Kaya tırmanışı alanında gösterdiği pek çok başarısıyla ülkemizde öne çıkan isimlerden olan sevgili Serkan Ercan ile on-sight, yani ilk görüşte tırmanış üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. Beğeninize sunuyoruz.
Elimi çantamın içine daldırdım, birbirine girmiş malzemelerin oluşturduğu şangır şungur topaktan bir parça perlon çekip çıkardım. Serkan’a uzattım. “Moruk, yanında bir perlon varsa ver de göstereyim,” demişti; bir hamlede elimden kaptı perlonu.
Beşiktaş’taydık. Gece inmişti epey evvel; tek tük insan vardı duraklarda. Tepemizde canlı cenaze gibi yanan sokak lambalarının o ölgün turuncu ışığı altında merakla seyrediyordum. Edelrid marka perlonumun iki ucu, Serkan’ın kemikli parmakları arasında kıvrıla katlana iri bir düğüme dönüşerek birleşti. Serkan, perlon halkayı sıkıca tuttu, tıpkı bir kement atarcasına savurdu, otobüs durağının kirişine dolayıp bağladı. Bu haliyle, darağacında usul usul sallanan yağlı ilmeği çağrıştırıyordu bana. Boğazdan serin bir rüzgâr esiyordu; hem ıslak iyot kokusunu hem de yıpranmış perlonlara has o rutubetli, o naylonsu kokuyu ayırt edebiliyordum.
“Moruk! Dediğim gibi, tamamen psikolojik bir şey bu!”
Psikolojik mi? Hasssi...r oğlum(!) niteliğinde bir tebessüm belirdi yüzümde ya, Serkan bunu gördü mü o loş ışıkta, gücüne gitti mi, bilmiyorum. Sırtını döndü. Kolunu kaldırdı, elini dikkatlice halkanın içinden geçirdi, parmaklarını sımsıkı kapattı.
Sonra… Sonrası…
Gözlerime inanamadım!
Hayatımda ilk kez bir insanı, capcanlı, tek kolla barfiks çekerken izliyordum. Daha önce Amerikan menşeli magazinlerde okuduğum, videolarda gördüğüm, altı sık sık çizilen bu mühim becerinin, şimdi düpedüz bir arkadaşım tarafından icra edilişine tanık oluyordum. İçimde hem hayranlık hem de çocukça bir kıskançlık duyumsadım. O dönem, rüyalarıma bile girerdi çünkü: Tek kolla barfiks çektiğimi görürdüm, üstelik sanki bir tüy kalem kadar hafifmişçesine çekerdim, bir, iki, üç, dört… Ama sabah olup da uyanınca, yalanım yok, ciddi ciddi hüzünlenirdim. Bırak barfiks çekmeyi, daha tek kolla kilitlenemiyordum bile barfiks barda! Ama Serkan…
“Moruk gel dene; sen de yapabilirsin. Dediğim gibi güçle alakası yok! Tamamen psikolojik bir olay.”
Serkan inatla bu işin kafada bittiğini iddia ediyordu. Beni, sırtıma vura vura, tıpkı gerdek odasına pısırık bir damat sokarcasına perlonun altına itekledi.
Harbiden psikolojik miydi yoksa bu iş?
Saftirik bir şekilde inanır gibi oldum, belki de inanmak istedim - şah olmayan bir tahtada, mat olur mu yahu?!-. “E haydi öyleyse!” dedim ve denedim.
Sonuç: Dört dörtlük bir ıkınma! Gerisi boş…
“Git işine be Serkan!”
Herhalde sene… Tam olarak hatırlamıyorum ama 2000’lerin başıydı. Ben o zamandan bu yana tek kolla barfiks çekmek adına bir ilerleme kaydedemedim. Ama Serkan, tırmanış adına hepimizi haklı olarak gururlandırması gereken türlü başarılara imza attı.
1996 senesinde başladığı kaya tırmanışına, gitgide artan bir ilgiyle daha da odaklanan Serkan, sonunda yaşamını tırmanış ekseninde döndüren bir sporcuya dönüştü. 2000-2002 yılları arasında Bulgaristan’da ve özellikle de 2003-2006 yılları arasında Almanya’da yaşadığı dönemlerde tırmanış performansını ciddi ölçüde geliştirdi. Dönemin önde gelen tırmanıcılarıyla birlikte tırmanma fırsatı elde etti.
Dünyanın pek çok bölgesinde tırmanma şansı yakalamış Serkan, hem ulusal hem de uluslararası tırmanış yarışmalarında da dikkate değer dereceler yakaladı. Milli oldu. Rota yapıcılığı konusuna da ilgi duyan Serkan, IFSC(International Federation of Sport Climbing)'den uluslararası rota yapıcılık belgesini ülkemize getiren ilk milli sporcumuz olmayı başardı. Kişisel internet sitesinden öğrendiğimize göre, tırmandığı en sert spor rota derecesi 8c+ zorluğundadır.
Serkan, halen Stockholm’de yaşamaktadır.
On-sight tırmanış, yani bir rotayı ilk görüşte, daha önce üzerinde herhangi bir tırmanış denemesi yapmadan, birisini bu rotayı tırmanırken izlemeden, birisinden bu rotanın püf noktalarına ilişkin hiçbir ipucu(beta) almadan ve herhangi bir düşüş ya da ipte dinleniş yaşamadan tırmanma eylemine verilen terim. Bildiğiniz gibi, bir kaya tırmanıcısının performansını sayısal olarak değerlendirilirken kullanılan ölçütlerden biri de bu tırmanıcının o güne kadar gerçekleştirdiği en zor on-sight tırmanışın derecesidir. Kaya tırmanış sporunun ilk gençliğinde, bu değerler günümüze nazaran oldukça aşağıdaydı elbette. 1995 senesinde Elie Chevieux’un 8b+ (X / X+) zorluğundaki Massey Fergusson rotasını on-sight çıkarak tırmanış dünyasını sallamasının üzerinden on iki yıl geçti. Bu zaman zarfında on-sight çıtası, iteklene iteklene 8c+ (XI) derecesine kadar taşındı. Halen, dünya üzerinde yapılmış en zor on-sight derecesi, Patxi Usobiaga’nın Bizi Euskara rotası çıkışına ait.
Ülkemizin on-sight kulvarında deneyim sahibi olduğuna inandığımız tırmanıcılarından biri olan Serkan Ercan ile on-sight tırmanış üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.
Kendisine içten yanıtları için teşekkür eder, beğeninize sunarız.
Serkan, sana en çok hangi tip tırmanış keyif veriyor? “Onsight” mı? “Red-Point” mi, neden?
Bugüne kadar tırmanışın her türünü sevdim, ikisinin de kendine özgün zorlukları var, bu nedenle ayrım yapmak benim perspektifimde yanlış olur.
Bir rotaya OS (On-Sight kısaltması olarak kullanılacaktır) girmeden önce rotayı nasıl incelersin, analiz edersin?
Elimden geldiği kadar hattı sağlıklı okumaya çalışırım, boltlama hamle ve klip dizilimi ile ilgili bir fikir verebilir bazen sizi yanılta da bilir.
OS girmeden evvel yaptığın analizlerde özellikle hangi hususlara dikkat ediyorsun?
Nerede nasıl tırmanmam gerektiği çok önemli. Her rotanın bir kompozisyonu var, bunu okumak sizin edebiyatınıza bağlı. Nerede seri, nerede cool down, nerede iradeli, nerede dinleniyor (eğer varsa ) olmak, kompozisyona sizin performans eşiğiniz dahilinizdeki yorumlarınız, teknik ya da kombine... Tamamı sizin stil ve kapasitenize bağlı. Klip pozisyonları da tabii ki önemli, seri doğru klipler, yeri geldiğinde klip atlamak, stratejinin ufak ama faydalı kapsamları.
OS öncesindeki planlama sürecinde aşağıdan bakıldığında rotada net olarak seçilemeyen pasajlar için nasıl bir tutum belirliyorsun?
Kafada soru işareti her zaman vardır. Ben ilk olarak kafamdaki soru dolu alana yaklaşırken, bölgeyi irdelemeye tırmanışım anında başlarım. Yaklaştıkça da hamle dizilimi ile ilgili fikirler netleşir ve de zarları atarım.
Peki, gene OS öncesi birden fazla planın oluyor mu? Sürpriz durumlara karşı bir B planın olur mu mesela?
Sürpriz durumlara karşı en iyi plan o andaki serin kanlılığı bozmadan elinizdeki en pratik çözümü denemektir. Eğer aşağıdan tutamakları görerek yorumladığınız bir pasajda sorun yaşadıysanız orası ile ilgili gene aşağıda oluşturduğunuz ikinci planı mümkünse denemek en iyi şanstır, hamle geri almak tabii ki sorunun başına dönmek, ama eğer böyle bir şansınız yoksa limitleri zorlayıp farklı faturası pahalı bir çözüm deneyerek pasajı atlatmak bir şans olabilir, evdeki hesap her zaman çarşıya uymuyor.
Sen pek çok yarışmaya katıldın, takdire değer başarılar elde ettin. Serkan, doğal kaya ile yapay duvarlarda yapılan OS tırmanışları hazırlık aşaması bakımından kıyaslayalım. Yarışmalarda deneyeceğin OS tırmanışlar için farklı bir planlama yapıyor musun? Öne çıkan farkları nelerdir?
Yarışmalardakı rotalar çok daha fiziksel eşiğe bağlı, seri ve doğru mekaniklerin birleşimini arzu eden rotalar, tabii ki belli bir çözüm gerektiriyor ama kayada olduğu gibi fazla beklemek zorunda kalmıyorsunuz, zaten rotalar size fazla bekleme imkanı tanımıyor.
Usta satranç oyuncuları oyun esnasında pek çok hamle ilerisini görebiliyorlar –üstelik hem kendileri hem de rakipleri açısından -. Sen OS tırmanışa başladığında, çıkışın herhangi bir anında bir sonraki hamle ya da hamleleri görmeye çabalıyor musun? Yoksa sadece o ana mı odaklanıyorsun?
Bu rotaların karakteri ile değişken olabilir. Limitimin altı bir rotada düşünebilecek bir küçük zaman dilimi tabii ki oluyor, böylece sonraki hamle dizilimini tasarlıyorum ama limitime yakın ya da limitimdeki bir rotayı denediğimde daha cok hamlelere tek tek konsantre olarak her pasajı sonrasını düşünmeden tamamlamaya çalışıyorum. Arada şalterleri kapamakta oldukça fayda var.
Tırmanış sırasında herhangi bir pasajda tıkandığında nasıl bir yol izliyorsun? Yaşadığın o zihinsel süreci anlatmayı deneyebilir misin?
Tabii ki şaşkın bir kedi gibi el ve ayaklarım için yerler arıyorum, derin nefes alıyorum ve de kuvvetli tuttuğum tutamaklarda biraz sakinleşerek hızlı bir plan yapmaya çalışıyorum. Tavsiyem tüm paranızı tek bir mağazada alışveriş yaparak harcamayın!
OS sırasında tırmanış süratini, temponu nasıl ayarlarsın?
Elimden geldigi kadar seri olmaya ve de bir o kadar da ekonomik tırmanmaya çalışırım. Ama tempo için nefes düzeni önemli bir unsur...
Hislerinin OS esnasındaki performansında sence ne kadar payı vardır? Sezgilerine güvenir misin?
Hisler sizin ne kadar tırmandığınızla orantılı olarak gelişebilir. Benim hislerim fena değildir, fakat insan zekası inanın sizi çok kolay kandırabilir, yani bazen duygularınız yerine çabuk zekanızı OS tırmanışlara kanalize etmelisiniz.
Eğer OS girdiğin rotayı açan kişiyi önceden tanıyorsan, bu kişinin başka rotalarında tırmanmışlığın varsa, onun stilini, tarzını göz önünde bulundurarak bir ipucu arayışına girdiğin olur mu?
Kesinlikle hayır. Eğer bu durum yapay duvarda olsaydı tabii ki mümkün ama kayada tutamak ve basamakların yerini rotayı boltlayan kişi senkronize edemediğinden böyle bir mantıkla enerjimi harcamam.
OS tırmanışta başarıyı en çok ne etkiler sana göre?
Doğru teknik , doğru ritim ve de fiziksel yeterlilikler…
Eğer meslek sırrı değilse vermek istediğin OS tiyoları var mı?
Sanırım sorduğun sorularda işin benim için geçerli tüm sırlarını, sırlarını demeyelim sırrı kalmadı, benim tam anlamı ile uygulamaya çalıştıklarımı açık ve net olarak paylaştım. Herkesin alışkanlıkları vardır bu alışkanlıklarınızı asla sizin için önemli olan tırmanışlardan önce değiştirmeyin.
Yanlışım varsa düzelt lütfen: bana kalırsa dünya genelinde düşünüldüğünde doğal kaya üzerindeki rotalarda gerçekleştirilen OS başarılar yapay duvardaki OS başarılara kıyasla çok daha makbul? Bunun nedeni nedir?
Yapay duvardaki rota bence oyundur ya da şakadır, geçicidir. Geçici olanla duygu paylaşılamaz, şöyle düşünün, “Abi 2 ay önce salonda pembe tutamaklardan bir 8c vardı , hani geçen hafta söktüler, onu OS acayip çıktım biraz kastı ama…” Böyle bir saçmalık var mı, yapay duvar fiziksel testlerin yapılabileceği ortamlar, doğal kayada ise işin ruhunu yaşamak en önemlisi.
On-sight ile Red-Point’i kıyaslayabilir misin? Senin için On-sight ne ifade ediyor, Red-point ne ifade ediyor?
OS tamamı ile sizin rotadaki hamle kombinasyonlarını doğru yorumlayarak en ekonomik şekilde istasyona varma çabası sarfettiğiniz harika bir oyun , artık puzzle mı dersin, sudoku mu bilemem. RP ise limitlerinizi deneyebildiğiniz vücudunuza fiziksel kapasitenizin imkanları dahilinde defalarca deneyerek öğretebildiğiniz hamleler içeren rotaları tırmanabilme metodudur.
Dünyada yapılabilen en zor OS dereceleri sence nereye kadar gidecek?
Bunu kestirmek zor, dereceler değişken aynı kayanın yapısı ve fiziksel özelliklerimizin değişken olduğu gibi, bu nedenle bunu hiç sorgulamadım.
En zor OS çıtasını yukarıya taşıyacak olan ana etkenler bundan sonra neler olacak? Malzeme? Kullanılan destekleyici kimyasallar? Farklı antrenman stratejileri?
Farklı antrenman sistemleri, sporcu beslenme takviyeleri, tabii ki unsur olabilir bunlara biraz da doğru rota ve de biraz şans eklendi mi pasta hazır, malzeme asla...
Şu anda OS performans kapsamında değerlendirirsek senin favori tırmanıcıların kimler? "Bu adama dikkat edin" diyebileceğin tırmanıcılar var mı?
Patxi Usobiaga , Adam Ondra ve Chris Sharma şu anda en iyileri…
Türkiye'de bu konuda seni heyecanlandıran isimleri sayman mümkün mü? Stil olarak, performans olarak senin dikkatini çeken, izlemekten keyif aldığın?
Sanırım Doğan Palut’un kayadaki stilini seviyorum, tecrübesi ve Ballıkayalar’dan yadigar ayak tekniği bence görselliği arttırıyor. Bunun dışında şimdiye kadar etkilendiğim bir Türk tırmanıcı olmadı fakat yeni yetişen gençlerden dikkatimi çekenler ve de çok daha ileri seviyelere gelecekler var inanın merakla bekliyorum.
Dönüp de kendi tırmanış geçmişine baktığında, seni en çok etkileyen OS performansların hangileri? Unutamadıkların mesela...
Sanırım bir dolu OS tırmandım, kendim için çıtayı arttırdım. İnan kenara yazmaktan bıktığım için hatırlamam çok zor, ama İspanya’da uzun yıllar önce bir 9/7c tırmanmıştım, bir de Fransa’da 10-/10 yumuşak 8b, bunlar bu seviyedeki benim ilklerim yani mil taşları. Ama inan daha niceleri bana büyük mutluluklar yaşattı.
Sevgili Serkan, son olarak eklemek istediğin bir mesajın var mı?
Söylemek istediğim önemli birşey, tırmanış sporunun tuzu biberi olan dereceler, bence matrix filminde olduğu gibi hayal dünyasının ya da gerçeklerden uzak simlerin barındığı bir noktada yer almakta. Eğer gerçeklere ve gerçek tırmanışa yaklaşmak istiyorsanız biraz derecelerden uzaklaşın. Sevgi dolu ve de sonsuz tırmanışla kalın...
Teşekkürler! Serkan Ercan hakkında daha fazla bilgi için bakınız: www.serkanercan.com