Aguglia di Goloritze, İtalya'nın Sardinya Adasında bulunan ve Aladağlar'da bulunan Parmakkaya'mızı oldukça andıran bir kireçtaşı kule. Aykut Türem Agauglia üzerinde tırmandığı bir alpin spor rota eksenin yazdığı yazısında, Sardinya'da alpin spor tırmanışın tarihçesine kısa bir bakış yapıyor ve ülkemizde özellikle Aladağlar'da oldukça güncel olan bolt tartışmalarına ilişkin görüşlerine yer veriyor.
Sardinya [1] Akdeniz’de İtalya’ya ait bir ada ve Sicilya’dan sonra Akdeniz’in ikinci büyük adası.
Yaklaşık 24 bin km² büyüklüğündeki dev ada kıyı yapısı ve bitki örtüsü ile bizim güney kıyı bölgelerimize o kadar benzer ki, insan ayak bastığında yabancılık çekmiyor. Birçok büyük kenti bulunan, üzerinde yaklaşık 1,6 milyon nüfus barındıran adanın bu saydığım kısa özellikleri dışında bizlere, yani tırmanıcılara hitap eden çok farklı yönleri de mevcut.
Sardinya aynı zamanda Akdeniz’in ortasında tırmanıcılar için parıltılı bir kaçış alanı.
Üzerinde sayısız bölgeye dağılmış, yüzlerce spor rotadan, kısa kaya alanlarına, Avrupa’nın belki en zor ve prestijli çok ip boylu spor rotalarından[2], bolttan arındırılmış geleneksel tırmanış alanlarına[3] kadar, tırmanışın, özellikle kaya tırmanışının hemen hemen her çeşidini içinde barındıran bir ada Sardinya.
İçinde bulunduğumuz bu Mayıs ayı başında ziyaret etme şansı yakaladığım Sardinya, tek bir yazıya sığdırılamayacak kadar çok tırmanış barındırıyor içerisinde. Zaten bende işten arta kalan kısıtlı zamanım içerisindeki gerçekleştirdiğim bu ziyarette çok fazla bölge görme şansını yakalayamadım. Bu yazıda size tırmandığım yerler içinde beni en çok etkileyen ve bir nevi Sardinya tırmanışının sembolü sayılabilecek bir kaya kulesini anlatmak istiyorum. Aladağlar’da bulunan bizim Parmakkaya’mız gibi, tek başına ayakta duran bir kaya kulesi olan Aguglia di Goloritzè.
Sahip olduğu yüksek kalitedeki kireçtaşı duvarlar, hemen yanı başındaki Akdeniz’in muhteşem görüntüsü denizden esen serin rüzgârlarla buluştuğunda belki de Avrupa’daki en keyifli tırmanış olanaklarından birini sağlıyor size Aguglia.
Aguglia’dan daha detaylı bahsetmeye başlamadan evvel, Sardinya tırmanışı hakkında kısa bir şeyler yazmak istiyorum. Belki bu sayede çok garip görünen yazı başlığımdaki birbirinden bağımsız duran iki konu arasındaki bağlantıyı kurabilirisiniz, çünkü Sardinya’da modern tırmanışa yön veren isimler ve şekillendirdikleri ekolleri, Aladağlar’da son dönemlerdeki en büyük tartışma konularından birinin başlangıcı olmuştu. Bu isimler Maurizio Oviglia ve beraberinde Rolando Larcher.
Maurizio Oviglia hiç tartışmasız Sardinya’nın modern tırmanış tarihindeki en etkin isim. 1984 senesinde askerlik görevini yapmak üzere şans eseri geldiği bu adada birçok tırmanış bölgesi oluşturan ve yeni rotalar açan Oviglia, bunları aynı zamanda yazdığı makaleler, rehber kitaplar ve yayınladığı web siteleri ile dünyaya taşıdı. Sardinya tırmanışının dünyada daha fazla duyulmasını sağladı.
1988 senesinde geçirdiği ve 15 metreden yere çakılarak ölümün kıyısına yaklaştığı büyük bir kazaya kadar, adada genelde geleneksel tarzda tırmanışlar yapan bir alpinist olan Oviglia, bu kaza akabinde spor tırmanışa daha fazla ağırlık verdi.
Alpinist Magazinin 26. sayısında yayınladığı “Sardinya’dan Posta Kartları[4]”, isimli makalesinde de belirttiği üzere, Oviglia bu tarihten 1998 senesine kadar daha çok plaisir[5] rotaları açtı.
1998 senesinde bir tırmanış dergisi için röportaj yapmak amacıyla buluştuğu Rolando Larcher ise bir anlamda Oviglia için bir dönüm noktası oldu. Geleneksel malzeme ile radikal temiz tırmanışları kotarmış bir alpinizm geçmişi olan Oviglia, makalesinde açıkça spor tırmanış kökenli Larcher’ın etiksel bakışını birçok noktada kendinden daha radikal bulduğunu belirtmiş.
Rolando Larcher, alpin spor tırmanışlardaki etiksel bakışını Vertical Magazinin Eylül 2006 sayısında Philippe Mussato’ya verdiği röportajda çok net anlatıyor. Larcher’a göre bir kaya yüzeyiyle yüzleşmenin en saf yolu, onu ilk görüşte ve geleneksel malzeme ile tırmanmak. Fakat kendinizi geleneksel malzeme ile yeterli kadar emniyete alamadığınızda da tırmanırken ölmek istemezsiniz, işte bu durumda yapılabilecek en iyi şey aşağıdan yukarıya doğru boltlayarak ve boltlar arasında serbest tırmanışla hattı tamamlamak ve sonrada dönüp tüm hattı baştan sonra lider tırmanmak. Hattı baştan sona düşmeden lider tırmanmak ilk tırmanış esnasında hile yapmadığınızın da bir göstergesi (katıksız serbest tırmanış).
Ancak Larcher’ın yaklaşımı sadece bununla sınırlı değil. Oviglia’nın makalesinde de açıkça belirttiği üzere Larcher’ın ortalama tırmanıcılar için emniyetli ve eğlenceli rotalar yapmak gibi bir amacı yok. O her tırmanışında tırmanıcının elinden gelenin en fazlasını ortaya koyarak kendi sınırlarını ötelemesi gerektiğini düşünmekte. İşte bu yüzden Larcher’ın rotaları çok yüksek derecelerde bile çok açık bolt araları ve boltlar arasında düşmeden kotarılması gereken çok yüksek zorlukta zorunlu hamlelerden oluşmakta.
Larcher’ın bu etiksel yaklaşımı ile Sardinya’da açtığı ilk büyük rotası Gorropu Kanyonu’nun sarp duvarlarında bulunan dünyaca ünlü rotası Hotel Supramonte. Rota iki adet 8b (UIAA X) zorluğunda kilit ip boyu barındırıyor ve son ip boyuna kadar 7a+ (UIAA VIII+) zorluğunun altına hiç inmiyor. Ta ki son ip boyuna kadar, bu ip boyu 6b+ zorluğunda ve geleneksel malzeme ile tırmanılabildiği için Larcher bu ip boyunda sadece bir adet bolt kullanmış.
Bu zamana kadar yapılan tekrarların birçoğunda tırmanıcılar tüm kilit ve aşırı zor ip boylarını geçtikten sonra bu son ip boyunu çok riskli bularak tırmanmadan geri iniyorlardı[6].
Bu çok ip boylu rota yaklaşımı yanında Maurizio Oviglia 2000 senesinde arkadaşı Simone Sarti ile birlikte İngilizlerin hard-grit stilinden esinlenerek, Sardinya’nın Carloforte bölgesinde bulunan bazalt kayalıklarında boltsuz rotalar barındıran bir bölge inşa etti. Zorlukları 7a+ ya dayanan bu rotalar o dönem büyük eleştirilere hedef oldu İtalya tırmanış camiasında. Birçokları Oviglia’yı tırmanış bahçelerinde eskiden (70’lerde bolt tırmanış bahçelerinde tam anlamı ile oyuna dâhil olmadan evvel) olduğu gibi intihar rotalarını geri getirmeye çalışmakla suçladı. Bazıları ise Oviglia’yı elitistlik ve dikkatleri üzerine çekmeye çalışmakla suçladılar.
Sardinya’da modern tırmanış tarihine kısaca değindikten sözü Larcher ve Oviglia ikilisinin Aladağlar’da açtıkları çok ip boylu rotalara götürmek istiyorum. Çünkü bu rotalar ve uluslararası tırmanış basınında yarattığı yankı, Aladağlar’ımızı bir anda çok ip boylu rotalar adına popüler hale getirdi. 1994 senesinde Dennis Condevaux ve Pascal Duverney tarafından açılan rotalardan bu yana, uzun yıllardır Aladağlar’da alpin spor rota açılmıyordu. 2005 senesinde Larcher ve Oviglia ikilisinin yanlarında Michele Paissan ile birlikte Büyük Demirkazık ve Parmakkaya’da açtıkları rotalar, dünya tırmanışının dikkatini Aladağlar masifine çevirmesine sebep oldu.
Bu rotalar açıldığından bu yana konu üzerine olan görüşüm zaman içinde olgunlaştı ve son 3-4 senedir de aynı yönde düşünüyorum. Hatta bu görüşümü 10 Kasım 2007 tarihinde yapılan son Bolt Toplantısında bizzat dile getirmiştim.
Larcher ve Oviglia gibi isimlerin Aladağlar’da açtıkları rotalara, onları tırmanmadığım ve dahi tırmanamayacak olduğum halde karşı değilim. Zaten çok yüksek seviyedeki bu rotalar, geleneksel malzeme ile asla ulaşamayacağımız kaya yüzeylerindeler. Bu noktada bu isimleri sadece kendileri için rota açmakla suçlayabiliriz belki ama hangi tırmanıcı kendi için rota açmaz ki diye de sormak istiyorum.
Sorun olarak gördüğüm ve altını önemle çizdiğim nokta bu ehil isimler ve açtıkları bu rotalar değil bence, sorun bu rotaların Aladağlar’da alpin spor rotaları ve dolayısıyla bolt kullanımını yeniden gündeme taşımış olması. Bugün kimse Aladağlara her uğrayacak ve bu kabil bir rota açmak isteyecek tırmanıcının Larcher ve Oviglia gibi yüksek etiksel seviyede boltlama yapacağını garanti edemez sanıyorum. Bunu ancak biz, yerel tırmanış camiası olarak bazı etiksel kuralları yerleştirir ve etkin kılar isek garanti edebiliriz.
Tırmanıcılar sadece Aladağlara geldiğinde yapacağımız sözlü uyarılarla ya da salt iyi niyetimizle bu işin başarılabileceğine ise kesinlikle inanmıyorum ve bu yaklaşımı gereğinden fazla iyimser buluyorum. Geçtiğimiz yıllarda son anda engellenen Polonyalılar yahut İranlı Dağcıların Demirkazık Kuzey Duvarındaki denemesi gibi olaylar beni ibreyi bu yönde görmeye zorluyor.
Halen aradan geçen onca zaman ve Aladağlar’da bu tartışmalar sonrasında açılan birçok rotaya rağmen bunu yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Yani bir konsensüse varıp bunu uluslararası platformlarda geçerliliği olacak şekilde duyurmamızın gerekliliğine son derece inanıyorum.
Güzel Aladağlar’ımızdan Sardinya’ya dönecek olursak Aguglia hala olduğu yerinde duruyor. Bu güzel kireçtaşı kulenin zirvesine giden onun üzerinde rota mevcut ve çoğu da boltlanmış çok ip boylu rotalar. İlk başta aklımda olan kulenin zirvesine giden tek geleneksel rota olan efsanevi İtalyan tırmanıcı Manalo’nun açtığı “Sinfonia dei Mulini a Vento” rotasını tırmanmaktı. Ancak tatile ve spor tırmanmaya geldik diyen partnerlerimin hiç birinden destek göremedim. Bunun bir sebebi de bundan 15 yıl evvel bu rotayı tırmanmış olan tırmanış arkadaşımız Gioc’un üzerinde az emniyet noktası bulunan baca etabı için “yahu orası ben gençken bile vıcır vıcır kayardı zaten” demesi oldu.
Biz de yolumuzu değiştirip kendimize hedef olarak görece yeni ancak Aguglia’nın zirvesine giden en kolay hat olarak görünen 5 ip boyluk 140 metre uzunluğunda Easy Gymnopedie rotasını seçtik. Rota VII- zorluğunda bir ip boyu ile başlıyor ve akabinde iki adet VII derece zorluğunda ip boyu ile kulenin kuzey-batı sırtına bağlanıyor. Buradan da VII- ve V+ derece zorluğunda iki ip boyu ile zirveye varıyor. Rotayı benden bir gün evvel tırmanan arkadaşım Luigi, ikinci ip boyunun topoda yazandan daha zor olduğundan bahsetmişti. Gerçektende beni de rotada en çok zorlayan bu ip boyunda bulunan ters eğimdeki kısa kaya hamleleri olmuştu.
Sonrasında rota hakkında güncel bilgileri araştırdığımda rotayı açan Enzo Lecis’in bu ip boyunu kırılan tutamaklar sebebiyle VII+ / VIII- olarak yeniden derecelendirdiği bilgisine ulaştım. Bu durumda bu rotada, bu yüzden (kuzey yüzünden) zirveye giden diğer rotalar ile benzer maksimum zorluğa ulaşmış oldu. Bu sebeple kule üzerinde bir gün rota seçmek durumunda kalırsanız, size önereceğim tek bir hat olacaktır. Üzerinden iniş yaparken inceleme şansı yakaladığım Maurizio Oviglia’nın 1994 seneli kreasyonu olan “Sole Incantatore” hiç tartışmasız benim için zirveye giden en etkileyici hat. Boş kireçtaşı slapleri setlerle buluşturan harika bir rota çizgisi.
Bir daha uğrama şansım olur ise bu kuleye ilk elimi dokunacağım rota olacağı kesin. Tırmanış sonrasında bedava duş imkânı sağlayan ve manzarası size tırmanış boyunca eşlik eden Goloritzè koyu ise yüzmek için gerçekten çok güzel bir yer.
Çok fazla detaya girmek istemiyorum lakin kuleye ulaşım hakkında bir iki not düşmem şart diye düşünüyorum. Aguglia, Sardinya’nın ana tırmanış bölgelerinden biri olan Cala Gonone kasabasına çok yakın. Sardinya’ya feribot ile yahut uçakla ulaşıp Cala Gonone’ye adım attıktan sonra burada sizi iki seçenek bekliyor. Aguglia’ya karadan ya da denizden ulaşabilirsiniz. Ben ilk gidişimde kalabalık yüzünden kuleyi tırmanamadığım için ikisini de denedim. İkisinin de çok keyifli ve keyifsiz yanları var. Denizden ulaşım pahalı görünse de şayet yüksek bir sayı tutturup bir şişme bot kiralarsanız, oldukça hesaplı ve aynı zamanda çok hızlı olabiliyor. Tek sorun tırmanış öncesi ıslanmaya razı bir gönüllü bulmanız gerekli. Çünkü bu gönüllünün herkesi karaya bıraktıktan sonra botu koya demirleyip kıyıya kadar yüzmesi gerekli. Goloritzè koyuna yürüyerek ulaşabileceğiniz patikanın başlangıcına Cala Gonone’den 1 saatlik bir araba yolculuğu ile ulaşabilirsiniz. Patika çok güzel bir vadiden koya doğru dönerek iniyor. Ancak tırmanış ardından ve gün sonunda yokuş yukarı patikayı geri yürümek cazip bir seçenek olmayabilir.
Sardinya’da tırmanışa gitme aklınızın bir köşesinde var ise edinmeniz için tek bir kaynak önereceğim. Maurizio Oviglia’nın yakın zamanda yenilenmiş baskısı yapılan rehber kitabı “Pietra di Luna”. Kitap spor rotalardan, alpin sporlara kadar, adadaki aşağı yukarı tüm tırmanış imkânlarını kapsıyor. Spesifik bölgeler için daha detaylı rehber kitaplar mevcut ancak bence bu kitap tek başına oldukça yeterli. Sardinya’nın yolunuz düşerse, tırmanış adına gidilip görülmesi gereken bir yer olduğunu düşünüyorum. Çünkü çok fazla sayıda tırmanış imkânını aynı anda içinde barındırıyor ve herkesin kendi keyfine ve tarzına göre bir şeyler bulabileceğine kesin gözü ile bakıyorum.
Son olarak tekrardan Aladağlara geri dönmek ve akabinde de yazıyı noktalamak istiyorum. Bugün Aladağlar’da bolta kesinlikle karşı olanlardan tutun, tamamen serbest olmasını isteyenlere kadar her düşünceden tırmanıcılar var ülkemizde. Dağlarımız ve Aladağlar üzerine ilk söz hakkı dünya genelinde de kabul gördüğü üzere ilk olarak biz yerel tırmanıcılara düşmekte.
Bu noktada halen geleneksel tırmanmayı çok seven ve elinden geldiğince bu kabil mütevazı tırmanışlar kotarmaya çalışan yerel bir tırmanıcı olarak samimiyetle şunu söylemek istiyorum:
Bugün dünyada, serbest tırmanışta boltların ne derece oyunun kuralı olduğu ortada iken bizlerin, yani Türkiye’deki yerel tırmanıcıların bunu geriden takip etmek gibi bir lüksü olabileceğini düşünmüyorum. Bu sebepten dolayı bugün Aladağlar masifine gelip imkânsız yüzerlerde dikey maceralar boltlayacak tırmanıcılara, dünya klasmanında bir boltlama yaptıkları sürece hiçbir bir itirazım olamaz.
Lakin her gelenin de muhtemel alpin maceraları da delik deşik etmesini önlemek gene bizlerin elinde.
İletişim: aykut.turem[at]tirmanis.org
[1] Sardegna, adanın orijinal İtalyanca ismi. Birçok eski Türkçe kaynakta Sardunya Adası olarak geçmekte. Güncel kaynakların bazıları ise adayı, Sardinya Adası olarak ta isimlendirmiş. Adanın orijinal adının telaffuzuna daha yakın olması sebebiyle ben yazı genelinde Sardinya ismini kullandım.
[2] Çok ip boylu spor rotalar: Bizdeki ismi ile Alpin Spor rotalar
[3] Bu rotaların mimarı Maurizio Oviglia’nın verdiği ismi ile Sard-Grit
[4] Postcards from Sardinia – Maurizio Oviglia – Alpinist Magazin, Sayı 26, Bahar 2009
[5] Plaisir, pleasure – zevk için açılmış rotalar olarak adlandırabiliriz.
[6] Birçok tırmanıcı bu son ip boyunu tırmanmamak sebeplerini havanın kararması olduğunu açıklamıştı.