tendürek yokuşunda bayılan aracımızla yol alırken çocukluğumun kaf dağı Ağrı dikiz aynasından son defa göz kırpıyor..

     Bir dahaki buluşmamız ne zaman Çîyayê Glî…

     

    Rota: Küçük Ağrı Klasik Rotası

    Çıkış Tarihi: 8-13 Şubat 2024

    Ekip: Adem Gül, Raşit Adıgüzel, Atilla Özyeşil, İsmail Demir, Güner Dönmez

    İletişim: rashitadgzl [at] gmail [nokta]com

    Dip Not: 

    1. Cihan Aktaş (d. 1960, Refahiye), Türk gazeteci, yazar ve mimar
    2. Parrot, Friedrich (2016) [1846]. Journey to Ararat. Translated by William Desborough Cooley. Introduction by Pietro A. Shakarian. London: Gomidas Institute. pp. 183–184. ISBN 978-1909382244.
     
  • Bouldering Kısa Kaya Değildir! (Kısa Bouldering Tarihi Perspektifiyle)

    Uğur Yılmaz, Bouldering'in ne olduğunu hem dünya hem de Türkiye'deki Bouldering tarihine değinerek anlattığı yazısını bizlerle paylaşıyor. Keyifli okumalar dileriz.

  • Bu Kaya Başka Kaya

    Bu kaya başka kaya… Tırmanışçıları kendine çeken kayalar belki de günümüzün ciddiye alınması gereken en önemli sorunlarından “Küresel Isınma”’ya çare olacak. Pınar Kavak bilim adamlarının ‘peridotite’ türü kaya üzerinde yaptıkları deney sonuçlarını duyuruyor.

  • Dağcılık ve Marjinalin Marjında Kalmak

    Uğur Uluocak'ın yıllarca önce kaleme aldığı ve Atila Ulaş'a okuması için teslim ettiği, gün yüzüne çıkmamış bu makaleyi sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. İyi okumalar.

  • Dedegöl Dağları'nda Üç Yeni Zirve

    Alper Günay ve Sam Smolnisky'nin 2016 yılının Mayıs ayında Dedegöl Dağları'nda 3 yeni zirvenin (Dedegöl Kayası (2.972 m.), Aniçi Gökboyun Kayası (2.946 m.) ve Sırat Köprüsü (2.957 m.)) ilk çıkışını yaptıkları faaliyetlerinin hikayesini Alper Günay'ın kaleminden harika fotoğraflar eşliğinde yayınlıyoruz.

     

  • Dedegöl-Dark Side of the Moon

    Abdullah Benna Sarın ve Can Güner'in tırmandıkları Dedegöl Kuzukulağı Yaylası'nda bulunan Dark Side of the Moon rotasının kısa filmini beğenilerinize sunuyoruz. 

  • El Capitan, The Nose Rotası Yeni Sürat Rekoru Üzerine Hans Florine Sorularımızı Yanıtlıyor

    Hans Florine ve Yuji Hirayama, 2 Temmuz 2008'de El-Capitan, The Nose rotasında rekora koştular. Hans Florine tirmanis.org'u kırmayarak sorularımızı yanıtladı.

  • FREEDOM: "Bu sefer yapar mıyız be Part?"

    Verdikleri uzun aradan sonra tırmanışa dönen Burak Özdoğan ve Özgür Tan, 2019 yazında Aladağlarda güzel bir faaliyet gerçekleştirdi. Güzel bir mücadelenin anlatıldığı bu film tadındaki videoyu izlemenizi tavsiye ediyoruz. İyi seyirler.

  • Harmankayada Tırmanış ve Yeni Rota

    Aykut Türem ve Sefa Börtücen' in geçtiğimiz Ekim ayında Harmankaya bölgesinde tırmandıkları yeni rotanın detaylarını Sefa Börtücen' in kaleminden beğeninize sunuyoruz. Tırmanışın yanında bölge ve bölgedeki çok ip boylu rotalar hakkında bilgi içeren yazının bölgeye tırmanışa gideceklere yardımcı olacağını düşünüyoruz.

  • Her Gece Bodrum - İlk Çıkış (Video)

    Hereke tırmanış bölgesi, ulaşımı hayatımda gördüğüm en zor spor tırmanış bölgelerinden biri olsa da, İstanbul için çok farklı olan bir kaya yapısına ve çok sağlam rotalara ev sahipliği yapıyor. Bu rotalardan birisi de Hereke‘de kalan son proje olan ve Doğan Palut‘un 2003 senesinde boltldığı “Her Gece Bodrum” rotasıydı.

  • Hippocrates Boulders

    Yıllar önce aldığımız bir rehber kitabı evde tozlu kolileri karıştırırken bulmam ile bu küçük gezi-tırmanış seyahati planlanmaya başladı...

  • Kâzım Belgeseli: 1974 yılında tırmanışta ölen ODTÜ'lü bir dağcının hikayesi

    Türkiye’deki kayıtlı ilk dağ kazalarından birinin hikayesini de anlatan "Kâzım" belgeseli karantina günleri için online erişime açıldı.

  • Keşiştepe' de Tırmanış ve Yeni Rota - Çerez

    Sefa Börtücen ve Şükrü Sarı' nın bu kış Keşiştepe' de yaptıkları tırmanışın ve tırmandıkları yeni rotanın detaylarını Şükrü Sarı' nın kaleminden paylaşıyoruz.

  • Keşiştepe'de Yeni Rota / Omurga

    Aykut Türem ve Mustafa Yeşildal'ın Keşiştepe'de 11 Mart 2017 tarihinde ilk çıkışının yaptıkları ve Omurga ismini verdikleri yeni rotanın detaylarını bu yazıda bulabilirsiniz. Ayrıca yazının en sonunda, tırmanışın kısa bir videosu da bulunmakta.

  • Keşiştepe'de Yeni Rota / Omurga

    Aykut Türem ve Mustafa Yeşildal'ın Keşiştepe'de 11 Mart 2017 tarihinde ilk çıkışının yaptıkları ve Omurga ismini verdikleri yeni rotanın detaylarını bu yazıda bulabilirsiniz. Ayrıca yazının en sonunda, tırmanışın kısa bir videosu da bulunmakta.

  • Khan Tengri Tırmanış Videosu

    Zirve Dağcılık ve Doğa Sporları Kulubü'ne mensup dağcılar 2008 yılında dünyanın en kuzeyindeki 7000'lik olarak bilinen Khan Tengri Dağı'na tırmandı. Hasan Hüseyin Boğaz, İbrahim Akçay ve Burak Gürer'den oluşan ekip bu tırmanışın hikayesini yaklaşık bir saatlik bir videoyla bizlere sunuyor. Orkun Kuntay Uzel'in hazırladığı ve yüksek dağların büyüleyici manzaralarıyla birlikte tırmanışın ve öncesinin tüm hikayesini anlatan film tadındaki bu videoyu beğenilerinize sunuyoruz. Bu güzel tırmanış için ekibi tebrik ediyor ve video için kendilerine teşekkür ediyoruz. İyi seyirler.

  • Ömer Kalkanlı: Keşiştepe'de Yeni Rota

    3 Şubat’ta Uludağ Keşiştepe’deki Latif Osman Çıkıgil adını verdiğimiz rotanın ilk çıkışının ardından Fatih aradı. Öbür hafta sonu kendini hazırla, “Hayvanları İncitme”'ye gidiyoruz diye.  Hafta içi tekrar haberleşip hafta sonu için hazırlıklara başladık.

  • Tırmanmak - Daha Güçlü, Daha Zor

    Tırmanış sporu ile yeni tanıştığımızda, muhtemelen yetenekli ve güçlü eski tırmanıcıları ya da tırmanış filmlerindeki süper sporcuları izlerken onları kayada örümcek gibi gezinen, üstün özelliklere sahip yaratıklar olarak düşünmüş olabiliriz. Ancak gerçek hiç de böyle değil, hepimiz etten ve kemikten yapılmış benzer özelliklere sahip insanlarız. Yaş, cinsiyet, genetik özellikler vs. elbette ki tırmanış sporunda gidebileceğiniz son noktayı etkilemektedir ancak normal bir insan için IX’lu ve hatta X’lu dereceleri tırmanmak verimli ve doğru çalışmayla hiç uzak değil.

  • Tozlu Raflardan - Kaçkar Zirve (1980)

    1980 darbesinden hemen önce Haldun Aydıngün ve aralarında Nuri Bilge Ceylan'ın da bulunduğu BÜDAK'lı arkadaşları Kaçkarlara bir faaliyet gerçekleştirdi. Faaliyetin hikayesi Haldun Aydıngün'ün nefis anlatımıyla karşınızda. Keyifli seyirler. 

  • Tozlu Raflardan - Kaçkar Zirve (1980)

    1980 darbesinden hemen önce Haldun Aydıngün ve aralarında Nuri Bilge Ceylan'ın da bulunduğu BÜDAK'lı arkadaşları Kaçkarlara bir faaliyet gerçekleştirdi. Faaliyetin hikayesi Haldun Aydıngün'ün nefis anlatımıyla karşınızda. Keyifli seyirler. 

  • Tozlu Raflardan Haldun Aydıngün Videoları

    Haldun Aydıngün bu sene dağcılıktaki 42. yılında. Bu spora gönül vermiş pek çok kişiden farklı olarak en başından itibaren (bazen elektrogitarını satarak) pahalı Kodakchrome Dialar alıp gittiği dağları, tırmanışları belgelemiş. Bir süredir elindeki bu arşivi video formatında değerlendiriyor ve bizi 40 yıl önce başlayan kendi dağ serüvenine götürüyor.

    Günümüzün en zorlu tırmanışlarını referans alanlar için fazla bir şey etmeyebilir ama Haldun kendi eski dönemlerinde yaptığı tırmanışları ve dağ gezilerindeki heyecanlarını, neleri çözmeye çalıştıklarını anlatıyor. Hayal gücü ve yaratıcılık açısından da o günlerde yaptıkları bazı tırmanışların günümüze oranla daha “iyi” daha “çeşitli” olduğunu iddia ediyor.

    Bu sözünü ettiği tırmanış videoları, kendine açmış olduğu Youtube kanalında, “Tozlu Raflar” ana başlığında sunuluyor.

    Bir başka dağ video dizisi daha var. Onların geneli 2011 yılından sonra çekilmiş, ağırlıklı olarak tırmanışlar sırasında çekilen videolara dayanıyor.

    Aynı kanalda Haldun’un son beş yılda katıldığı ve hepsi GoPro ile çekilmiş koşu ve ultra maraton videoları da var. Bu tür dağ patika koşularını bir gün her tırmanışçı tadacağı için onlara da bir bakmanızı tavsiye ederiz.

    İyi seyirler.

      

    Tozlu Raflar

     

     

    2011 Sonrası Dağ Gezileri

     

     

    İletişim:

    Haldun Aydıngün

    haldunaydingun[et]hotmail[nokta]com

     

  • Üç Soru Üç Cevap - Alper Sesli

    Tirmanis.org olarak Alper Sesli’ye üç soru sorduk, üç yanıt aldık. 

  • Via Ferrata

    Ülkemizde pek yaygın olmayan ancak popüler dağ coğrafyalarında sıkça karşılaşılan Via Ferrata hatlarıyla ilgili bu bilgilendirici yazıyı, Ali Kayaturan bizler için kaleme aldı. Keyifli okumalar. 

  • Yurtdışı Yapay Tırmanış Duvarlarının Temel Farkı

    Haldun Aydıngün'ün yurtdışı tırmanış salonlarını incelediği ve ülkemizde tırmanış sporunun neden daha büyük bir kitleye hitap edemediğine dair savlarını içeren bu videoyu sizinle paylaşmak istedik. Keyifli seyirler.

  • Zorbey Aktuyun - Tornado Of Souls 8c

    Kaydet
    • tr
       
     

    Turkish1. save; 2. record;
    English1. make a record of; 2. tape recorded; 3. registered;
     

    Tırmanış, neredeyse hayatının her alanında yer alıyor. Ve artık beraberinde gelen daha çok adanmışlık, motivasyon ve üretkenlik. Bir süredir yeni tırmanış bölgeleri, yeni rotalar ve proje rotalarının çıkışlarıyla karşımızda olan camianın başarılı isimlerinden Zorbey Aktuyun. Nisan 2016’da başlayıp 3 yıl süren bir hikayesiyle 8C (X+/XI-) zorluk derecesine sahip ‘Tornado Of Souls’ rotasının çıkışını gerçekleştirdi ve Yunus Polat tarafından filme alındı. Diğer birçok güzel detayla filmi sizlerle paylaşıyoruz. Emeği geçen tüm herkesi tebrik ediyoruz. Tırmanışla kalın!

     

     Video: Yunus Polat