Okuyacağınız bu yazı yazmaktan haz almadığım ender tırmanış yazılardan birisi oldu benim adıma. Sanıyorum bu hissiyat sebebiyle sürekli ertelemeye çalıştım bu tırmanışın hikâyesini anlatmayı. Aslen de tırmanışı kayıt altına almak için yazıyorum. Amacım rotayı ilerde deneyeceklere bilgi vermek ve rotanın bana düşündürdüklerini sizlerle paylaşmak .
Önce İtalyan Klasikten Rotasından bahsetmem gerekli.
İtalyan Klasik, 2006 yılında İtalyan tırmanıcılar Mauro Florit ve Marco Sterni tarafından Aladağlar Güvercinlik Kulesi Orta Zirvenin (Ana Zirve) Batı Duvarında açılmış olan, 600 metre ve 12 ip boyu uzunluğunda bir rota. İlk tırmanışı yapan isimler tarafından maks VI+ zorluğunda derecelendirmiş bir kilitte sahip ve rotadaki 6 ip boyu V+ ve üstü zorluk derecesinde.
Rotayı ilk tırmanıldığı günden bu yana denemek istiyordum. Çünkü rotayı açan isimlerden birisi duayen denebilecek bir İtalyan tırmanıcı idi, Marco Sterni. İtalyan Klasik geleneksel bir rota hattı ve sadece istasyonlara el matkabı ile birer mağaracı boltu yerleştirilmiş. İnişin rota hattı üzerinden gerçekleştirildiği düşünülürse bence çok doğru bir yaklaşım.
Ama beni rotaya asıl yönelten motivasyon rotanın ismiydi; İtalyan Klasik.
İtalya’da ve Dolomitlerde klasik sayılabilecek birçok İtalyan rotası tırmanmıştım ve bu rota da benzer bir stil ile açıldıysa çok sağlam ve keyifli bir tırmanışla karşılaşacağıma emindim.
Geçtiğimiz sene İtalyan Klasik rotasını tırmanabilmek adına iki deneme yaptık ve ancak ikincisinde muvaffak olabildik. Aslında İtalyan Klasik rotası, sahip olduğu diklik, rotanın sürekliliği ve zorluğu ile gerçek bir klasik olabilirdi lakin rotadaki iki temel sorun sebebiyle bende yaşattığı hayal kırıklığı tüm bunların önünü aldı. Bunlara yazının ilerleyen kısımlarında değineceğim.
Rotadaki ilk denememizi 5 Temmuz 2010 tarihinde dostum Tunç Fındık ile gerçekleştirdik. Bu denemede rotanın ikinci ip boyu ile başlayan olduğundan çok düşük verilmiş dereceler gerçekten bizi şaşırttı. Özellikle çürük olması sebebiyle daha çok risk ihtiva eden 6. İp boyu bence büyük riskti. Evet, çürüklük derece yükseltmez ama zorluğu ilk tırmanışta verilen derece ile kesinlikle örtüşmüyordu. Bu sebeple bu ip boyu küçümsenirse oluşabilecek bir düşüş gerçekten çok can yakabilir.
Bu şekilde keyifsizce yapılan 8 ip boyluk tırmanış ardından kilit ip boyu öncesi rota hattını kaybettik. Zaten kaçan keyfimiz ise bizi inmeye teşvik etti. İnişte ise rotanın bence esas sorunu olan el matkabı ile çakılan boltların kalitesi ile yüzleştik. Rotada iniş için bırakılmış mağaracı boltlarının hemen hemen hepsinin cıvataları paslanmıştı. 2006 senesinde açılmış bir rota ama 4 sene içinde ekipmanlar pas tutmuştu. Bunu da ayrıca can sıkıcı bir durum olarak kayda aldık.
Rotadaki ikinci denememi ise 2010 Eylül ayında, kadim tırmanış partnerim Mustafa Yeşildal ile yaptım.
Bu ikinci tırmanış kafamdaki birçok soruya da cevap oldu. Öncelikle dereceler konusunda ben ve Tunç mu çok yanıldık acaba derken kendisi de geleneksel rotalarda ve alpin klasiklerde oldukça deneyimli bir tırmanıcı olan Mustafa’dan da derecelerin tutarsızlığı hususunda onay almak beni büyük oranda rahatlattı. Keza tırmanış sonrası yaptığım yazışmalarda bu rotayı deneyen, ya da aynı tırmanıcılar tarafından açılmış olan “Remembering 1955” rotasını tekrarlayan arkadaşlarım da derecelerin tutarsızlığı hususunda hem fikirdi.
Mustafa ile elimizden geldiğince hızlı olmaya çalışsak da rotanın fiziksel zorluğu ve uzunluğu yaz mevsimine göre görece erken çöken karanlıkla birleşince zirvede bir bivak ile sonlandı. Mustafa ile yaz veya kış bivak yapmaya alışkın bünyelerimizle görece sıcak! sayılabilecek eğlenceli bir geceyi, zirvenin hemen altında 1,5 metre kare büyüklüğünde bir sette yarı yatar yarı oturur vaziyette geçirdik.
En büyük hatamız ise ikinci güne kalacağımızı hesap etmediğimiz için zirvede 300 ml olarak kalan suyumuzdu. Bir sonraki gün inişte suyu yudum hesabı tüketerek 12 ip boyu iniş sonrasında yere ayaklarımızı bastık. Geç mevsim olması ve yüksekteki kaynakların kuruması sebebiyle Emli Ormanında yolun hemen sonuna attığımız, taşıma sulu kampımıza doğru koşar adım geri döndük.
Dehidre vaziyette kampa ulaştığımızda kaç litre su içtik hiçbir fikrim yok tek hatırladığım ikimizde beşer litrelik damacanaları direk kafamıza diktik.
Dereceler hususunda bizi çok söylendiren İtalyan Klasik için bizim teklif ettiğimiz dereceler, ip boylarının kısa tanımları ve birkaç fotoğraf karesi ise aşağıda;
(İtalyanların ilk çıkışta önerdikleri dereceleri ve rota hattını aşağıdaki linkte bulabilirsiniz)
http://www.planetmountain.com/news/2006/09/italianclassic.pdf
1.ip boyu (III):
2.ip boyu (VI-): Bu ip boyunun ikinci yarısında soldaki bariz çatlak hattı da tırmanılabilir, ortadaki slap/çatlak benzeri yapı da. Ancak ortadan devam ederseniz ara emniyetleri özenerek yerleştirin.
3.ip boyu (IV): İtalyanların önerdiği gibi V derece olma ihtimali bence yok. En fazla IV+ olabilir. İtalyanların sırttan sonra bizim girdiğimiz soldaki basit yüzeyi pas geçip sağdaki çatlağa girdiğini düşünüyorum.
4.ip boyu (V+): Derecesi örtüşen ender ip boylarından biri. Basit ama biraz çürük çatlak hattı ile sete varış
5.ip boyu (VI/VI+): Konglemare yapı ve çürüklük mevzu bahis, çokça tutamak kırdım. Kovuktan sonra negatifi geçerek basit etaplara gidişte fiziksel hamleler var.
6.ip boyu (VI-/VI): Müthiş güzel çatlak hattı ama İtalya’da tırmandığım V+ lik klasik çatlak rotaları ile karşılaştırdığımda, V+ olması bana göre imkânsız.
7.ip boyu (V+/VI-): Bu ip boyunda istasyona giderken yanlış yaptığımı düşünüyorum. Ben direk istasyonun olduğu çatlak hattının başlangıcı olan hattı tırmandım. Bu yüzden bu hatalı gidişimin derecesini yazmadım, çünkü en az kilit kadar zordu. Büyük ihtimalle soldaki basit kulvarı tırmanıp, istasyon seviyesine yaklaşırken 2 metrelik bir yan geçiş ile istasyona ulaşmak gerekli. Ya da ben çok yorulmuştum, üst üste ip boylarından, şu an kestiremiyorum.
8. ip boyu (VI+/VII-): Hem fiziksel hem de psikolojik bir kilit ama müthiş keyifli bir tırmanış. Derece olarak VI+/ VII- olabilir. Kilitte derece tutarlı iken basit etaplarda tutarlı olmaması, İtalyanların düşük zorluklarda rota derecelendirmede zorlanmasından kaynaklanabilir.
9. ip boyu – III+, 10. ip boyu – III+, 11. ip boyu – III, 12. ip boyu – serbest
Şimdi rota ile ilgili sıkıntılarımı toparlamam gerekirse;
Dereceler: Alpin dereceler hususunda oldukça katı, hatta düşük derece vermekle eleştirilen birisi olarak ben rotanın derecelerini tutarsız oranda sert buldum. Şunu özellikle belirtmek isterim ki geleneksel alpin rotalarda zorluk dereceleri sportif boltlu rotalarla karşılaştırılmamalı.
Bugün Alplere ya da Dolomitlere giderseniz, 1930 larda derecelendirilmiş bir V+ nin nasıl ciddi bir tırmanış gerektirdiğini görürsünüz. Ya da serbest tırmanışın öncü isimleri, Hans Dülfer, Mathias Rebitsch, Hans Vinatzer, gibi isimlerin zamanlarında serbest tırmandıkları V ve VI dereceleri denerseniz, zorluğu ruhunuzda hissedersiniz.
Bu bağlamda Aladağlardan örneklemek gerekirse çoğu insanın sert bulduğu Demirkazık Kuzey Duvarı Klasik rotasının ilk ip boyu katıksız bir alpin V+ dir. Bir derece fazla olduğunu düşünmüyorum.
İşte bu şekilde derecelendirme yapan bir adam olarak ben İtalyan Klasik rotasının derecelerini tutarsız ve gereğinden düşük verilmiş buldum. Bu sebeple rotayı hafife alacak ve bu rota için limitlerinde tırmanan bir tırmanış ekibi için rota gereksiz riskler barındırabilir.
İlk tırmanışta verilen dereceler her zaman için teklif edilen derecelerdir ve yarım derece aşağı veya yukarı oynamaları muhtemeldir ancak rotayı açan iki isimde derece verme konusunda yeteri kadar yetkin olabilecek deneyime sahip isimler. Buna rağmen aşağı yukarı her zorlu ip boyunda yarım yer yer bir derece düşük olması insanın kafasında sadece bir tane fikir oluşturuyor: Düşükleme, yani kasıtlı olarak düşük verilmiş dereceler, yabancı tırmanış terminolojisindeki adı ile “Sandbagging”.
Derece her zaman için rölatif bir olgudur. Size çok zor gelen bazılarına kolay gelirken, size kolay gelen bazıları için zor olabilir ancak bu nüans farkının kabul edilebilir bir bantta kalması gerekli diye düşünüyorum. Özellikle bu şekilde alpin riskler barındıran geleneksel rotalarda.
Malzeme Kalitesi: Benim için rotadaki asıl sıkıntı kullanılan malzemenin kalitesinde. Daha evvelde belirttiğim gibi, rota bir geleneksel bir tırmanış hattı da olsa, iniş aynı rota üzerinden zorlu ve uzun ip inişleri şeklinde olduğu için istasyonlara el matkabı ile mağaracı boltu bırakılması gerçekten çok mantıklı.
Ancak rotada gördüğümüz 12 boltun aşağı yukarı 8-9 unun cıvataları paslanmıştı. Mağaracı boltu çakanlar içerideki cıvatanın ne kadar küçük olduğunu bilirler ve 8-9 mm. lik bir cıvatanın paslanma ve korozyon ile ne kadar rahat kesilmeye uğrayacağınıda.
Biz hem Tunç ile hem de Mustafa ile yaptığımız inişler esnasında, birçok backup sikke, paslanmaz mağaracı karabinaları ve yardımcı ipler bırakmaya çalıştık.
Belki diyeceksiniz, “yahu adamlar sikke yerine ne güzel bolt bırakmış, tek sikkeden ineceğine bolttan indin”. Evet, bu dediğiniz boltlar ilk çakıldığında inerken doğruydu belki ama şu an çok rahatlıkla söyle bilirim ki, çakılı boltlar herhangi bir sikkeden daha güvenli değiller.
Ayrıca rotadaki ilk denememizde topodaki ve rota tanımındaki bilgilere güvenerek, bir bolt ve bir sikkeden oluşan düzgün istasyonlar göreceğimizi sanarak ve güvenerek rotaya girdik ve inişte çok keyifli anlar yaşamadık.
Kötü durumdaki boltlara örnekler ve bir tane de iyi durumda bolt
Çok uzun etmeden konuyu bağlamak istiyorum. Bu olaydan sonra iki tırmanıcı ile de yazıştım, emeklerine ve yaptıkları tırmanışlara saygımın altını özellikle çizerek dereceler hakkındaki fikirlerimi söyledim ve bu kalite de malzeme kullandıklarının farkında olup olmadıklarını sordum. Çünkü bu deneyimde iki tırmanıcının bilerek bu kalitede malzeme kullanacağına açıkcası inanmadım. Alacağım cevabın “tüh biz de farkında değildik, o malzemeleri size zahmet değiştirin” şeklinde bir cevap olacağını ümit ettim.
Çok kötü bir cevap almadım ancak kibar bir dille ifade edersem cevapları beni tatmin etmedi. Özellikle malzeme kalitesi ile ilgili vurgumun ciddiye alınmadığını düşündürdü bana yazılanlar.
Lakin bu iki tırmanıcı ile aramızda geçen yazışmaları, bilmedikleri bir dilde yazılan bu yazıya daha fazla konu etmek ve aramızdaki yazışmaları birebir paylaşılmak doğru olmaz.
Aldığım cevabı ben yanlış mı değerlendiriyorum diye, birçok arkadaşıma da okuttum. Hatta belki benim kaleme aldığım e-posta yanlış anlaşılmış olabilirler diye, onu da dostlarımla paylaştım.
Beni haklı veya haksız bulanlar oldu fakat kimse “Siz bir rota açsaydınız, üzerinde bu kalitede malzeme bırakır mıydınız?” soruma benden farklı bir yanıt vermedi.
Çünkü ben bırakmazdım.
İşte çıkış noktam burasıdır. Ben bugün (çok zor ama) gidip Dolomitlerde ya da Alplerde yeni bir rota açsam ve bugünün gelişkin imkânlarına rağmen (eski rotalardan kötü malzeme olması olasıdır) kötü malzeme kullansam, bu arkadaşlar bana müsamaha gösterir miydi?
Bence göstermezlerdi. Bende kibar bir dille yazdığım e-posta ile onlara aklımdakileri sordum. Bunu yazmamdaki asıl amaç ise, bu ülkede, tırmanan birilerinin bu olaylara kafa yorup bu gibi durumları ciddiye aldığını göstermek. Kafalarında ilerde burada rota açmak fikri varsa ve kötü malzeme kullanmaları sonucunda birilerinin bundan rahatsız olduğu fikri oluştuysa bile, benim adıma bu kardır. Böyle bir fikir oluştu mu, hiçbir fikrim yok açıkcası. Ancak bundan sonra böyle bir fikir oluşturabilmek adına, elimden ne geliyorsa yapacağım.
Bugün Aladağlar'da yüksek dağlarda boltlama halen tartışılıyor. Kimimiz karşıyız, kimimiz değiliz ama şöyle bir gerçek var ki, Aladağlar'da yükseklerde boltlama yabancı dağcıların öncülüğünde azalmışta olsa bir şekilde devam ediyor. Ve bu boltlamalar bile halen tartışma konusu iken, bir de kötü bolt kalitesi ile karşılaşmak daha da can sıkıcı ki ben şahsım adına İtalyan Klasik rotasında yapılan tarzda boltlamaya karşı bile değilim.
İtalyan Klasik rotasındaki boltlar kötü kalite olduğu bilinerek mi çakıldı, hiçbir fikrim yok, çünkü net ve yeterli bir cevap alamadım. Tek temennim bu kalitede olduğu bilinerek ve "biz çaktık oldu" mantığı ile çakılmamış olmaları.
Bu noktada, bu rotaları (İtalyan Klasik, Remembering 1955) denemiş, tırmanmış ve derecelerden, malzeme kalitesinden muzdarip olan tırmanıcı dostlarımı bu arkadaşlara konudan duyduğumuz rahatsızlığı yazmaya davet ediyorum, en azından bu ülkede bu detayları önemseyen bir tırmanıcı kitlesi olduğunu göstermek adına. Dileyen herkesle arkadaşların iletişim bilgilerini paylaşmaktan zevk duyarım.
Son olarak sizleri tırmanışta çektiğimiz videoların küçük bir montajı ile başbaşa bırakıyorum.
Tırmanışla kalın.
Aykut Türem / tirmanis.org @ 2011
İletişim: aykut.turem[at]tirmanis.org