MontBlanc_Banner.jpg

2020 yılının kasveti ve iptal edilen planların etkisi altındaydık, pandemi şartlarının ve karantinamsı durumların hayatımızda ciddi etkileri olmuştu. İyi tarafından bakarsak antrenman yapmam ve planlarıma odaklanmam için faydası oldu. Ömür İNCE ile 2021 yılına iyi bir başlangıç yapmak istiyorduk, kafamızda denemek istediğimiz birçok rota vardı.

Ankara'dan gelen telefon tüm planlarımın önüne geçti.  Ali GÜREL, 2013 yılında denediği ve yapmak istediği Ağrı Dağının Batı Rotasından bahsetti. Telefon ile konuşurken bilgisayarımdan rotayı araştırmaya başladım fakat bilgi bulamadım. Elindeki tüm veriyi attı ve bunlar Yıldırım BEYAZIT'ın çizdiği hat, Güçlü ÖZEN ve Hasan Hüseyin BOĞAZ'ın rotada çektiği fotoğraflardı.

Navigasyon cihazı için rota çizmeye, teknik malzeme ve tahmini kamp noktaları belirleyip yiyecek planlaması yapmaya başladık. Kötü hava senaryosuna göre ilave yiyecek almayı ihmal etmedik. Yaklaşımı zor ve meşakkatli olan bu yoldan kolayca pes etmeyecektik... Havalı cümle oldu fakat ilave 2 gün için toplam 300 gr müsli almıştım yanıma :) Fazla uzattım farkındayım bu rotayı benim için kıymetli yapan ön hazırlığıydı. Kitaptan okuyup, videoları izleyip gitmedik, en ince detayı düşünerek hareket etmemiz gerekiyordu. Ali Abi'nin bulduğu 2002 yılında çekilmiş fotoğraflardan oluşan video bizi daha fazla hırslandırmıştı. Rota çok tatlı gözüküyordu.

Tarih olarak havaların görece tutarlı olduğu Mart ayını seçmiş ve antrenman planlarımızı ona göre yapmıştık. Fakat Ocak'ın ilk haftası havanın iyi olmasından dolayı bir hafta içinde plan güncellemesi yapıp yola çıktık. Farklı şehirlerden aynı otobüse binip yol boyunca rotadan konuştuk. Önce Iğdır'a, oradan taksi ile belirlediğimiz noktaya gittik.

2600 metre kampına yaklaşırken oba yerini arkamızda bırakmıştık. Oba yerinin önemi ileride anlaşılacak. Gece kurt ulumaları ve oynaşma seslerini duyuyorduk. Sabah çadırdan çıktığımızda yanımızda sürünün izlerini gördük. 2500-3000 metre arasında birçok kurt ve ayı iziyle karşılaştık. Yaklaşım uzun ve kamp yükü ile bezdiriciydi. Ağrı dağı, zirvesini sisler ile kapatıyor sonra tekrardan açıyordu oyun oynayan çocuk gibiydi.

04 Ocak tarihinde planımız dahilinde 3200 metreye kadar yükselip kampımızı kurduk. Şimdiye kadar iyi ilerliyorduk daha doğrusu sadece yürüyorduk katırdan farkımız yoktu yani. Asıl olay 3300 metreden sonra başladı dik yükselmemiz gerekiyordu altımızdaki kar plakaları kırılıyor ve seslerini duyuyorduk. Bu yüzden geçişleri daha dikkatli yapmamız gerekiyordu. Önümüze kayalık etap çıktığında rahatlamıştım ne de olsa kaya abi sağlamdır...  Tabi ki beklenilen gibi olmadı ve elimle yük verdiğim kaya yerinden kalktı ve ekibin iki metre yanından aşağıya doğru gitti. İşler ciddileşmişti önümüzde 100 metrelik puzzle etap vardı. Kar plakaları kırılmaya müsait olduğu için çürük kayalardan geçmek en güvenilir olanıydı. Etabı geçip tepeye çıktığımızda buz duvarına vuran güneş bizi büyülemişti. Devasa camdan bir duvar ve yanındaki rotamız iyice belirmişti. 3300-3800 metre arasında birçok çığ kulvarı mevcut olup dikkatli hareket edilmelidir. 3900 metrede görece düzlük bulmuştuk yamaca kayalardan set hazırlayıp çadır için yer ayarladık. TNF VE 25 çok konforlu fakat kurmak için geniş alan istiyordu.

Zirve atağı için 06.00'da hareket etmeyi düşünüyorduk fakat heyecandan erken uyanmıştık. 05.00'de son kontrolleri yapıp çadırdan çıktık. Polar ve teknik ceket ile yürümeye başladık. Çok ilerlemeden soğuk esen rüzgardan dolayı tüy ceketleri giymek zorunda kaldık. Rüzgar, soğuğun etkisini daha fazla hissettiriyordu. İlk hedefimiz 4700 metre buzul başlangıcıydı fakat karşımızda rüzgardan dövülmüş yamaç vardı. Bu yamaçta yer yer belimize kadar kara batıyor yahut fayans gibi donmuş karda ilerlemek zorunda kalıyorduk. Hızlı ilerlemek için kramponu geç taktık. Yer artık fayans gibi olmuştu. Temkinli olarak buzul başlangıcına ulaştık. Geçtiğimiz yamaçta birçok yerde plaka kırılmıştı. Geçiş için dikkat edilmelidir.

Adını, 9 Ekim 1829 tarihinde dağın ilk çıkışını gerçekleştiren Prof. Friedrich PARROT’tan alan buzula geldiğimizde güneş etkisini gösteriyor fakat tüy ceketleri çıkartamayacak kadar hava soğuktu. İp birliği ile buzuldan geçiş yapmaya başladık. Önümüzde altını göremediğimiz bir tarla vardı. Temkinli olarak ilerledik ve sorun yaşamadan yamaca geldik. Yamaçta da çatlaklar gözle görünüyor ve devam ediyordu. Bu yüzden ip birliği ile yükselmeye devam ettik. Sırta çıkmadan önce 2 buz burgusu atıp güvenli olarak çıkışı gerçekleştirdik. Ağrıya ilk defa gidiyordum buzuldan sonra zirve olacağını düşünüyordum ve ne göreyim bir başka tepe daha... Gece döneceğimiz netleşmişti üçümüzde bunun farkındaydık ve konuşup devam etme kararı aldık. Dönmeye niyetimiz yoktu. 06 Ocak 2021 15.30 'da zirveye ulaştık. Manzaranın tadını kısa süreyle çıkartıp fotoğrafları çektik. Şiddetli esen rüzgardan dolayı bayrağımız tek parmak kalın eldivenlerimizin arasından uçmuştu.

Fotoğraf çekimi bittikten sonra hızlı bir biçimde aşağıda inmeye başladık. Parrot Buzulu sonuna geldiğimizde gün batıyordu. Gün batımını izlemek bu sefer hoşuma gitmiyordu. Biliyorduk ki 4700 metrede bizi ısıtan tek şey oydu. Teknik malzemeyi toplayıp kazma krampon eşliğinde yamaçtan inmeye başladık. Fayans gibi donmuş kar üzerinde krampon ile yürümek pek zevkli değildi kabul ediyorum. Kafa lambaları eşliğinde üşümeyi umursamadan zirvenin verdiği sıcaklık ile çadıra ulaştık. Saat 20.30 olmuştu. Yorulmuştuk fakat gün bitmiyordu kar suyu eritip yemek yiyip su içmemiz gerekiyordu. Yorgunluk umurumda değildi sorun yaşamadan çadıra dönmüştük.

Tek atım ile aşağıya inmeye karar verdik. 3900 metreden 1600 metreye. Yol uzun fakat inişin verdiği rahatlıkla aşağıya inmeye başladık. Oba yerine geldiğimizde günün yorgunluğu fazlasıyla ortaya çıkmıştı. Kalma fikri aklımıza gelmişti fakat biraz daha dayanıp Iğdır'ın güzel yemekleri ile sıcak yatak daha cazip geldiğinden vazgeçmiştik. Rotaya bizi bırakan Taksici Murat abi ile iletişime geçip almaya gelmesini istemiştik. Hava kararmaya başladığında kafa lambaları ile yürüyüşe devam ettik. Taksinin ışıklarını gördüğümüze sevinmiştik fakat yakınında başka bir aracın daha ışıkları gözüküyordu. Bu durum bizi korkuttu. Jandarmaya ait olacağını düşünüp aşağıya indik. Taksiye çantaları bırakıp Murat abinin getirdiği suyu içerek yola devam ediyorduk. Çakar lambalar ile yolumuz kesilmişti. Korkarak aşağıya inip araçtan inen askeri personel ile konuşmaya başladık. Köylü kafa lambalarımızdan dolayı bizi şikayet etmişti. Sporcu olduğumuzu ve tırmanışımızı anlattık onlarda bizi karakola götürdüler. Karakolda çay eşliğinde sohbet ettik. Karakol komutanı havanın sisli olmasından dolayı İHA kaldıramadıklarını ve aşağıya inmeyip oba yerinde kalsaydık şayet operasyon başlatacaklarını söyledi. Elimizdeki batonları net olarak göremedikleri için silah olacağından şüphelenmişler. İnsan hayatının değeri şüpheden ağır bastığından dolayı ateş etmemişler.

Heyecanlı ve bir o kadar da değerli bir faaliyet olmuştu. Mustafa KALAYCI (TAFA) ve ekibi rotayı 2002 yılında çıkmıştı ve biz 19 yıl sonra ilk tekrarını yapmıştık. Böyle bir yayımı yapmadan önce netleştirmemiz gerekiyordu. Birçok üstat ile telefon koordinesi kurduk ve en sonunda Tafa ile konuşup rotayı çıktığımızı söyledik. Kendisi bizi tebrik ettikten sonra başka çıkan olmadığını bize söyledi. İlk tekrar gurur vericiydi fakat asıl önemli olan ülkemizin en yüksek dağına farklı bir rotadan çıkmaktı. Sokaktaki heykeli bile incelerken etrafında dolaşıp farklı açılardan bakıyoruz, yabancı dilde yazılmış kitabı bile birçok tercümandan okuyoruz fakat dağ söz konusu olunca bilindik yolun dışına çıkamıyoruz. Voytek KURTYKA'nın yaşamını anlatan "Özgürlük Sanatı" kitabında zirveye giden yolun zirveden daha kıymetli olduğunu vurguluyordu. Okuduğum satırları bu faaliyette hissettim.

İletişim:

Ozan Eryılmaz

crea650[et]gmail[nokta]com