Eiger_Banner.jpg

DAĞ KAYAĞI ÜZERİNE VE CİMBAR KANYONUNU KAYAKLI GEGİŞ

Dağ kayağı da denilen tur kayağını ben en basit şekli ile kayaklar ile dağlarda yol almaya izin veren ve bu sayede dağların zirvelerine ulaşıp oradan kayarak inmeye yönelik bir kayak biçimi olarak tanımlayabilirim. Benim için kayaklarım dağcılığın bir parçası ve 2008 de dağ kayağını öğrendiğimden beri dağlara daha kolay ulaşmamı, daha fazla dağlara gitmemi ve daha fazla keşif yapmamı sağlıyorlar.

Dağ kayağı malzeme olarak bir set halindedir ve bu setten biri eksik olursa dağda ilerlemek mümkün değildir. Bu setin parçalarından bahsetmek gerekirse;
1. Kayağın kendisi,
2. Kayağı ayakkabıya bağlayan bağlama,
3. Kayak ayakkabısı,
4. Kayakların altına yapıştırılan deriler,
5. Batonlar,
6. Kramponlar olarak sayabiliriz.

Kayaklar: Bir kayağın nasıl dağ koşullarında kullanılabildiği ve dağ kayağındaki hangi farklılıkların buna izin verdiği malzemedeki önemli detaylara bağlı. Dağ kayağında kayaklarının tahtası daha esnektir çünkü dağ koşullarında taşlı, düzgün olmayan kar yüzeylerinde ve dik eğimli yüzeylerde yürürken sert ve esnek olmayan kayak malzemesi kolay kırılabilir. Boy olarak pist kayağına göre daha kısadır ve ideali kullanıcının burun hizasında olmalıdır. Kar tipine göre son zamanlarda az genişten çok genişe kadar farklı enlerde tur kayakları üretilmektedir. Bol karda kaymak için geniş enli kayaklar gittikçe popülerleşiyor. Derileri kayağa yapıştırabilmek için kayakların uç kısımlarında delik veya arka uçlarında çentik olur.

Tur Kayağı Bağlamaları: Kayakta bağlama denilince kayak ayakkabısını kayağa oturtan, bağlayan ara parçayı kastederiz. Tur kayağı bağlamaları pistte kullanılan kayaklara göre en çok farkı yaratan parçadır diyebiliriz. Çünkü kayağa ayakkabıyı bağlayan bu parça pist kayağı bağlamasının aksine topuk kısmından oynar şekildedir ve bu yapısı ile ayağın adım atarken hareket etmesine olanak verir. Pist kayaklarının bağlaması bir kez ayağa takıldıktan sonra oynamamak üzere üretilmişken tur kayağı modellerinde istenildiğinde bu kayaklar ile yürümek, eğim çıkmak mümkün olabilmekte ve ama bunu istemediğimiz durumlarda ise kilit sistemini kullanarak hareketliliğini iptal edip pist kayağı gibi kaymak için güvenli hale getirilebilmektedir. Çünkü sonunda ister zirve olsun ister zirveden önce çıkışı bitirmek istediğimiz bir nokta olsun dönüşe geçmek istiyorsak kayakların bağlamasını kilitlemek ve hareketsiz hale getirip kaymak tur kayağının en büyük amacı ve eğlencesidir. Bu bağlamalarda ayrıca topukta eğimin dikliğine göre kaldırıp indirebileceğimiz iki kademeli sistem eğimin dikliğini kayak için azaltmaya yardımcı olur.

Tur kayağı ayakkabıları: Dağ kayağı ayakkabıları da pist kayağı ayakkabılarından can alıcı derecede farklıdır. En önemli farkı bir kilit sistemi ile istenildiğinde yürümek için kullanılabilecek kadar esnek, oynar bilek sistemi sağlarken istenildiğinde sert ve esnek olmayan kayak ayakkabısına dönüşür.Bunun nedeni ise dağ ortamında henüz kar seviyesinin altında kayakları ayağa takmadan önce bu ayakkabılar ile yürümek gerekebilir (ikinci bir bot taşımak istenmezse) veya kayaklar ile yukarı doğru yürürken ayakkabıların esnek olması ayakların rahatlığı için önemlidir ve dağ botları kadar olmasa da pist kayak ayakkabısına göre yürüyüş için uygun, esnek ve hafif ayakkabılardır. Ama çıkış bitip de kaymaya başladığımız da bu ayakkabıların esnek olması ayak bileğimizi kırabilecek bir durumdur. Bu nedenle aynı ayakkabıyı arkada ki mandaldan kayak moduna getirerek kilitler ve oynamaz hale getiririz.

Tur kayağı derileri: Tur kayağı derileri bu setin en ilginç ve en önemli malzemesi sanırım. Kaymak üzere üretilmiş bir ürüne bir malzeme yapıştırıyorsunuz ve artık onlar kaymaz hale geliyor. Deri denilen malzeme tüyleri çift yönlü hareket edebilen, kayak boyunda ve eninde bir deri parçasıdır. İlk dönemler gerçek fok derisinden üretildiği için hala fok derisi de denilmektedir ancak ne mutlu ki günümüzde fokların deri yapısı taklit edilerek sentetik olarak üretilmektedir. Bu derilerin özelliğine gelince foklar buz üzerinde karın üzeri yukarı doğru geri kaymadan çıkabilirler ve istediklerinde ise aşağı kayarlar. Bunu izleyen insanlar bu özelliğinden dolayı fok derilerini kayakların altına yapıştırmışlar ve eğim yukarı iken geri kaymadan çıkarken, rota üstünde iniş çıkışların olduğu bölümlerde derileri çıkarmadan kaymak istediklerinde aşağı doğru kayakların altında aynı deri varken kısa bölümlerde kayabilmişler. Fok derilerinin bu özelliğini kopya ederek yapay deri üretimini sağlayan teknolojiye teşekkür ediyorum, yoksa gerçek fok derilerinin kullanıldığı bir hobiye sahip olmak istemezdim. Deriler dağa çıkışa başlamadan önce yapıştırılır ve çıkış bittiğinde çıkarılıp çantaya koyularak kayaklar kayak moduna getirilir ve kilitlenir. Eve varınca da deriler kuruması için bir yere asılır. Yukarı çıkış sırasında hava aşırı sıcak olursa kar derilerin altına yapışıp kilolarca ağırlık ve yükseklik yapar ve durup temizlemek gerekir ve derilere wax denilen su geçirmezlik sağlayan bir malzeme sürülür. Bu karın yapışmasını bir süre için önler. Derinin altında cool tex denilen bir yapıştırıcı vardır ve deriyi kayağın altına yapıştıran ve istenildiğinde çıkarmanıza izin veren bir yapıştırıcıdır. Birkaç yıl kullandıktan sonra bu yapıştırıcıyı yenilemek gerekir.

Batonlar: Batonları dağcılık ve doğa yürüyüşlerinin bir parçası olarak zaten tanıyoruz ama dağ kayağında çıkışlarda can alıcı öneme sahiptirler çünkü tur kayağı ile yukarı doğru çıkışlarda baton olmadan dönüş yapmak nerdeyse olanaksızdır. Kayarken de çok önemlidir ama batonsuz bir şekilde kayabilirsiniz ama çıkarken eğimin dikliğini azaltmak için dim dik değilde zig zag lar çizerek çıkış yapılır. Bunun için de İngilizce “kick turn” denilen dönüşlerde kayakları çevirirken batonlara güç vererek dönmek esastır ve batonsuz çok zor olur.

Kayak kramponları: Kayak kramponu buzlu yamaçlarda yukarı ilerlerken kayağın ve kayak kenarlarının yüzeye artık tutunamadığı durumlarda kayağa takılır ve öyle ilerlenir.Kayak kramponlarını kayakların orta en ölçüsüne ve bağlama modeline göre almak gerekir. Yoksa her kayağa her krampon uymaz. Krampon kayağa bağlamaların altına takılır ve dişleri kayağın altından buzlu yüzeye temas etmelidir. Kayaklar ile kramponlara rağmen hiç ilerlenemediği durumlarda kayakları çıkartıp kayak ayakkabısına normal dağcılık kramponlarını takmak da gerekebilir ve bunun içinde dağa ve rotaya göre krampon çantada taşınır. Örneğin yıldan yıla değişmekle beraber, Ağrı çıkışlarında 4600 metrelerde yeterince kar olmaz ise kayaklar ile ilerlenemez ve kayaklar o noktada bırakılır ve kayak ayakkabısına normal krampon takılır ve zirve dönüşü tekrar kayaklar bu noktada takılır. Karın iyi olduğu dönemlerde zirveye kadar kayakla gidilip dönülür.

Ayrıca tam olarak tur kayağının bir parçası olarak tanımlayamazsak da kar küreği ve çığ sondası gibi onsuz asla tura çıkılmadığı için avalanche beacon denilen çığ sinyal cihazını da anlatmakta yarar var. Çığ riskine karşı grupta her üyenin mutlaka üzerinde bulundurduğu ( kemerle vücuda takılır) pille çalışan, çığ durumlarında çığ altında kalan kişiyi verdiği sinyal sayesinde bulmaya ve çığdan kurtulan grup üyelerininde arama moduna getirerek çığ altında kalan kişileri aramalarını sağlayan bizim kısaca biips de dediğimiz bir alettir. Ayrıca son zamanlarda yaygınlaşmaya başlayan ABS li sırt çantalarını da kullanılmakta. ABS’yi air bag system yani “hava yastığı sistemi” olarak açabiliriz. Bu çantaları arabalarda ki hava yastığına benzetebiliriz ve çantanın sırt kısmına yerleştirilmiş bir tüpteki gazın çığ riski anında tur kayakçısının çantada ki küçük bir kolu çekmesi ile hava yastığını şişirmesi ile çalışır ve şişen yastık kişinin çığda kar yüzeyinde kalmasını, batmamasını sağlamayı amaçlar. Bazıları hala gereksiz ve ağır bulurken gruplarda görülme oranı giderek artmakta benim için ise hala oldukça pahalı bir malzeme olması nedeni ile bir süre daha çığ riskine karşı kendi tecrübe ve bilgime güvenmek durumundayım. Grupların dönüş uçuşlarında ülkemizde bunları yeterince görmeye alışık olmayan havalimanı güvenlik ve check-in personeli engeline takılırsa da bu tüplerin ne işe yaradıklarını dağcılıktan ve çığ kavramından bu kadar uzak olan insanlara anlatmakta ki zorluk ta işin cabası.

Tur kayağını öğrenmeye 2008 Martında başladım ve ilk kez ayağıma takıp yürüdüğümde bile yukarı çıkmak sorun olmadı. Kick turn dediğimiz dönüşleri eğimin yüksek ve yüzeyin buzlu olduğu yüzlerde yapabilmek uzun vakit aldı ama ilk yıldan itibaren Süphan ve Ağrı dağlarına dağ kayağı ile çıkışlar yaptım. Ama daha önce pistte de kaymayı bilmediğim için dağdan kayarak inme işini öğrenmek biraz daha fazla vakit aldı . Süphan dağından ilk indiğimde o kadar çok düştüm ki adeta yuvarlanarak indim diyebilirim. İlk yıllar gruplarımızda Türkiyede ki firmalardan tecrübeli ve dağları bilenarkadaşlar asıl rehber iken ben öğrenmek üzere katılan asistan rehber idim. O günden bu güne 7 yıl geçmiş ve her yıl çok tecrübeli, dağları çok iyi tanıyan vekaymayı evinin arka bahçesinde, Alplerde çocukken öğrenmiş kayakçıların olduğu gruplar ile turlar yaptım.Önceleri doğuda ki dağlara ( Erzurum çevresinde ki üçbinlikler, Van çevresinde Artos ve Süphan, Ağrı, Erzincan Munzur ve Keşiş dağları ve 2010 da ilk kez Aladağlar da ve Hasan ve Erciyes olmak üzere defalarca çıktım ve kayarak inerken bir taraftan daha iyi kaymayı, bir taraftan dağlarımızı ve dağlarımızı dağ kayağı rotaları açısından değerlendirmeyi öğrendim. Artık popüler dağlara sezonda 3-4 kez çıkıp kayarken hiç gitmediğim dağlara ya da daha önce normal çıkış yapmış olduğum dağlara tur kayağı ile çıkış için uygun mu diye keşif amaçlı gidiyorum ve bundan çok büyük keyif alıyorum.

Rehberliğini yaptığım gruplar yurtdışındaki acentelerden turu satın almış rehbersiz gruplar olabilirken bazıları Alplerde çalışan dağ rehberlerinin kendi grupları oluyor. Avrupa da dağ rehberleri bir turizm acentesi gibi çalışıp kendi müşterilerine tur düzenleyebildiği için her yıl bir iki grubu Türkiye de ki dağlara getiriyorlar. Böyle gelen dağ rehberlerinden çok şey öğrendiğimi belirtmeliyim. Çoğu dağları genel olarak çok iyi tanıdığı için hiç bilmedikleri bir bölgeye ve bilmedikleri bir dağa bile gelseler o dağın tur kayağı için kabaca en uygun rotasını çizebilirler ve kar durumuna göre çığ riskini değerlendirebilirler. Bende onlarla tur yaparak bu bilgilerin yanında rotanın kuzey-güney yönüne göre kar kalitesi ve çığ riski açısından nasıl değerlendirilir, bir dağ için sabah en uygun başlama zamanı, hangi hava ve kar durumunda daha kolay bir çıkış imkanı ve keyifli kayış sunar gibi önemli detayları öğrendim.

2013 Martında çalıştığım firma Demavend Travel’in bana gönderdiği programda Demirkazık Geçidini görünce panik olduğumu hatırlıyorum. Daha önce Mangırcı boğazında Körtekli zirve, Avcı Veli geçidi ve Emler e tur kayağı ile gitmiştim çünkü genelde kayak programlarında Aladağlara 3 gün ayrılır ve bölgeye yakın olan Hasan ve Erciyes dağını da ekleyerek haftalık program dolar.Demirkazık ise çok gidilmeyen bir bölge diyebilirim. Daha önce kayaksız dağcılık yaptığım yıllarda Demirkazık’a klasik rotasından, Batı yüzünden ve Peck kulvarından tırmanmıştım ama hepsinin üstünden 7-9 yıl geçmişti. Güzeller çanağına ise hiç gitmemiştim. Tur kayaklarımı kaptığım gibi Çukurbağ köyüne geldim. Hem 9 yıl önce gittiğim bir vadiyi hatırlamak hem de bu kez rotayı tur kayağı ile gidiş için değerlendirmek istedim. Çünkü normal kış dağcılığında bir rotayı değerlendirmek ile tur kayağı için değerlendirmek çok farklı kriterler içeriyor. Rotanın kayabilecek kadar eğimli olması, kayalık ve sarp olmaması ve karın bol olması, kar kalitesi ve bunu etkileyen rotanın yönü, güneş görme şartları ( güney cepheler tercih edilmez, kuzey cepheler az güneş gördüğü için çığ açısından daha güvenlidir ve daha bol kar vardır ve daha uzun kar kalır vb gibi). Ayrıca bir GPS almıştım ve onu kullanmayı denemek, pratik yapmak da iyi olacaktı.

Bir gün Sokullu Pınarı kamp yerinden başlayıp Demirkazık geçide gittim ama ilk kez dağlarda tek başıma olmanın verdiği ürkeklik ve tur kayaklarımla dağlara tek başıma geliyor olmanın heyecanı karışık bir vaziyette Demirkazık geçidin altına kadar ilerledim ve o diklikte bir yamaca tek başıma çıkamayacağıma karar verip geri döndüm. Her duyduğum sesi acaba kurt mudur endişesi ile ilerlemeye çalışmak ise ayrı bir heyecandı tabii :)

Yarım kalan keşfimi grup gelince tamamladık. Aladağlara her yıl bir iki kez gelen rehberlerden biri olan Andreas ile ilk kez 2013 Martında Aladağlara birlikte tur yaptık. Programda Aladağlarda arka arkaya beş çıkış var ve bunlardan birisi Demirkazık geçit idi.

2013 çıkışımızda geçide Kızıl Çarşaktan çıkmış ve Dipsiz göl tarafına kaymak için geçitte Doğu çarşağı tarafında kar kornişi olması ve kar şartları güvenli olmadığı için geldiğimiz rotadan Narpız boğazına geri kaymıştık. 2015 in 23 Mart,‘ında ise rotayı büyük bir heyecanla ve tam olarak tamamladık. Yani tur kayaklarımızı Sokullu Pınar kamp yerinden takarak başlayıp,Demirkazık geçitten aşarak Dipsizgöl vadisine ulaşmak ve oradan Cimbar kanyonunu kayaklar ile geçerek turu bitirdik.

Kar önceki yıllara göre oldukça fazla idi ve kayarken buna seviniyorken sabahları rotanın kayak takma noktalarına aşırı kar nedeni ile araçl ulaşmakta zorlanıyorduk ve kayakla daha uzun çıkışlar yapmak zorunda kalıyorduk. O sabah 1900 m lerden, Sokullu Pınar kamp yerinin biraz altında araçtan indik ve kayakları ayağımıza takıp Narpız boğazına girdik ve içerdeki buzlu bölümler nedeni ile iki yerde kayakları elimize aldık.

Grupta Avrupalı kayakçılarda görmeye çok alışık olmadığım kadar yavaş ve iyi kayamayan 3 kişi vardı. Uzun süredir dağlarda tur yapmıyorlarmış ve bu turlarıda bir tür “dağlara veda” yani jübile turu olacakmış. Fakat bu haftayı bitirmeden veda etseler çok daha iyi olacaktı :) çünkü her sabah ya gruptan çok kopuyorlar ya da 1-2 saat gittikten sonra biz artık gidemiyoruz geri dönmek istiyoruz diyor ve tüm grubu yavaşlatıyorlardı. Sonraki günlerde grubu ikiye bölmekte çözüm bulduk. O gün de ben yavaş grubu almıştım ve ilk moladan sonra benimkiler bu kadar bize yeter geri dönmek istiyoruz dediler. Daha ilk saatler olduğu için onlarla bende geri dönmek istemiyordum. Telsiz ile de öndeki gruba bilgi verdim. 3 kişinin 1 saatlik yolu kendileri güvenli bir şekilde geri kayabilecekleri konusunda hem fikir olduk. Bizim firmanın bizi rotanın başlangıç noktalarına araçla götüren, transfer işlerini sağlayan arkadaşımız Ramazan' a da gruptan üçünün döndüğünü ve bıraktığı noktadan ileri yürüyerek onları rotada karşılamasını rica ettikten sonra ben öndeki grubu yakalamak üzere devam ettim. Geçide gelmeden verdikleri bir molada onları yakaladım ve Demirkazık geçide birlikte çıktık. Vadi Demirkazık dağına klasik rotadan tırmanmak için girdiğimiz vadi ve dar bir boğazdan sonra oldukça genişliyor ve vadinin sonunda ki çanağa gelmeden önce Demirkazık kütlesinin sırt şeklinde devamı olan geçit solda beliriyor.

Bu geçitten ilk geçişim 2006 yazında Zirve Dağcılık kulübü İstanbul şube üyesi iken Demirkazığ dağına Yücel Bağatur rehberliğinde Burak ve Derya Serter ile beraber Batı yüzünden tırmandıktan sonra dönüşte olmuş ve Dipsiz Göl vadisinden Arpalıkta ki kampımıza varmıştık. O zaman Dipsiz Göl’e iniş yaz ayında karsız olduğu için ünlü Doğu Çarşağının klasik çarşak şartlarında olmuştu. Bir kez daha geçme ya da o bölgeye gelme şansım olmamıştı.

Şimdi ise yıllar sonra ve kar altında şartlar çok farklı idi. Geçide çıkan yamaç yaz şartlarından adını alan Kızılçarşak ve kışın burayı çığ riskine karşılık tek tek ve grup üyeleri arasında yaklaşık 10-15m mesafe bırakarak dikkatle geçtik. Kızılçarşak kışın dikliği 35-40 dereceyi bulan dik bir yamaç şeklinde ve tur kayağı ile böyle yamaçlara dik çıkmak zor olduğu için teknik olarak zig zaglar çizerek ve öndeki kişinin açtığı iz hiç dışına çıkmadan izlenir.Zig zagların kıvrılıp dönüş yaptığı yerde kayaklar ile dönüşe kick turn denilir ki yamaca göre altta olan tek kayağı gidiyor olmakta olduğunuz yönde epeyce ileri atıp sağlamca yerleştirdikten sonra diğerini dönmek istediğimiz yönde çevirip vücudun tüm ağırlığını çevrilmiş ayağa verdikten sonra diğer ayağı onun yanına almak şeklinde tarif edebilirim.

Demirkazık Geçide tur kayaklı çıkış faaliyetimize geri dönersek geçide çıkmaya başlamadan önce rüzgar hızını artırmıştı. Zaten o hafta bir iki gün dışında neredeyse tüm hafta hava soğuk, kar yağışlı ve kapalı idi. O gün nadir güneşli günlerdendi ama hava ayazdı. Fakat 2013 te ki çıkışımızda bu yamacın cam buz olduğunu ve benim kayak kramponları ile o diklikteki eğimlerde oldukça zorlanmama rağmen ve grubun 2 üyesinin yamacı fazla dik bulup altta bekleme kararına rağmen benim devam etme isteğimi grubun diğer üyeleri takdirle karşılamıştı. Sadece geçide ulaşmak ve o diklikte ama cam buz yamaçtan geri kaymayı ise daha da zor bulduğumu hatırlayınca bu sefer önceki gün yağan yeni karın da yardımı ile yamaçta açtığımız 10-20 cm lik izde sorunsuz ve hızlı bir şekilde çıkmak beni sevindirmişti. Geçide varırken rüzgar iyice arttı ve o nedenle 3.250m ölçtüğüm geçitte kısa bir mola verdik. Andreas önden varıp geçidin Doğu Çarşağı yönünü değerlendirmişti ve o tarafa kaymakta sorun yoktu ama grupta herkesin Doğu Çarşağını kaymak istemeyeceği durumlar olabilirdi. Bu nedenle grup üyeleri ile de Doğu Çarşağını kayma kararını tekrar gözden geçirdik. Son inişimden ve üstelik yazın geçtikten sonra 9 yıl geçmiş ve Doğu Çarşağını hiç hatırlamıyorum ama benim keşfe aç ve heyecandan hoşlanan karakterim ile verdiğim cevap ise şu oldu: “ herkes onaylıyorsa ben de kayarım! :).“ Dipsiz Göl vadisine ilk kez kayaklı geçmenin yanında sonunda ki kanyonu çok merak ediyordum. Ve bu merakla sabah geri dönmek isteyen 3 kişiyi alıp geri köye dönmek yerine bu grubu yakalamayı istemiştim.

Demirkazık Geçitten Doğu Çarşağına kayakla inişimizi en güvenli bir şekilde yapmak için Andreas buradan daha önce indiği için kendisi ilk kayacaktı ve geçitten kulvarın görünen yukarı bölümünü kayıp, kulvarın sert bir şeklide kıvrıldığı görünmeyen kısmında görünmez olunca diğer kişi kaymaya başlayacaktı. Andreas,kulvarın görünmeyen bölümünde, ortada bir burun üzerinde bekleyecek ve herkes tek tek ve aralıklı kayıp indikten sonra o inecekti.Böylelikle bir sonraki geleni önden giden kişi tamamen inene kadar bekletip yönlendirebiliyordu. Tek tek inip altta kulvardan akacak karın uzağında güvenli bir şekilde herkesin inmesini bekledik. Ben inerken artçı idim ve sorun yaşayan biri olursa yardım edebilmek için en son inecektim. Gruptan birinin bağlaması tam kulvarda kaymaya başlarken çıktı. Yanına kayıp takmasına yardımcı olmaya çalıştım ama sorun kulvarın dikliği idi ve o diklikte Oscar kayakları ayağına takacak kadar düz bir yer sağlayamıyordu. Bağlamaları da dynafit denilen ayakkabı ucunda ki iki deliği bağlamadaki iki vidaya geçirmekle takılan bir sistem ve bol karın ya da buzun kapattığı delikler nedeni ile diğer bağlama tipine göre dik yamaçta takmanın zor olduğu bir model. Oscar bir ara umutsuzluğa kapılıp, kayakları eline alıp yürümeye karar vermişti ki bağlamaları takabildi ve ben de kaymaya başladım ve bu arada ben aşağı kayıp neden geciktiğimizi bağırarak ortada bekleyen Andreas’a haber verdim. Kayaklı turlarda inişlerde problem yaşanması daha sorunludur çünkü kayakları kayak moduna getirip de kaymaya başladığında senin üstünde biri sorun yaşarsa altında deri olmayan kayaklarla eğim yukarı gitmek mümkün değil ya da zordur ve kısa süre için çıkarsın ama sorun yaşayan çok üstte ise bu zordur. Hep kayakla batmadan ilerlemeye alışmış bir ekip te kayaksız bata çıka yamaç yukarı çıkabilir ama bu pek istenmeyen bir durumdur. Bu nedenle hem grup üyeleri her zaman birbirini bekleyerek kayar ve bir artçı seçip herkes güvenli bir şekilde indikten sonra artçının grubu kontrol ederek inmesi gerekir. En zoruda bol karda kayaklar ayaktan çıkarsa karın bir metreyi geçtiği derinliklerde çıkan kayak çok kolay kaybolur ve onu bulmak epey uğraştırıcıdır. Bu hafta bolca kayak aramak da zorunda kalmıştık. En sonunda Oscar ardından da ben Doğu çarşağını kaymaya başladık. Fakat gölgede kalan kulvarda Kızıl Çarşağın aksine bol ve oturmamış kar vardı ve her dönüş hareketinde o kadar kar akıyordu ki sanki akan çığ ile beraber kayıyormuş hissi yaşıyordum ve akan kar öndekilerin üstüne kulvara akıyordu. Ben kulvarı bitirip diğerlerinin yanına varınca Andreas da beklediği yerden kayarak geldi ve tüm ekip geride bıraktığımız izleri fotoğrafladıktan sonra vadi tabanında ilerlemeye başladık. O diklikten ve yaşanan heyecandan sonra Dipsiz Göl vadisi eğimi çok dik olmayan bir vadi ve yer yer kayakları batonlar ile iterek ilerlemek gerekiyor. Ama ucunda Cimbar kanyonuna bağlanmak olduğu için bu vadiden kaymaya değiyor.

Dipsiz Göl vadisinin sonunda herkesin bildiği gibi Teke Pınarı kamp yeri ve sonrasında Kapı denilen ve yaklaşık 40-50 metrelik kayalık bir çıkışı olan boğaz geçildikten sonra aşağı inişle Arpalık kamp yerine veya Cimbar kanyonunun kısa ve daha dik olan bölümüne ulaşılır.Ama biz kapıyı geçmeyip vadi tabanından sağda ki kanyona devam ettik. Kapıdan sağa, kanyona girince önce bir süre kanyon tabanında set set kaymaya uygun bölümler var. Sonra bir yere geldik ve kaya duvarın altında tünel gibi bir yana fazla oyulmuş, negatif olan bir yerden geçmek gerekti. Burada kayaklardan çok başımızın üstünde ve yan duvarda oluşmuş yer yer 5-10 cm yarıçapında buz sarkıtlara ve bunlardan birinin biz geçerken düşmemesi için dikkat etmek gerekti. Burayı geçince kanyon tekrar açılıyor ve yine kanyon tabanının devamlı kaymayı önleyen kısa dik setlerle ile kesildiği bölümlerde sanki bir luna parkta eğlenen çocuklar gibi kayarak ve gruptan en sonda ki geldikten sonra bir sonra ki bölüme başlayarak devam ettik. Duvarların yüksekliği nefes kesiyor ve gökyüzünü yer yer görebildiğimiz kanyon grubu olduğu kadar beni de etkiliyordu. Kaya tırmanmayı uzun bir süre önce bıraktığım için olsa gerek kısa ve Arpalık kamp yerine çıkan bölümü gruplarla birkaç kez yürümeme rağmen Cimbar’ın bu bölümünü bende ilk kez görüyordum. Sonra asıl eğlenceli bölüme geldik. Kanyon iyice daralarak,artık göğün görünmediği gerçek bir tünele dönüşüverdi ve daha da ilginci tünelin önü kardan duvar ile kapalı idi. Andreas’a şaşkınlık ve endişe ile burayı nasıl geçeceğiz, tıkandık mı diyen gözlerle ve gruba fark ettirmemeye çalışarak baktım, çünkü kar bu yıl son yıllara göre çok fazla idi ve kanyonu daha önce geçse de Andreas için de bu tünelin kar ile tamamen kapalı olması beklenmedik bir şey olabilirdi.Ama onun her zamanki rahat tavrı ve gülerek “delerek geçeceğiz” cevabı ile rahatladım. Andreas kayakları çıkarıp kayağın biri ile tüneli doldurup kayanın tavanına kadar kapatan kar duvarında bir delik açmaya başladı. Sonra açtığı delikten kayaklarını tek tek aşağı atarak kendisi de oturarak aşağı kaydı. Sonra bizde sıra ile bizde aynı şeyi yaptık ve birbirimizni bu eğlenceli hallerini fotoğraflamaktan geri kalmıyorduk. Aşağıda herkes kayaklarını tekrar ayağına taktı ve kanyonun devamında bizi ne bekliyor merak ederek ve heyecanla devam ettik.İnsan bir kez adrenaline alıştı mı bitmesin istiyor :). Kayakları ayağımızdan çıkarıp elle aşağı atarak, sonra kendimizin oturarak kaymak zorunda kaldığı bir bölümü daha geçtik ve sonrası yine kanyon tabanında kayarak ve muhtemelen yüksek kayaların üzerini örten kardan set görünümlü yerlerden inerek kanyonun tekrar açıldığı ve duvarların üstünde gökyüzünün göründüğü bölüme geldik. Bu noktada artık ben Cimbar kanyonunun bildiğim bölümüne yaklaşmakta olduğumuzu anladım. Bu bölümde boltlu rotalar da var. Kısa bir süre sonra eğim iyice azalarak ama hala kayaklar ayağımızda Cimbarın Arpalık kamp yerine çıkan dik ve kısa bölümüne ulaştık ve oradan sağa dönerek tabanın iyice düzleştiği ve yazın belirgin bir yürüyüş patikası olan kanyonun girişinden asfalt yola çıktık. Ramazan bizi biralar ile ama endişe ile bekliyordu. Endişelenmekte haklı idi çünkü sabah 3 kişinin dönüş kararı ve onların geri gönderilmesi ardından geçidi aşıp Dipsiz Göl vadisini kaymak ve ardından kanyonu geçmek bir gün için epey uzun sürmüştü. Turu asıl uzatan kanyon değildi ama kapıdan sonra sadece kanyondan geçişimiz 2 saat sürmüştü. Bu da engebeli ve hızlı kaymaya uygun olmayan zeminin yanında üstten taş veya buz düşmesi gibi konulara dikkat etme gereği ve tünel geçişleri gibi eğlenceli ama yavaşlatıcı bölümlerden kaynaklanmıştı. Normalde 4-6 saat süren çıkışların ardından zirveden aracın yanına tüm rotayı kaymamız 1-1,5 saat alır. Tur kayağının keyfide buradadır hızlı ve keyifli inişler sunması.

Sonunda sağ salim, yorgun ama eğlenceli bir şekilde turu bitirmiş Cimbar kanyonunun spor ve geleneksel kaya tırmanışınaolduğu kadar dağ kayağı içinde keyifli ve uygun bir boğaz olduğunu keşfetmiş olarak araca bindim.

Ertesi hafta Andreas’ın ikinci grubu ile aynı rotayı tekrarlayıp Cimbar’dan bir kez daha geçtik ve bu kez daha kısa sürdü ve benim için rota artık bildik ve sürprizsiz idi ama aynı heyecanla kaydık. Sadece grupta 60 yaşlarında ki freeride kayan bir kadının “ this is ridiculus, what are we doing here!” :)yakınmaları biraz keyfimi kaçırdı ama “free ride”çının kayak merkezi olan bölgelerde liftlerle çıkıp pist dışında kayan kişi demek olduğunu ve zorlu dağ şartlarına ve böyle geçişlere alışık olmadığını hatırlayınca bu kadın için kanyon geçişinin zor ve eğlenceli olmayışını sorun etmemeye karar verdim. Grubun geri kalanı yine çocuklar gibi eğlenmişti ve Ramazan kanyonun sonunda kutlama için bekliyordu.

Aladağlar’a ilk gelişim ve çıkışlarım 2005’lerde başlar veo yıllar benim için önemli ve dağlara olan tutkumun başladığı yıllardır. Ama dağlarda rehberlik yapmaya karar verdikten sonra adeta önümde başka kapılar açıldı ve artık tur kayağı ile hiç bıkmadan dağlara gitmekten ve öğrenmekten büyük keyif alıyorum.

Zirve Dağcılık kulübü ile yıllarca İstanbul’dan çıkıp hafta sonları vur-kaç şeklinde yaptığımız tırmanışları yok saymamak ve biz çömezlere rehberlik eden tecrübeli arkadaşlarımızın emeğini unutmamak gerek. O yıllarda çıkışa başladığımız soğuk gecelerde çoğu arkadaşım gibi çadırdan kendimi dışarı zor atabildiğimi ve gece gözlerimin sadece yürüdüğümüz rotaya ve önümde yürüyen arkadaşımın ayaklarına dikili olduğunu ve sadece kafa lambamın ışıttığı kadar alanı algıladığımı hatırladığım için o zamanlar bunca şeyi öğrenmeye sanırım hazır değildim. Keşiflerin yıllar ile oluşan tecrübe ve özgüven ile mümkün olduğunu düşünerek bundan sonra da keşfedilecek çok rota, vadi, dağ olduğunu bilmek heyecan veriyor.

Demirkazık geçit ve Cimbar Kanyonu’nu tur kayağı ile geçiş gibi Karasay Çarşak denen dik kulvar da bu yıl hiç gitmemiş bir ekip ile spontan karar verip denediğim bir rota oldu. Seneye yeni bir rota olarak Demirkazık Geçite çıkışlarımda gözüme kestirdiğim, “Davlumbaz zirveyi” denemek istiyorum. Şu ana kadar tur kayağı ile hiçbir ekibin gitmediğini sandığım Davlumbaz, Dipsiz Göl vadisinin kuzey hattındaki geniş yamaçlı dağlardan biri ve Arpalıktan tur kayağı ile günübirlik gelmek için ideal bir rota gibi görünüyor.

Fotoğraflar bir hafta arayla yaptığımız iki değişik turdan o nedenle aynı yerde hava ve ışık şartları farklı olan fotoğraflar görebilirsiniz.