MontBlanc_Banner.jpg

Bu yıl 7. si düzenlenen Kaynaklar Kaya Tırmanış Şenliği unutulmayacaklar listemde yerini aldı. Gerçekten son anda verilen doğru kararlardan biriydi. Rengarenk rotalar, eşsiz doğa, eğlence ve konserlerle birleşince ortaya tam anlamıyla bir şenlik çıktı. Kaynaklar Tırmanış Bahçesi'ne ilk defa giden birisi olarak daha köy meydanına varır varmaz içim şenlikle dolmuştu bile. Profesyonelleri aratmayan organizasyonlarıyla masalın coşkuyla devam edip mutlu sonla bitmesini sağlayan 9 Eylül Üniversitesi Dağcılık ve Doğa Sporları Topluluğu'na ve emeği geçen herkese içten teşekkürler. Kaynaklar bence yolu İzmir'e düşen her tırmanıcının mutlaka uğraması ve bir iki rotasının tadına bakması gereken bir bahçe. Kaynaklar Tırmanış Şenliği’ni Onur Aykaç ve Barış Özaydın’ın kaleminden dinliyoruz. Beğeniyle okumanız dileğiyle... Pınar Kavak

Nasıl gidilir?: İzmir’e bir şekilde ulaştıktan sonra Buca’ya gidiyoruz (biz Buca’ya gitmek için otobüs firmasının servisini kullandık). Buca’da Üçkuyular Meydanı’nda (Hasan Ağa Parkı olarak da geçebilir) indikten sonra hemen Hasan Ağa Parkı’nın oradan kalkan Kaynaklar dolmuşuna binip Kaynaklar’a varılır. Köyden kamp alanı ise 10–15 dakikalık bir yürüyüş mesafesi.

Uzun zamandır farklı bir bahçede tırmanma planımız Kaynaklar Tırmanış Şenliği ile netlik kazandı.

Köyün ismi, birçok yerden fışkıran su kaynaklarından geliyor. Bu, biz tırmanışçılar için önemli bir husus. Kamp yerinin de köye yürüme mesafesi olması sayesinde, yiyecek sıkıntısı çekmedik. Yani giderken yanınızda öyle aman aman şeyler almaya pek de gerek yok. Kaynak sıkıntısı bulunmamakta.

Şenliğe katılım, bizim saydığımız, 90-100 çadır kadardı. Hesaplayan adamlar olarak çadır başına üç kişiden 300 kişi diye düşündük. Büyük bir kamp alanı, bol yiyecek-içecek kaynağı, yüzlerce rota... Zaten ilk görüşte güzel şenlik olacağı belliydi.

Kamp alanından rotalara çıkarken bir beş dakikalık patikanız var. Patikaya girmeden önce de su doldurabileceğiniz güzel bir kaynak.

İlk günün coşkusuyla, yol yorgunluğu demeyip saldırdık rotalara ve tabii ki biraz tokat yedik. Biz İstanbullu tırmanıcıların mabedi Ballıkayalar gibi sert rotalara sahip bir bahçe, kendimizi daha çok evimizde hissetmemizi sağladı. Tabii Ballıkayalar’dan farklı olarak, uzun ve kilitsiz rotaları da gani. Balkonlusu, pozitifi derken resmen her yere saldırdık. İzmir’in yerel tırmanıcıları, gölge ve rota dereceleri konusunda bize fazlasıyla yardım sever davrandılar.

Akşama ise dağıtılan kumanyaları yiyip, Aykut Türem ve Mustafa Yeşildal’ın, Demirkazık Kuzey Duvarı 2. Kış çıkışının diasını seyrettik. Şenlik katılımcılarının kaya odaklı olması nedeniyle dianın sonlarına doğru tuhaf bir de diyaloga kulak misafiri olduk: “Abi helal olsun adamlara, 2. kış çıkışını yapmışlar!”. Dia oldukça keyifli geçti ama hem rotalardan yediğimiz dayaklar hem de yolun verdiği yorgunlukla çadırlara attık kendimizi. Sahnede çalan arka plan müziğimizle güzel bir uyku çektik. Yerimizi hiç yadırgamadık.

Planımız netti. Üç günümüz var, hiç vakit kaybetmemeliyiz, her anı tırmanışla değerlendirmeliyiz. Sabah erken saatte kalkıp kahvaltı için köye indik. Ama söylediğimiz kahvaltı servisinin içinde bulunanlardan habersiz olduğumuz için, tırmanışa ne kadar geç başlayacağımızı bilemiyorduk. Zeytini, çeşit çeşit peyniri, reçeli, balı, yumurtası, tavşankanı çayı derken rehavet içinde kalakaldık. Her türlü ikramlarıyla, hesabı öderken ki iyi niyetleriyle köy ahalisinin sıcakkanlılığı bizi iyice gevşetti.

Adeta kaçarak kamp alanına varabildik. Ekpres’lerimizi, kemerimizi kuşanıp, yine saldırdık rotalara. Önceki günden de kazandığımız deneyimle daha güzel bir tırmanış oldu. Zaten bir önceki akşamdan herkes girdiği rotaları, denenmesi gereken rotaları anlattığından, plan az çok ortadaydı (Hüdaverdi’ye selam olsun).

Akşam olduğunda ise tırmansak mı, yarışmayı mı izlesek diye düşünmüş olsak da gerek yorgunluk, gerekse yarışmayı merak etmemiz kendimizi yarışma alanında ön saflarda otururken bulmamıza neden oldu, doğru bir karar olduğunu çok geçmeden anladık. Yarışma üstten emniyetli açılmış 6+’lık bir rota ve lider girilen 8+’lık bir rota olmak üzere iki farklı rota üzerinde yapıldı. Eğlence tadında bir yarışma olması, hem izleyenlerin hem de katılımcıların çok keyifli anlar yaşamasını sağladı. Özellikle yarışmaya katılacak olanları duyurma şekilleri çok komikti (ör: Patagonya’dan katılıyor, kendisi sıcak havalara alışık değil. Kırmadı bizi buralara kadar geldi...). Bir ara karnına bir tulum bağlanıp rotaya giren birini gördük. Çok geçmeden yarışmanın son yarışmacısını ise; “Abi sana biraz zorlaştırmak lazım rotayı” deyip beline mat bağlayıp öyle soktular rotaya. Yarışma rotasının sonuna ulaşan ilk yarışmacı ise bir adet muz kazanıyordu. Yarışmanın üstten emniyetli olan rotasına girecek bayan katılımcı sayısı az olunca rotanın aslında bayan rotası olmadığı duyuruldu ve bazı erkek yarışmacılar da bu rotayı denemeyi tercih etti… Yarışmanın erkeklerde birincisi rota’nın sonuna en çok yaklaşan ve çanı çalmayı başaran Engin Osmanağaoğlu olurken, bayanlarda ise rotaya ilk giren ve tamamlayan bayan yarışmacı birinci ilan edildi.

2. günün akşamında, sonlarına yetiştiğimiz Bluesky vardı sahnede ve ardından gecenin beklenen grubu Echoes sahne aldı. Tabii sahne almadan önce gündüz yapılan yarışmanın birincilerine ödülleri olan biralar ve Redbull’lar takdim edildi. Murat Sevindik’in ödülleri vermek için bir şartı vardı: “Biralar fondip yapılacaktı” bu küçük ön koşul yarışmacılara biraz ağır geldi olacak ki bunu yapabilen tek kişi yine şartı koyan kişi yani Murat Sevindik oldu. Hemen ardından sahneye çıkan Echoes ile şenlik alanı rock müziğe doydu. Bazen Murat Sevindik'i sahneden seyircilerin üzerine atlarken, bazen de seyircilerin elleri üzerinde konser alanını dolaşırken gördük.

Her sene gelenekselleşmiş olan bolt box’ı duyuran: “Arkadaşlar buraya yeni rotalar mı ne açılacakmış, onun için bolt mu ne çakmak gerekiyormuş. Sizlerden destek çıkmanızı bekliyoruz” sözleriyle Echoes oldu.

Gece yavaş yavaş biterken çadırımızın önünde pek de serin olmayan havada dışarda matlarımızın üstünde yatmaya karar verdik. Tabii bir şeyi atlamıştık, konserin yeni bitmiş olduğunu ve bira tüketiminin biraz fazla olduğunu. Tam uykuya dalacakken üzerimizden birinin geçtiğini gördük, gözümüzü açıp baktığımızda ise takla ata ata uzaklaşmaya çalışan bir genç vardı. Geceye dair komik bir anı olarak aklımızda kalacak olan bu görüntüler hala aklımıza geldikçe gülüyoruz.

3. gün ise fazla vaktimiz olmadığı için bunu en iyi şekilde değerlendirelim dedik ve sabah 6’da kalkıp köye o muhteşem kahvaltıdan yapmaya gittik. Geri dönüp rotaların dibine gittiğimizde ise saat 9’a yaklaşıyordu. Son günümüzde üzerimizde inanılmaz bir yorgunluk vardı ve vaktimiz sınırlıydı. Bizi zorlayacak bir iki rotaya girdik. Tadı damağımızda kaldı o güzel rotaların. Hala “1 gün daha olsaydı temizlerdik o rotaları” diyoruz.

Rotalar gerçekten harikaydı. Rota dediğiniz şeyin her türlüsünü Kaynaklar’da görüyorsunuz. Negatif 5+’nın olabileceğini biz Kaynaklar’da öğrendik. Bol bol “abi ayak bulamıyorum” muhabbeti yaptık. Yüksek kısa kaya (High boulder) gibi spor rotalara girdik.

Gidiş vakti yaklaşıp, eşyalarımızı toplamaya başlandığımız zaman daha iyi anladık Kaynaklar’ın ne kadar da güzel bir yer olduğu. Hemen hemen şenliğe katılan herkesin içinde bir ukte olarak kalacaktır sanırım Kaynaklar’da yaşamak. Hatta tatil planlarına hemen alındı bile.

Son olarak kaynaklar gerek doğası için gerekse her seviyeye uygun rotalarını denemek için gidip görülmesi gereken bir yer. Yolunuz düşerse, köye vardığınızda kahvaltı yapmamazlık etmeyin. 980 yıllık çınar ağacının içine girmeyi de ihmal etmeyin. Kaynaklar Kaya Tırmanış Şenliği’ni düzenleyen 9 Eylül Üniversitesi Dağcılık ve Doğa Sporları Topluluğu’na gerek yardımları için, gerekse bu muhteşem organizasyon için teşekkürü bir borç biliriz.

Onur Aykaç & Barış Özaydın

İletişim: onuraykac [at] gmail.com & ozaydinbaris [at] gmail.com