"...Hadi ama bu şansı kaçıracak mısın, Rodellar ve belki Margalef ’de tırmanacağız, yarışmaya katılmak için 1200km gitmek anlamsız diyebilirsin fakat Chris Sharma, Dani Andrada, Edu Marín, Ramón Julián, Daila Ojeda ve Berta Martín gibi önemli tırmanıcılar da orda olacak..." Ayşen Gül ILERBLOC 2009'da bulunmak için arkadaşlarıyla birlikte Portekiz'den yola çıkar. Hazır İspanya'ya kadar gitmişken Rodellar ve Margalef tırmanış bölgelerini ziyaret etmek de planları dahilindedir. Ayşen Gül üç günlük tırmanış macerasını bizlerle paylaşıyor.
ILERBLOC 2009, RODELLAR VE MARGALEF /İSPANYA
BOULDERAREA’da normal bir antrenman günüydü. Portekizli tırmanıcı arkadaşlarımdan biri olan André Neres bana daha önce İspanya’da uluslararası olacak bir kısa kaya yarışmasına katılacağını söylemişti ve ben de antrenmanımı bitirdikten sonra yanına gidip tam tarihi sormak ve başarılar dilemek istedim. O da “Yarışma bu hafta sonu, gelmek ister misin?” diye sordu. Şaka yapıyor sandım ve “Elbette!” dedim.”Tamam.” dedi, “Perşembe akşamı yola çıkıyoruz.” Ciddi olduğunu anlayınca burun kırın etmeye başladım. Ama Cuma çalışıyor olmam gerek vs… Hadi ama bu şansı kaçıracak mısın, Rodellar[1] ve belki Margalef[2]'de tırmanacağız, yarışmaya katılmak için 1200km[3] gitmek anlamsız diyebilirsin fakat Chris Sharma, Dani Andrada, Edu Marín, Ramón Julián, Daila Ojeda ve Berta Martín gibi önemli tırmanıcılar da orda olacak deyince TAMAM dedim. “Hayır,” demek çok saçma, ayrıca André de master kategorisi altında bu yarışmanın davetlileri arasındaydı ve kulübü yol masraflarını karşılayacaktı. Yani yol parası vermeden gidecektim. Reddedilemez bir teklif! Elbette Cuma günü de işi ekecektim.
Benim dışımda diğer arkadaşlardan Mario, Marco ve Marcus da gidiyordu. Arabayı beşlemiştik. Üç günümüz vardı, elbette yarışmaya katılmayacaktım(!), iyi bir izleyici olup iki gün kayada tırmanabilirdim.
Arabayla yaklaşık 10 saat sürmesini bekliyorduk seyahatin. Perşembe günü akşam sekiz gibi yola çıktık. Sabahın dört buçuğunda Huesca yakınlarında bir alışveriş merkezinin otoparkına arabayı park edip, çadırları da hemen arabanın yanına kurup uyumaya koyulduk.
Uzun bir yolculuktu.
İki saat geçmemişti ki güvenlik görevlisinin sert bir tonla Buenos dias[4] demesi üzerine uyandık. Defalarca tekrarlamasına rağmen kimse çadırından çıkmadı. Bir on beş dakika sonra polislerin gelmesiyle hepimiz ellerimizde pasaport / kimliklerle çadırların dışındaydık. Uykumuzu alamadan, sinirler hafif gergin bir şekilde Rodellar’a doğru yola koyulduk.
Kalandraka adındaki tırmanış bölgesinin hemen dibinde, vadinin kenarında, 7 tane geleneksel taş evden oluşan bir tesiste konaklayacaktık.
Odalar sekiz kişilik, ranzalardan başka odada bir şey yok; temiz bir çarşaf veriyorlar. Geceliği 6,5 Avro. Ayrı bir yerde duşları, herkesin kullanımına açık bir mutfağı ve bilardo bile oynayabileceğiniz, yemek ve içki servisi yapan bir barı var. Rodellar’de kalmak için ideal mekânlardan biri.
Çantalarımızı alıp hemen odaya koştuk, sabah on civarlarıydı ve biraz dinlenip uyuduktan sonra tırmanışa gitmek en mantıklısıydı. Günlerden cumaydı ve tırmanan çok insan yoktu.
Rodellar sadece tırmanışçıların uğrak yeri değil, dağ yürüyüşü, konyoning, dağ bisikleti uğraşları da yapan insanlarla sık sık karşılaşabileceğiniz bir yer. Bu doğa cenneti çeşitli yürüyüş parkurlarına sahip. Vadi boyunca Mascun nehri eşliğinde harika bir yürüyüş yapmanız mümkün. Bazı tırmanış bölgelerine ulaşmak için nehri birden fazla noktada geçmeniz gerekebilir. Eğer su yükselmişse taşlardan bir ceylan gibi seke seke nehri aşmanız da ne yazık ki mümkün olmuyor. Ayakkabılar elde, buz gibi fakat berrak suyun içinden karşıya geçiyorsunuz.
Rodellar’daki bazı sektör isimleri:
Bikini, Criminal Tango, Egocentrismo, El Camino, El Fuente, Eliminator, Gran Boveda, L'quest any ci, La Surgencia, Las Ventanas del Mascún, Nuit de Temps , Maldita codicia.
Çok fazla sektör ve de tabii ki rota var. O kadar az zamanımız vardı ki bir kaç farklı sektörde tırmanabildik. İlk gün El camino ve La Surgencia sektörlerindeydik.
Yarın (Cumartesi akşamı) yarışma vardı fakat biz hava kararıncaya kadar tırmanmayı tercih ettik. Fakat Andre’nin de yarışmayı pek umursamıyor görünmesi bana ilginç gelmişti. Son zamanlarda formdaydı ve yarışmada gerçekten iyi sonuç elde edebilirdi. Ona motivasyonsuz göründüğünü söylediğimde yarışmadan ne bekleyeceğini bilmediğini ayrıca bu gezinin bir kaç zor rota tırmanması için bir şans olduğunu söyledi. Portekiz’deki neredeyse tüm zor rotaları tırmanmıştı (en zoru 8c). Yarışmalarda başarı elde etme hedefi olsa da birçoğumuz gibi ilk olarak kayayı tercih edenlerdendi. O gün La Surgencia sektöründeki AL LIMIT (8a+) rotasını onsight[5] tırmandı. Ve bu onun bu derecedeki ilk onsight çıkışıydı. Daha önce birkaç 8a onsightı vardı.
Hava kararmaya başladığında yorgun argın tesise dönüyorduk. Mario ve Andre bize sektörleri gösterip rotalar hakkında bilgi veriyorlardı.(benim Rodellar’a ikinci gelişimdi fakat Marco ve Marcus için bu ilkti)
Ali Baba Cave sektörüne geldiğimizde garip tavan rotalarını görünce biraz şaşırdık. Karanlık alçak küçük bir mağaradan oluşan bir sektördü. Ünlü tırmanıcı Dani Andrada deneyip çıkmış olduğu Ali Hulk (9a+) ve daha sonra rotayı uzatıp diğer rotayla birleştirerek derecesini 9b yaptığı rotayı da görme şansım oldu.
Tam dönüşe geçmiştik ki Andre çantasından malzemeleri çıkarmış, tekrardan kemerini giyiyordu; bir rotayı(CITY NO 8a) tırmanmak istediğini söyledi. Hava kararmıştı! Mario da onun için ilk iki ekspresi rotaya yerleştirdi. Diğer ekspresler rotadaydı. Rota kısa, sert, negatif eğimliydi. Şaşkın ve yorgun bakışlarımız altında, kafa lambasıyla ilk denemesinde rotayı göndermeyi başardı.
Genelde Mario Andre ile birlikte, ben de Marco ve Marcus ile daha kolay rotaları tırmanıyordum. Bazı arkadaşların ısındıkları rotalar(7a’lar 7b’ler) benim için limit rotalardı.
Portekizlilerin tırmanış stilleri hoşuma gitmişti, bir rotayı proje yapıp çok defalar çalışmak yerine ilk bir kaç denemede bitirmeyi hedeflemişlerdi. Bu da benim tırmanışa bakış açımı olumlu etkiliyordu. Rotanın ne kadar zor olduğunu düşünmeden ilk denemem de bitirmeye, gidebildiğim yere kadar gitme motivasyonunu sağlıyordu. Çünkü yıllarca yapay duvarda boulder tırmanmaktan spor tırmanışın bu ruhuna sahip olamamıştım. Buraya geldiğim ilk ayda tanıştığım ilk tırmanıcılar boulder sevdalısı olduğundan ben de kısa kaya tırmanışı yapıyordum. Bu günlerde ise kısa kayadan biraz uzaklaşmış, güç yerine devamlılık çalışmaya ihtiyacı olduğunu söyleyen bir ben var içimde.
İkinci gün (Cumartesi) Mario ve Andre tırmanmama kararı aldı, çünkü akşam sekizde Lerida’da yarışma vardı. Ben de tırmanmayacağım dedim, yarışmaya katılmaya karar vermiştim. Andre’nin benle yaptığı konuşma biraz etkili olmuştu. Bana aynen şunları dedi; belki aramızda genç tırmanıcılardan yarışmalara katılmaya çekinenler varsa onlara da belki motivasyon olur diye aktarıyorum:
-Yarışmaya katılmakla hiçbir şey kaybetmeyeceksin.
-Portekiz’e döndüğünde arkadaşların aynı kalacak, işin aynı kalacak.
-Türkiye’de de bir şey değişmeyecek ailen, arkadaşların aynı…
-Hayatında değer verdiğin şeylere bir şey olmayacak.
Ayrıca İspanya’dan hatıra bir tişörtüm olacaktı.
Tekrar Rodellar’a dönelim. Marco ve Marcus erkenden uyanıp tırmanışa gittiler, biz de, geri kalanlar, biraz tembellik edip öğlen gibi kahvaltımızı ettikten sonra onları izleyip bir kaç fotoğraf çekmek için yanlarına indik.
Vardığımızda denedikleri hat hoşuma gitti ve ısınmaya halim olmadan rotayı tırmanmaya başladım. İki yerde oturup soluklandıktan sonra rota bitmişti. Rodellar rotaları Portekiz’den sonra biraz uzun geliyordu.
Çok geçe kalmadan eşyalarımızı toparlayıp Kalandraka’dan ayrılmayı planlamıştık. Yarışmanın yapılacağı şehir, Lerida, 100 km kadar uzaktaydı ve yarışma yerini tam olarak bilmiyorduk. Yolu daha yarılamamıştık ki garip bir sesle irkildik. Sağa yanaşıp durduk. Tekerleğimiz patlamıştı. Biraz hızlı(!) gittiğimizden ve yolun yapısından olsa gerek tekerleğin dış yüzeyi tamamen soyulmuştu. Araba dışında kimseye bir şey olmadı ama vaktin geçmesi sebebiyle yarışmaya geç kalacağımız endişesiyle, hızlı bir şekilde tekerleği değiştirip tekrar yola koyulduk.
Yarışma yerine vardığımızda on beş dakika kadar geç kaldığımız düşüncesi içindeyken yarışmanın bir buçuk saat kadar ertelendiği haberini aldık. Ben hala alışamamış olsam da (Neye mi? Biriyle buluşacağınız zamanki yarım saatlik gecikmelerin normal olmasına) Portekiz, İspanya gibi ülkelerde bu tür gecikmeler olağandı. Yarışmaya katılım ücreti eğer önceden kayıt olup banka hesabına parayı yatırırsan 15 Avro, yarışma yerinde 20 avro idi. Bize bir çanta içinde çeşitli dergiler, enerji içeceği, aminoasit hapları ve bir tişört verdiler.
Yarışma duvarında bizim yarışma gerçekleşmeden önce gündüz başlayan ulusal bir yarışma vardı. Biraz İspanyol tırmanıcıları seyredip bir şeyler yedikten sonra izolasyon odasına geçtik. İlk önce erkekler yarıştı. 30’u aşkın katılımcı vardı. Davetiye gönderilen ondan fazla master(usta) tırmanıcı ise sadece finalde yarışacaktı. Erkekler elemelerde 8 rotaya sahipti ve toplam 45 dakikaları vardı. Sıra biz bayanlara gelinceye kadar saat gece yarısını geçmişti bile.
Uykulu gözlerle, güneşte yanmış bir suratla, ısınma duvarında biraz ısındıktan sonraki halim (redbull ya da snickers işe yaramadı)
Yarışma “open” yani herkese açıktı. Üzülerek söylemeliyim ki katılımcı bayan sayısı 6 idi. Demek ki dünyanın neresine gidersen git bayanların bu spora ve yarışmalara olan ilgisinin az olduğunu görebilirdin. Benim dışımdaki diğer bayan tırmanıcılar en azından 8a tırmanıyorlardı, bu da benim yarışmaya katılarak bir cesaret örneği sergilediğimin göstergesi sayılabilir. Geç kalmış olmamıza rağmen yarışmaya kayıt olduğumda bana ilk numarayı verdiklerinde zaten çok az bayan katılımcının olacağını anlamıştım.
Bayanlar için hazırlanan rotaların çok yaratıcı olduğunu söyleyemem, erkekler için özellikle finalde çok hoş rotalar vardı. Organizasyon açısından Türkiye ile karşılaştırdığımızda bu işi Türkiye’de iyi yaptığımızı söyleyebilirim, bir ÇÜDAK boulder yarışmasını düşününce. Çağlar’ın (Bıldırcın) yarışmanın hemen öncesinde dijital dakika göstergesi için nasıl da koşuşturduğunu hatırlıyorum ve yarışmacılara hizmet sınırsız olduğunu. Bu yarışmada süreni gösteren herhangi bir alet yoktu. Etraftakilere sorup yanlış bilgi alman muhtemeldi ki benim başıma geldi.
Yarışmada bayanlar için sadece final yapıldı, 5 farklı rota ve 4 dakika süre vardı. Süre bana az geldi. Kötü bir organizasyon diyemem elbette ama söylemeden geçemeyeceğim; yarışmacılardan biri su istediğinde musluk suyuyla doldurulmuş bir şişede su verdiler ve o şişe yarışmacılar arasında elden ele dolaştı. Su sıkıntısı yaşamak komikti.
Bayanlar çok az olduğundan final uzun sürmedi ve 5 problemi de çözen , Daila Ojeda ve Berta Martín için süper final yapıldı, fakat değişen bir şey olmadı çünkü her ikisi de ilk denemelerinde süperfinal rotasını bitirdiler ve yarışmanın birincisi oldular. 3. sırada Sara Aicart yer aldı.
Erkeklerde ise finalde farklı bir uygulama vardı. 4 problem ve her problem için 15 dakika süre. Yarışmacıları 3’er kişilik guruplara ayırmışlardı ve her gurup bir problemi çözmeye çalışıyordu. Yarışmanın en eğlenceli kısmıydı. Yarışma sabah dört buçuğa kadar sürdü.
Chris Sharma, problemlerden 2.sini çözerek birinci, Dani Andrada bir problem ve bir bonus alarak ikinci, Edu Marín de bir problemi çözmeyi başararak 3. oldu. Bizim takımdan Andre Neres de iyi bir performans sergileyip 6. sırada yer aldı.
Final rotaları gerçekten çok zordu ve izlemesi çok keyif vericiydi. Sabaha karşı bitmesine rağmen seyircilerin ilgisi yarışma boyunca sürdü ve sunuculuk yapan Andoni Pérez’in dinamizmi ile yaptığı yorumlar herkesi ayakta tutmayı başardı.
Yarışma bitmişti fakat benim hikâyem daha bitmedi: Fazla oyalanmadan Margalef’e doğru yola çıktık. Lerida’dan Margalef normalde 45 dakika kadar sürüyordu fakat kaybolduğumuz(!) için yaklaşık bir buçuk iki saat sonra bölgeye varabildik. Bölge yakınlarında bir meyve bahçesi içine çadırları kurup uyumaya koyulduk. Diğerleri çok aç olduklarını söyleyip makarna pişirmeye koyuldular. Sabahın yedisiydi ve ben makarnayı beklemek yerine uyumayı tercih ettim. 2 saat kadar geçmişti ki herkes çadırlarda oflamaya başladı. Çünkü hava aşırı sıcaktı. Ben çadırımdan çıkıp bir ağacın gölgesinde uyumaya karar verdim. Marcus da arabanın arka koltuğunda kapılar açık uyumaya çalışıyordu. Andre de matını alıp bir başka ağacın altına geçti. Fakat yoldan geçen arabalar vs. gibi sebeplerden doğru düzgün uyuyamadan bir şeyler yemek için köye doğru yola koyulduk. İçecek suyumuz bile yoktu. İlk Rodellar yolculuğunu hatırlıyorum da bu yolculuk yemek konusunda pek fakirdi, organize etmeye pek fırsatımız olmamıştı. Yediğim tek şeyin peynir ekmek olduğunu hatırlıyorum. Kahvaltı için tırmanıcıların kaldığı bir pansiyona gittik, çünkü Pazar günleri açık bir yer bulmak çok zordu. Kahvaltım yine Bacadillo con queso[6] idi. Aşırı yorgun hissediyordum. Herkes öyle gözüküyordu. 3 gündür doğru düzgün uyuyamamış ve sürekli yolculuk etmiştik bir de yarışma cabası. Fakat tabi ki tırmanacaktık. Seçtiğimiz rotalarda mı çok şanslıydık veya tüm rotalar mı güzel hatta sahipti bilmiyorum ama tırmandığımız birkaç rotadan inanılmaz zevk aldım. Bölgede fotoğraf çekmek kimsenin aklına gelmedi; o kadar yorgunduk! Bölgede yaklaşık üç saat kadar vakit geçirdiğimizden çok bir bilgi veremem fakat rotalar genelde küçük, keskin deliklerden ve tufalardan oluşuyor.
Margalef’in tadı damağımızda akşamüstü Lizbon’a dönüş için yola koyulduk. Oldukça yoğun bir o kadar da yorucu olmasına rağmen harika bir tırmanış yolculuğunu daha anılarıma ekledim ve de bunları sizlerle paylaşıp tekrar hatırlamaktan çok mutluluk duydum.
Size de vaktinizi ayırıp okuduğunuz için teşekkürlerimi yolluyorum.
Daha nice yazılarda buluşmak dileğiyle…
Ayşen Gül
Lizbon, Mayıs 2009
İletişim: aysengul[at]gmail.com
[1] İspanya’nın en iyi tırmanış bölgesi olarak adlandırılan ve dünyanın da en iyileri arasında kabul edilen, Barselona’nın kuzeyinde, Aragón bölgesinde Zaragoza (Huesca) şehrindeki tırmanış bölgesi kaya yapısı: kireçtaşı.
[2] İspanya’nın Katalunya bölgesinde bulunan, 500’ü aşkın rotaya sahip diğer bir tırmanış cenneti.
[3] Lizbon - Lerida(yarışmanın yapılacağı şehir) arasındaki mesafe.
[4] İspanyolcada günaydın
[5] İlk görüşte tırmanış; rota önceden aşağıdan incelenebilir fakat başka birinin çıkışını izlemeden ve ilk denemede düşmeden yapılan çıkıştır.
[6] Peynirli sandviç