Giriş
Bölüm 1
Güzelim ülkemizin pişmaniye gibi dağıldığı bu günlerde yazacak daha tatsız bir konu bulamadın mı diyebilirsiniz. Fakat bildiğimiz işe sarılmak, yaptığımız şeyi daha iyi yapmaya çalışmak elimizde kalan son çıkış yolu diye düşünüyorum. Devlet kurumlarındaki yapının değişmesiyle birlikte, diğer özerk kurumlar da bu süreçten etkilenmiştir. Ben bir siyaset bilimci olmadığımdan dolayı; kendi alanımı ilgilendiren, ‘Spor Yönetimi’ bağlamında, Türkiye Dağcılık Federasyonu yönetimlerinin ‘Spor Tırmanış’ alanındaki politikalarını değerlendirmeye çalışacağım. Bundan dolayı kendi adıma; bu değerlendirmeyi, bir anlamda arşiv niteliği de taşıyan güzide tirmanis.org’a yazmak istedim.
Küçük bir not eklemek gerekirse, burada yazacağım birçok konu Dağcılık branşı için de geçerlidir.
On beş yıl TED Spor Kulübü tırmanış bölümünün yapılanmasında, yönetiminde görev aldım. Aktif sporculuk yaşantımın bitişinden sonra kesintili de olsa, yaklaşık on yıl da federasyonun değişik kademe ve organizasyonlarında görev aldım. Temel lisansım Spor Yöneticiliği olsa da, yazacaklarımın temeli sadece bu eğitime dayanmıyor, tecrübelerin etkisi de büyüktür. Zira tırmanış oldukça spesifik ve ayrıcalıklı bir spor branşıdır.
Konumuz oldukça karmaşık ve çok katmanlıdır. Görüşlerimi elimden geldiğince bilimsel atıflarla desteklemeye çalıştım. Birçok konuda anlatımlarımı tablolar oluşturarak zenginleştirmeye gayret ettim. Fakat son kertede bu makale bilimsel bir "tez" değildir, kaldı ki tez bile olsa, mutlak doğruluğu her zaman sorgulanabilir. Dolayısıyla tartışmaya açıktır, hatta tartışılmalıdır. Zira tartışma sona erer, sessizlik hüküm sürerse, yönetimin doğru yoldan sapma olasılığı da o derece artacaktır.
Ondan sonra Gandalf’ı bekler dururuz!
Gelelim konuya: Türkiye Dağcılık Federasyonu’nun (TDF) tırmanışı geliştirme anlamında (rekreatif ve sportif) neden yetersiz kaldığı, federasyon yönetimlerinin kurumsal, liyakat gözeten bir imajla işe başlayıp sonra fasit daire yörüngesine girerek, aynı köhne ‘devlet memuru’ yapısına nasıl döndüklerini araştırmaya çalışacağım… Tabii ana konumuz Spor Tırmanış olduğundan dolayı, spor tırmanışın ivmelenme başlangıcı olan 2000 yılı sonrasını, buna bağlı olarak da federasyonun son iki yönetimini ele alacağım. Fakat önce de belirttiğim gibi anlatılanların büyük bir bölümünün Dağcılık için de geçerli olduğunu fark edeceksiniz.
…………………………………………………………………………..
“Kalabalık bir tırmanıcı grubu hararetli bir şekilde tartışıyor ve saatler süren konuşmalar üzerine karar alınıyor. Çıkan ana fikirleri, neler yapılması gerektiğiyle ilgili öneri ve yol haritasını da içeren bir dosya hazırlanıyor.”
Seçilen iki temiz yüzlü (!) ve itidalli konuşabilecek kişinin yol paraları arkadaşlar arasında toplanıyor ve bu gençler gece vakti Ankara trenine uğurlanıyor.
2000 yılında, yeni milenyum motivasyonuyla(!), Türkiye Dağcılık Federasyonu başkanı Alaattin Karaca ile görüşmeye giden bu iki genç Öztürk Kayıkcı ve benden başkası değildi… Amacımız adil bir seçmeyle uluslararası yarışmalara katılabilmek, ülkemizi temsil edebilmek için bir takım oluşturulması ve ülkemizde yeni tanınan spor tırmanış branşının federasyon tarafından ‘sahiplenilmesi’(1)… Bu minvalde federasyonun asli görevini yapmasını, federasyon başkanından rica etmekti! Eğer umduğumuz gibi; olumlu yanıt almış ve ülkemizde resmi yarışmalar o tarihte başlamış olsaydı, altı yıl civarında, hatta etki olarak belki de daha büyük bir zaman dilimi ileride olabilirdik…
Fakat sonuç neydi? Kocaman, dolu dolu, kesif, ağır bir ret yanıtı ve Öztürk’le Hüseyingazi kayalıklarında tırmanıp eve dönmemiz oldu…
Bu beş yıl içinde, serbest tırmanıcılar yönetiminde bağımsız, özel kurum veya kulüpler tarafından tonlarca yarışma, şenlik ve aktivite organize edildi. Bunlardan efsaneleşmiş bazılarını söylemek gerekirse: Anavarza Spor Tırmanış Şenliği Adana 2000, Atölye Kısa Kaya Tırmanış Yarışmaları, Marmara Üniversitesi Tırmanış Yarışmaları (MÜSTY), Hacettepe Tırmanış Yarışmaları, Ballıkayalar Tırmanış Şenlikleri, Çüdak Boulder Yarışmaları, vb…
Federasyon bırakın destek olmayı, zaman zaman bu etkinliklere engel olarak uzun bir süre daha bu sporu uzaktan izlemeyi tercih etti. Belki Alaattin Karaca, Dağcılık ve Spor Tırmanışın tamamen farklı branşlar olduğunu ve yönetimlerinin de ayrı olması gerektiğini hissetmişti!
2005 yılında Federasyon yetkililerinin düzenlediği ve biz spor tırmanışla ilgilenen kişilerin de katıldığı bir toplantı yapılmıştı. Bunun sonucunda birçok kurul kurularak, Spor Tırmanışın, federasyon çatısı altındaki ilk yapılanması başlamıştı. Geç olmasına rağmen hepimiz umutluyduk ve elimizden gelen yardımı yapmaya çalışıyorduk.
İlk milli takım seçmeleri 2006 yılında ancak yapılabildi ve aynı yıl, ilk kez uluslararası bir yarışmaya katılım sağlandı.
Bunu takiben antrenörlük kursu, rota yapıcılık kursu, hakemlik kursu, vs… Bir iki yıl içinde biz tırmanıcıların bilgi/tecrübeleri, federasyon yönetimi ve o zaman federasyon yönetim kurulunda olan Nejat Akıncı’nın büyük katkılarıyla, altyapı çalışmaları yapılmıştı. Bu anlamda en önemli ve ciddi çalışmalar, o dönemde ve böyle bir işbirliğiyle olmuştu diyebilirim. Yeni başlangıçların yarattığı motivasyon ve sinerji, federasyon yönetimlerinin ilk yıllarındaki gelişim ve ilerlemelerin temel nedenini açıklayacaktır.
Ersan Başar yönetimi için de aynı grafik söz konusudur. Peki bu grafik nerede kırılıyor, sonrasında ne oluyor bunu araştıralım.
-Oo Öztürk, görüşmeyeli nasılsın moruk?
-İyilik sağlık moruk. Yıllar sonra yönetim değişince biz de motive olduk, elimizden bir şeyler gelir diye buradayız.
-A, Doğan da gelmiş…
(2016, Antalya’da bir otel. On altı yıl sonra yine, federasyonun bu spora katkı sağlayacağına inanarak ve bu sefer tesadüfi olarak karşılaşmıştık. )
Seçim sonrasında Antalya’da geniş katılımlı bir toplantı organize edildi. Burada kurul ve komisyonlar oluşturulup, ilk çalışmalar yapılmıştı.
Yeni seçilen federasyon yönetiminin organize ettiği bu toplantıya, tırmanışa emek vermiş birçok dostumuz da katılmıştı.
Uzun yıllar değişmeyen, işlevselliğini kaybetmiş, yönetim anlayışı eskimiş ve camiada kutuplaşmaları önleyememiş bir yönetim sona ermişti. Dağcılığın eridiği gibi spor tırmanış da eriyip gidiyordu… Bu anlamda yeni yönetim, sadece demokratik süreçlerin işlediğini görmek anlamında bile ümit veriyor, motive ediyordu…
Şimdi sıra çalışmaya gelmişti. Kurullar oluşturulacak, görevler belirlenecek ve temel planlamalar yapılacaktı. Her şey düşündüğümüzden hızlı gelişiyordu, hatta sanki biraz ittiriliyordu!
Bu kurullar neydi ve nasıl oluşturuluyordu?
Spor Tırmanış Kurulu, Eğitim komisyonu, Merkez Hakem kurulu, Rota Yapıcılık komisyonu, Boltlama komisyonu ve Duvar Denetleme komisyonu.
Yeni yönetim de eskisi gibi, karar alma yetkisine sahip önemli kurullarda (seçim vaatleri gereği) tırmanış kökeninden gelmeyen kişilerle, biz ‘işin mutfağındakileri’ görevlendiriyordu. Dahası onlar sayıca fazlaydı. Bu, dışardan demokratik bir durum gibi görünebilir.
Böyle düşünüyorsanız, modern spor yönetim anlayışına bir pencere açmamız gerekecek.
Spor yönetimi; geniş anlamda, bir takım sportif hedeflere ulaşabilmek için, var olan kaynakları verimli bir şekilde kullanabilmek olarak düşünülebilir.(2, 3, 8)
Evrensel sayılabilecek, birkaç önemli yönetim parametresinden bahsedecek olursak bunlar Stratejik planlama, Kurumsallık, Örgütlenme ve İnsan kaynağı yönetimi gibi sıralanabilir(2, 8, 9). Daha da genişletilebilir, fakat konuyu açarken farklı bileşenlerden de bahsedeceğiz.
Bu anlamda spor yöneticilerinin(bilhassa kurul ve komisyonlarda görev alacak kişilerin) sporu bilen, farklı gruplardan insanlarla çalışabilecek, bilimsel yöntemleri benimsemiş ve liyakate uygun olarak atanmaları da önem kazanmaktadır(4, 7).
Fakat TDF yönetimi liyakatten ziyade, politik bağlamda atama yapmayı tercih etmektedir. Bu, gelecek seçimin garanti altına alınması için yapılan bir davranış olabilir.
Fakat tırmanış branşının öylesine spesifik ve şahsına münhasır(10) bir yapısı vardır ki, bu işin içinde olmayan kimselerin farklı spor branşlarında yönetim tecrübeleri olsa bile, bu alana olumlu transfer yapabilmeleri çok zordur. Hatta bazen olumsuz bile etkileyebilmektedir. Örneğin; tırmanış yarışmasına katılması gereken bir sporcunun, o tarihte kaya tırmanışını tercih etmesi ya da aynı yarışma için çalışacak rota yapıcı bulunamamasını farklı branştan bir yöneticinin anlaması oldukça zordur. Buna paralel olarak ürettikleri çözümler de etkisiz ve tırmanış branşına uygun olmamaktadır.(Disiplin, zorlama yoluyla veya yönetmelikleri değiştirerek yapılan mesleki tehditler, vs…)
Bunda Dağcılık kökeninin ve doğada tırmanışın özgürlük, özgünlük ve belki biraz da macera severliğin getirdiği izlerin, güçlü bir şekilde etkili olduğunu düşünüyorum(13, 14).
Tırmanış iki uçlu bir spordur. Yarışmanın dışında, doğada tırmanma olgusunun da bulunması, tırmanışa büyük bir ayrıcalık katmaktadır. Yukarda saydığım özellikler de bu köklerden gelmektedir.
Liyakat sorunu kurulları, kritik kararlar sonrasında önemli ölçüde yıpratmaktadır. Örneğin tırmanış kökenli olmayan üyeler kurs, eğitim, yarışma gibi bir takım organizasyonlarda tırmanış değerlerini, işin niteliğini fazla önemsemezken, tırmanış kökenli üyeler bunları en üst sıraya koyarlar. Çünkü yine söylüyorum tırmanış oldukça spesifik ve eşsiz bir branştır. Bu sporu kitlelere yayarken güncel ve bilimsel yöntemlerden yararlanmak elzemdir. Yanlış öğrenilen bir takım bilgiler ölümcül sonuçlara yol açabileceği gibi, kelebek etkisiyle yayılabilir.
Elbette TDF yönetimlerinin tek sorunu meritokrasiye, yani kabaca liyakate göre yapılanmamış olması değildir. Diğer köklü sorunlarımızı da ele almaya çalışacağım. Umarım ders notu okuyor gibi hissetmiyorsunuzdur! Tabii hiçbir yönetsel konu, tırmanışın kendisi kadar güzel ve sürükleyici olamaz! Fakat tırmanışı geliştirmek istiyor ve tüm tırmanıcıları kucaklayabilecek daha insani bir federasyon yönetimi arzuluyorsak, bu konuları etraflıca tartışmamız gerekecek. Bırakmaaaa…
Şimdi TDF’nin diğer yapısal sorunlarından bahsetmeye çalışacağım. Bunun için öncelikle, aşağıdaki tabloya bir göz atalım(Tablo 1). Bu tabloyu; spor tırmanış branşının çağdaş yönetimi için gereken temel bileşenlerini, bağlantılarını, görsel anlatımla açığa çıkarabilmek ve böylece daha kolay çözümleyebilmek için hazırladım. Bu tablo daha da geliştirilebilir, değiştirilebilir, detaylandırılabilir. Fakat bizim için şimdilik yeterli.
Dikkat edilecek olursa, tablodaki herhangi bir bileşeni ele alıp incelediğimizde, TDF yönetimleri adına pek de iç açıcı bir sonuç çıkmayacağı, kat edilmesi gereken çok yol olduğu görülecektir.
Meselenin en önemli noktalarından biri: TDF’nin nasıl bir spor branşını yönettiğini tam olarak ‘kavrayamamış’ olmasıdır. Bu branşı tanımlamamış ve buna koşut olarak da bu branşla ilgili planlamayı yapmamış olmasıdır!
Federasyon, yönetime geldiği günden bu yana, Kafkavari bir yaklaşımla, tırmanışla ilgili ‘bir takım aktiviteler’ altında ezilmektedir. Son dönemde ise antrenörlük kursu, tırmanış eğitimi ve yarışma üçgeninde sıkışıp kalmıştır. Tablodan da görebileceğiniz gibi federasyonun temel işlevi, kendini sporun alt parametreleriyle kilitlemek değil, başta bu sporun politikasını belirlemek, vizyonunu oluşturmak ve bu spora saygınlık kazandırmak olmalıdır.
TDF bunu nasıl yapabilir?
Öncelikle dünya çapında çok güçlü ve yaygın yapılanması olan spesifik ve daha da önemlisi Olimpik bir branşla ilgilendiğini ‘anlamaya çalışmalıdır’!
Öyleyse tabloyu yukardan aşağıya doğru okumamız yanlış olmayacaktır. Tüm öğeleri ele almak yerine, yönetim, işleyiş anlamında eksiklikler gördüğüm veya TDF bünyesinde hiç bulunmayan bazı parametreleri ele alacağım.
TDF Yönetimi
Ülkemizdeki yönetim anlayışı otokrasiye yatkın olduğundan Spor Tırmanışın, TDF’den ayrılarak bir federasyon haline gelmesi bu sporun gelişimini hızlandırabilir. Bu kurumsal ve şeffaf olmayan, iç içe geçmiş yönetim anlayışıyla Dağcılık da, Spor Tırmanış da zarar görmektedir. Daha tek branşı gereği gibi yönetmekten uzak, altyapısı yetersiz bir yönetim varken, Nasreddin hoca Timur’un filleri fıkrası misali dört branşı birden yönetmeye çalışmak gerçekçi bir yaklaşım olamaz… Bu aşamadan sonra Spor Tırmanışın ayrılması için çalışma yürütülebilir ya da ayrılmayacaksa bile, TDF yönetimi içinde bu branşlar tamamen ayrı ve özerk olarak yönetilmelidir.
Örneğin yönetim kurulunda; spor tırmanış branşından sorumlu ve spor tırmanıştan çok iyi anlayan en az bir üye bulunmalıdır.
Spor tırmanışın gene altyapıdan gelen kişilerle kendi yönetim kurulu oluşturulmalı ve tırmanış, bu kurulun aldığı kararlar doğrultusunda yönetilmelidir. Federasyon başkanı her şeye karar veren bir ‘baba’ rolünde olmamalıdır! Zira bir kişinin her şeyi bilme ve her konuda doğru karar alma ihtimali düşüktür.
Türkiye Cimnastik federasyonu başkanı Suat Çelen, ülkemizde son yıllarda Jimnastik sporundaki başarıları, kendisinin ve ekibinin eski bir Jimnastikçi olmalarına bağlamaktadır. (16) Hatta bir radyo programında tüm yönetim kurulu üyelerinin bu spordan geldiğini söylemektedir. Bu şaşılacak bir şey mi, hayır. Biz de ise atanan kişiler, yönetime geldikten sonra tırmanışı öğrenmeye, hatta bunun nişanesi olarak da, bir takım sertifikalar almaya çalışmaktadırlar!(Antrenörlük, hakemlik, vs). İki yönetimde de durum aynıydı. İşe yarar mı, hayır!
Bir diğer önemli konu ise federasyonun özerkleşmek, sporun gerekliliklerine uygun özgürce hareket edebilmek yerine daha merkeziyetçi, devlet tandansına kayan bir yönetim anlayışını benimsemiş görünmesidir. Birçok ülkede federasyonlar ülke yönetimlerinden bağımsız hale gelmişken, bizim merkeze kaymamız, sporun gelişimi açısından ciddi bir problem teşkil etmektedir.(5, 6)
Böyle güçlü bir ülkede sporun da daha ileri bir noktada olmasını beklemek yanlış olmayacaktır. Tabii ki imkânlarımız sınırsız değil, dolayısıyla burada kaynakları doğru kullanmanın önemi ortaya çıkmaktadır…
İl Temsilcilikleri
Bu kurum, TDF’nin çalışan kurumlarındandır. İl temsilcileri birçok ilde, federasyon aktivite ve organizasyonlarına destek olurlar. Fakat il temsilcilerinin atanmasında, yüksek yoğunlukla seçim kaygısı rol oynamaktadır. Federasyon il temsilcilerine daha fazla yatırım yapmalı, tırmanışla ilgili donanımlarını artırmada destek olmalıdır. Ersan Başar yönetiminin bu konuda yaptığı ciddi gaflardan biri, İstanbul’daki çalışan il temsilcisini görevden alarak, yerine kayyum atamasıydı. TDF, uzun zaman sonra ilk defa tırmanıcılar ve kulüpler arasında koordinasyon sağlayan İstanbul il temsilcisi yerine, tırmanışı/dağcılığı hiç bilmeyen, Sualtı sporlarından bir kişiyi atamıştı! Bu da liyakat konusunda TDF’nin yaptığı zirve sayılabilir!
Kulüpler
Bildiğiniz gibi kaslarımız proteinlerden oluşmaktadır. Bu proteinlerin yapıtaşı ise aminoasitlerdir(Fizyoloji ders 1!) işte kulüpler bu aminoasitler gibidir. Kulüpler tırmanış anlamında ne kadar güçlü, ne kadar donanımlı olurlarsa federasyon da o ölçüde başarılı olabilecektir.
Güçlü ve donanımlı kulüpler sporu kitlelere yaymada ve performans sporunun gelişiminde büyük öneme sahiptir. Kulüpler, TDF tarafından güçlendirilip desteklenmelidir. Gerek fiziki yatırım anlamında, gerekse eğitsel anlamda. Örneğin, Spor Tırmanış eğitimlerinin hala TDF tarafından yapılması oldukça eski ve merkeziyetçi bir davranış modelidir. Müfredat birliği, geliştirilmiş sınav, denetim sistemi ve akreditasyon yöntemleriyle, bu eğitimleri; altyapısı ve donanımı yeterli kulüpler vermelidir. Yeterliliği olmayan kulüpler de bu konuda çalışmalar yapmak için ivme kazanacak, TDF bu kulüplere gelişim konusunda destek sağlayabilecektir. Kulüpler, bu eğitimlere katılanlara federasyon onaylı, resmi sertifika verebilmelidir. Bir düşünün; tırmanışı tüm Türkiye’de tek merkezi olan bir kurum öğretmeye çalışıyor!
Bu şekilde tırmanış tabana daha hızlı yayılacak, halkın tırmanışa erişimi kolaylaşacak ve lisanslı sporcu sayısı da artacaktır. Böylece her bölgenin tırmanış anlamında altyapısına, yeterliliğine ve tırmanıştaki katılımcı sayısına göre, federasyon tarafından yapılacak destekleme miktarı belirlenebilecektir.
Unutmayalım, IFSC yönetmeliklerine göre, uluslararası yarışmalara katılmak isteyen tüm sporcular bir kulübe üye olmak zorundadırlar. Yani lisansları olmalıdır. Fakat tırmanıcıların çoğu lisansı anlamsız bir prosedür olarak görmektedirler. Bunun, federasyonun politikalarıyla direk bir ilintisi bulunmaktadır. Lisans, serbest bir tırmanıcıya hiçbir ayrıcalık ve avantaj sağlamamaktadır. Federasyon bu rakamlardan övgüyle bahsederken, tırmanıcıya dönüşü anlamında sıkı çalışmalar yapmamaktadır. Örneği DAV ve BMC federasyonlarında olduğu gibi, federasyon tarafından lisanslı tırmanıcılara uygun fiyatlı sigorta imkânı sunulabilir(34).
Tabiat parklarına, milli parklara ücretsiz giriş imkânı sağlanabilir, vs.
Doğa, dağcıların yuvasıdır.
Gelir Kaynakları – Medya
Bakanlığın sağladığı gelir kaynakları dışındaki gelir kaynakları genel olarak; eğitim gelirleri, sponsorluk gelirleri, aidatlar, medya gelirleri olarak sıralanabilir.
TDF merkeziyetçi bir yapıya dönerken aslında, bakanlığın sağladığı garanti bütçe ve oyuna yeni eklenen Olimpik bütçe desteğini yeterli bulmuş gibi görünmektedir. Fakat koyulan hedeflerin büyüklüğü ve çeşitliliği ölçüsünde finansman ihtiyacının artması da kaçınılmazdır.(2)
Ama maalesef bütçe geliştirme konusunda, hemen hiçbir TDF yönetiminin düzgün bir çalışma yaptığına şahit olmadım. Örneğin TDF web sitesinde sponsorluğa dair hiçbir ibare ve reklam bulunmuyor. Her şeyin özelleştirildiği günümüzde, federasyonun bir tane bile sponsoru olmaması üzüntü verici bir durumdur. Yani TDF, sürdürülebilir finansman için sırtını devlete dayamayı yeterli görmektedir. Bu anlamda TDF yönetiminin biz ‘devlet kurumuyuz’, bu sporu biz yönetiyoruz gibi ‘tepeden bakan’ eski kafalı bakış açılarından kurtulmaları şarttır.
Günümüzde sponsorluk, amatör veya profesyonel bir çok branş için hayati öneme sahiptir. Federasyon sürekli içerik üreten, yayın yapan, popüler ve dinamik bir kurum olmalıdır. Örneğin bir Tv kanalı kurulabilir, Youtube kanalı daha aktif kullanılabilir. Fransız Dağcılık ve Tırmanış Federasyonu web sitesinde olduğu gibi, bilgilendirici veya motive edici tırmanış filmleri veya belgeseller yayınlanabilir(17).
TDF 2020 yılı reklam geliri bütçede %1.5 paya sahip olup, aynı yıl için herhangi bir sponsorluğu da bulunmamaktadır(19).
On beş yıldır yapılan Spor Tırmanış milli Takım seçme yarışmaları canlı yayınlanabilir. Web sitesi o korkunç sıkıcı tasarımından kurtarılabilir ve Spor Tırmanışa yönelik farklı bir web tasarımı oluşturulabilir.
Tüm bu sosyal medya etkileşimi bir süre sonra, gelir kaynaklarının artmasında önemli rol oynayan anahtar haline gelebilecektir.
Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi(TMOK) başta olmak üzere birçok federasyon ve spor kuruluşu, profesyonel reklam ajanslarıyla işbirliği yapmaktadır. Kurumsal imajların modernize edilip daha çok insana ulaşabilmek, sporda pazarlama araçlarını akıllıca kullanmaktan geçmektedir. Örneğin TMOK, kurumsal farklı iki dev firmayla yaptığı anlaşmada, 2020 yılı için toplam 44 sporcuya, 845.000 liralık sponsorluk imkânı sağlamıştır(26).
Ezcümle uluslararası arenada boy göstermek istiyorsanız, iyi bir bütçe yaratabilmek bunun alt koşuludur… Büyüklerimiz ne demiş ne ka ekmek o ka köfte!
Bütçe
Bütçe TDF yönetimlerinde her zaman puslu bir konu olarak yer almıştır. Yerine ve kimi zaman kişiye göre kesenin ağzı tam açılmış, yapmak istemedikleri organizasyon veya yurt dışı faaliyetlerde ise bütçe bahane edilmiştir.
Spor Tırmanış açısından en sıkıntılı konulardan biri bütçe meselesidir. Ekonomik işlevlere sahip bütçe, faaliyetlerin ve planların ifasında kritik önem teşkil etmektedir(18). Bu konu da genellikle şeffaf ve adil yönetilmemiştir. Kurumsallığı zayıflayan TDF’nin başkanları da bir süre sonra hesap verilebilirlik ve şeffaflık ilkelerini yitirmektedirler. İleri dönemlerde de eleştiri ve sorgulama yollarını kapatmaktadırlar.
Aslında konu açıktır, bütçe ve faaliyet programı sene başında yapılır. Kimin nereye gideceği bellidir ya da belli olmalıdır. Milli takıma seçilen sporculara göre uluslararası yarışmalara katılıp katılmayacağı gibi bir görüntü oluşmaktadır!
Örneğin federasyon bütçesinde son iki yılda büyük bir artış olmuştur. Fakat bu artışın nereden kaynaklandığı kulüpler ve sporcular tarafından bilinmemektedir. Dahası bu artışa tezat faaliyetlerde bir artış gözlemlenmemektedir. Bu da TDF’nin bütçeyi doğru şekilde kullanabilmesi için gereken altyapı ve profesyonelliğe sahip olmadığını düşündürmektedir.
Stratejik Planlama
TDF’nin henüz literatürüne katamadığı stratejik planlama tüm branşlarda, bilhassa olimpik sporların yönetiminde çok kritik bir fonksiyondur. Burada spora bakış açınızdan, o sporla ilgili temel hedeflerinizden, uygulayacağınız politikalardan ve bunları nasıl gerçekleştireceğinize(20) dair planlamalarınıza kadar bir çok önemli argüman yer almaktadır(24). Tabii bu planlar somut yönergelerle ele alınmaktadır.
Stratejik planlama Olimpiyatlar dört yılda bir yapıldığından, genellikle dört yıllık ele alınır. Bu planların yapılması katılımcılık esasıyla uygulanır. Yöneticiler, kulüpler, antrenörler ve deneyimli sporcular, sponsorlar, vs gibi hedef ve genel politikalarınıza göre paydaşların olduğu geniş katılımlı bir istişare toplantısı yapılabilir. Stratejik planlama bir anlamda hesap verilebilirlik, şeffaflık, bilimsellik ilkelerine de uygun bir araçtır.
Örneğin herkes için spor bağlamında tırmanışın geniş kitlelere yayılması, tanınması, lisanslı sporcu sayılarının artırılması için ve ayrıca tırmanışın performans tarafında, hangi spor-bilimsel model uygulanacaksa, planda detaylı bir şekilde yer almalıdır.
Spor yönetimi büyük bir ciddiyet gerektirmektedir. Yönetimdeki ciddiyet, sporcuların yaklaşımında büyük motivasyon ve geliştirici bir etkiye sahiptir. Bunu tırmanıcı yetiştirme maddesinde ele alacağım.
Fransa, Amerika, İngiltere gibi tırmanışta başarılı ülkelerinin tırmanış federasyonlarında ve hatta tırmanış federasyonlarının çatısı IFSC’de dahi stratejik planlamalar yapılmaktadır(22, 11,12,14). Ülkemizde başarılı federasyonlardan Türkiye Jimnastik Federasyonu başta olmak üzere birçok federasyonda yapılmaktadır(21). Ayrıca çok güzel bir planlama örneği görmek ve konunun önemini iyice anlamak için Türkiye Milli Olimpiyat Komitesinin önceki dönemlerde hazırladığı stratejik planlamasına göz atabilirsiniz(23).
Örneğin milli takımların dört yıllık olimpik antrenman planlamalarının yapılması gerekmektedir. Bu bütünlüklü yaklaşım genç, yetenekli sporcuların hızla gelişmesini sağlayacaktır. Tabii önce TDF’nin bir yıllık programı yapıp uygulayabilmesi gerekiyor.
TDF yönetimine şöyle bir soru soralım: 2024 yılında Yaz Olimpiyatları, Fransa’da Spor Tırmanış’da yer alacak(23). TDF’nin bununla ilgili bir planlaması var mıdır? Varsa tırmanış camiasıyla paylaşılmalıdır.
Bildiğimiz üzere spor plan, program ve disiplin anlamında da yorumlanabilir. Bu anlamda yapılacak düzgün planlamaların da, bu sporun gelişiminde büyük rol oynayacağı aşikârdır. Tabii bu planlamaları yapabilmek için ekip olarak, sporu iyi tanımalı ve iyi bir birikime sahip olmalısınız. Aksi takdirde yazılanlar rüzgârda sürüklenen yapraklar gibi beyhude kalacaktır…
Eğitim
Eğitim; toplumsal hayatın kalitesi ve refahını artırmada nasıl önemli bir rol oynuyorsa, tırmanış eğitimleri de, tırmanış sistemlerinin kalitesini ve buna bağlı olarak gelişimini artırmada büyük önem teşkil etmektedir. Adil, bilimsel, çağdaş eğitim modeliyle yetişen antrenör, rota yapıcı, hakem gibi spor elemanları da, yetişecek sporcuların başarı seviyelerinin yükselmesinde önemli rol oynayacaktır.
TDF diğer birçok konuya karşın, eğitimler konusunda oldukça cevvaldir! Fakat bu konu biraz fabrikasyon hale gelmiş, deyim yerindeyse et kesimine dönmüştür. Eğitimlerin artırılmasının; sporun yayılmasından ziyade, gelir kaynağı oluşturması sebebiyle yapıldığı intibaı güçlüdür.
Zira federasyon, eğitimlerin akreditasyon sistemi geliştirilerek, kulüpler düzlemine yayılması konusunda oldukça ağırkanlı ve isteksiz görünmektedir.
Bunun dışında seminerler de göstermelik ve içi boş aktiviteler olarak, sadece antrenörlükte kıdem atlamanın bir koşulu haline gelmiş durumdadır. Örneğin 2021 yılında, son açılan antrenörlük semineri bir gün önce duyurulmuştur.
Oysa günümüzde tecrübeli, kalifiye eğitmenlerin yer aldığı kaliteli bir çalıştaya katılmak isteyen yüzlerce kişi olacaktır.
Antrenörlük bin yıllar öncesine dayanan önemli, saygın bir meslektir. Hatta spor biliminin değerli duayenlerinden Prof. Dr. Caner Açıkada hocaya göre antrenörlük ‘bilimden’ ziyade ‘sanattır’.(32) Bu da toplumsal tırmanışın geliştirilebilmesi açısından; sadece akademisyenlere değil(!), alaylı yetişen ve yıllarını tırmanışa, sporcu yetiştirmeye vermiş deneyimli antrenörlere de gereken değer ve önemin verilmesini kaçınılmaz kılar.
Bu konularla ilgili bir örnek verecek olursak:
Aşağıdaki tabloda; ülkemizde ilk defa açılan, spor tırmanış antrenörlüğü kurslarına katılım için, tırmanışla ilgili gereken koşullar yer almaktadır. Diğer genel koşullar tüm federasyonlarda aynı olduğundan, burada yer verilmemiştir. Bu koşulların konulmasında genellikle tırmanış kökenli üyelerin baskıları etkili olmuştur.
Alaattin Karaca yönetiminde spor tırmanışla ilgili kurullarda, tırmanış kökenli yönetici varlığı uzun bir zaman dilimi hüküm süremese de, bu işin ileri gelenlerinin görüş ve önerileri alınmıştır(devletin diplomasi modeli). Ya da sosyal mecralardaki tartışma ve eleştiriler bir oto-kontrol oluşturmuştur.
Fakat son bir iki yıldır, ülkemizdeki fikir beyanı ve eleştiri kavramları da yıpratıldığından dolayı, bu oto-kontrol kalkmış gibi görünmektedir. Bu gevşemeyle birlikte Ersan Başar yönetimi de, kaliteden ziyade hız ve niceliğe önem vererek, birçok organizasyonda kriterleri iyice düşürmüştür. Aşağıdaki tabloda antrenörlük kurslarında, tırmanış anlamındaki nitelik farkları göze çarpmaktadır.
TDF yönetimlerinin ikisi de; ilk açılan kurslardan sonra, aynı kademede gani gani kurs açmasına karşın, bir üst kademeyi açmak konusunda oldukça tutucu bir tavırla, hatta sporun veya bu işe emek verenlerin önünü kapatma fikrini düşündürecek kadar yavaş davranmıştır. Ersan Başar yönetimi de köken itibarıyla Karaca yönetiminden geldiğinden olsa gerek, bazı uygulamaları geçmişle büyük benzerlikler göstermektedir.
Burada ciddi hak kayıpları oluşmaktadır. Örneğin birinci kademe 2007’de açılmasına rağmen ikinci kademe tam on yıl sonra açılabilmiştir. Yani 2007 yılında 1. Kademe Antrenörlük sertifikası alan bir kişi şu anda en yüksek kademe olan 5. Kademede olabilecekti. Fakat Ersan Başar yönetimi de, bu hak kayıplarını gidermek için bir şey yapmamıştır. Aksine bir üst kademenin açılması için iki sene gerekirken, 3. Kademe, 4 sene sonra açılmıştır.
Böylece tırmanış camiasında üçüncü sınıf yerli dizi film misali, kim kimin hocası tamamen birbirine girmiştir!
1.Kademe Alaattin Karaca yön. |
2. Kademe Ersan Başar yön. |
3. Kademe Ersan Başar yön. |
|
Tarih |
2007 |
2017 |
2021 |
Tırmanışla ilgili kriterler |
-Lider emniyet alabilme, tırmanış tecrübesi -VI+ onsight tırmanış - |
-Lider emniyet alabilme, tırmanış tecrübesi -VII- onsight tırmanış |
-Tırmanışla ilgili kriter yok |
Tırmanış kursunu verecek antrenör görevlendirilmesi |
David Mora Garcia (FEDME-İspanya Tırmanış Federasyonu Antrenörü) |
Mikhailo Shalagin Ukrayna Spor Tırmanış Milli Takım Antrenörü |
Ülkemizde Birinci Kademe Antrenörlük Belgesine Sahip bir Akademisyen |
Katılımcı Sayısı |
16 (Arşiv olmadığından, sayı yaklaşık) |
25 |
8 |
İlk kez açılacak kurslarda; eğitmen olarak o düzeyde bir antrenör bulunmadığından dolayı, yabancı antrenörler görevlendirilmiştir(15) Böylece hem fırsat eşitliğini, adaleti bozmaması ve hem de farklı yeni adaylara yeni vizyonlar katması amaçlanmıştır. Fakat bu güzel gelenek, son açılan kursla ilk defa yıkılmıştır(3. Kademe). Bu kurs; yeterince hazırlık yapılmadan ve katılımcı sayılarını artırmak için çaba göstermeden, alelacele açılmış gibi görünmektedir(katılımcı sayısının az olmasından, uygun seçilmeyen eğitmenden ve kriterlerden bunu anlayabiliriz). Burada tırmanış kursu özel eğitim bölümünde Spor Tırmanış antrenörü birinci kademe olan akademisyen bir arkadaşımız görevlendirilmiştir. Yani 1.Kademe bir antrenör, ilk defa açılacak 3. Kademe kurs için, 2. Kademe antrenörlere eğitim verecek! Bunlar tamamen; spor dalı özel antrenman, teknik ve taktik gibi tırmanışa özel tecrübelerin gerektiği derslerdir.
Şöyle düşünün; ülkede ilk defa 3. Kademe antrenörlük kursu açacaksınız ve sıradan bir şeymiş gibi sessiz sedasız mı yaparsınız? Bu kurstan tüm hak sahiplerinin yararlanması için elinizden geleni yapmaz mısınız? Her şeyi geçelim ülkemizde bir ilke imza atacaksınız, bunu davullu zurnalı duyurular eşliğinde yapmaz mısınız? Bu, aynı zamanda bir reklam imkânı değil midir?
Bu gizliliğin sebebi ne olabilir, cevabı sizlere bırakıyorum. TDF yönetimlerini az çok bilen herkesin kafasında doğru cevapların oluşacağından eminim…
Peki tüm bunlar neye yol açmaktadır?
Yıllarını tırmanışa adamış ve bu sistemin dışına itilen tırmanıcıların: ‘Burası Türkiye’ diyerek, liyakatin koşulsuz kanun olduğu kayalara, nihai yuvaya yönelmelerini ve sistemden uzaklaşmalarını sağlamaktadır.
Böylece TDF yönetimi açısından, sistemdeki liyakat sorunu da ortadan kalkmış olmaktadır!
İkinci bölüm "Sporcu Yetiştirme" alt başlığı ile sürecektir.
Uğur Yılmaz
İletişim: climbugur [at] hotmail com
Referans:
1- Türk Spor Tırmanışına ‘Sporcular’ Aranıyor! Uğur Yılmaz, Editör yazısı, Onbirartı, Sayı 9, 2006
2- Sport Management Principles and Applications, Russell Hoye Aaron Smith Hans Westerbeek Bob Stewart Matthew Nicholson, 2006, Elsevier Ltd.
3- Fundamentals Of Sport Manaement, Robert E. Baker, EdD Craig Esherick, JD George Mason University, Fairfax, VA, 2013
4- Sport Managment, Manuel for sport management, E. Eksteen, bookboon.com, 2014
5- Spor Hukuku ders notları, Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER.
6- Sport Policy Systems and Sport Federations, Jeroen Scheerder, Annick Willem, Elien Claes Editors, 2017
7- (PDF) Spor yönetiminde meritokrasi. Available from: https://www.researchgate.net/publication/349463674_Spor_yonetiminde_meritokrasi [accessed Jun 23 2021].
8- Recreational Sport: Program Design, Delivery, and Management, Robert J. Barcelona, PhD University of New Hampshire, Mary Sara Wells, PhD University of Utah, Skye Arthur-Banning, PhD Clemson University, Human Kinetics, 2016
9- Spor Yönetimi, Doç. Dr. Hakan Sunay, AÜSBF Ders Notları
10- https://www.ifsc-climbing.org/index.php/about-us/values-statutes
11- https://www.thebmc.co.uk/2021-strategic-review-consultation
12- http:/ /www.usaclimbing.org/Assets/USA+Climbing+Strategic+Plan+2020-2024.pdf
13- https://www.alpenverein.de/der-dav/leitbild-des-dav_aid_12051.html
14- https://cdn.ifsc-climbing.org/images/About/2020_IFSC_Strategic_Plan.pdf
15- Antrenör eğitimi yönetmeliği, madde 11/1, 2019, resmi Gazete(resmigazete.gov.tr)
17- https://www.ffme.fr/escalade/structure-artificielle/pnsae/
18- Bütçe Politikalarının Spor Alanında Sunulan Hizmetler Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi Ve Değerlendirilmesi – Arslan Erkan, HAK-İŞ Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi © Cilt: 3, Yıl: 3, Sayı: 5 (2014/1) ISSN: 2147-3668
19- tdf.gov.tr 2020 bütçe taslağı, https://drive.google.com/file/d/1UwoDA-6uPIPjdo8IdECaro_rQWpqKa73/view
20- Spor işletmeciliği, Güner Ekenci Ahmet Faik İmamoğlu, Nobel yayınevi, 2002
21- https://www.tcf.gov.tr/uploads/menu/TCF20202024STRATEJ%C4%B0KPLAN.pdf
22- https://www.ffme.fr/wp-content/uploads/2019/06/2017_plan_strategique.pdf
23- https://www.olimpiyatkomitesi.org.tr/Upload/Menu/775671_Stratejik%20plan.pdf
24- http://www.sp.gov.tr/upload/xSPStratejikPlan/files/WqJSC+AgriIlOzelIdaresiSP0913.pdf
25- https://badminton.gov.tr/wp-content/uploads/2018/10/5-mali-olagan-genel-kurul-1.pdf
26-https://www.olimpiyatkomitesi.org.tr/upload/faaliyet_raporlari/Faaliyet_Raporu_2020.pdf
27- https://tdf.gov.tr/yonetim-kurulu/
28- https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-49679143
29- “Dönemleme” Antrenman Kuramı ve Yöntemi, T.O. Bompa, Spor Yayınevi, Ankara, 2011
31- https://www.youtube.com/channel/UC1OPfcGbZ7eiMq4mxjC25cA/videos
32- Antrenman Bilimi, Caner Açıkada, Spor Yayınevi ve Kitabevi, 2002
33- https://shgm.gsb.gov.tr/Sayfalar/112/105/Tarihce