BDK_Banner.jpg

Şu iki rota, yıllar sonra tekrar tırmandığımda beni çok etkilemişti: Olimpos’ta “Orak Çekiç”, Geyikbayırı’nda “Elbe”... “Bu ne ya?” dedirten cinsten... “Vay be” dedim kendi kendime, “2000’lerin başında bu rotaları nasıl çıkmışım?”... Rotalar korkunç tehlikeli... Her an yere çarpma riski olan en az sekiz-on metrelik düşüşlerin olduğu ve bu riskin sürekli hissedildiği rotalardı. Kısacası boltun az, cesaretin fazla olduğu yıllar...

2000’lerin başında elinizdekilerle idare etmek zorundaydınız. Örneğin, elinizde sekiz bolt var ve rota kırk metre; her beş metrede bir bolt eder. Düşüşler kaba bir hesapla on metreye denk gelir. Yani üç katlı bir binadan yere düşüyormuşsunuz gibi hissedilir. Gerçekten kimi zaman tehlikeli ve sakatlayıcı bir durumdu bu.

Yıllar sonra bu iki rotayı rebolt yapıp insani boyutlara getirdik ve tırmananların rota üzerinde korku odaklı bir tırmanıştan öte rahat hareket edebileceği, heyecanını bozmadan sportif bir rota kurgusunu sağladık. Sonraki yıllarda baktığımızda birçok tırmanıcı rotaları tekrar etmeye başladı. Tahmini “Elbe” rotasının 2003’ten beri on çıkışı varken rebolt’tan sonra birçok çıkışla rota tekrarlanmaya başladı.

Ben her yıl Antalya’nın çeşitli bölgelerine yeni rotalar eklerken bir yandan da eskimiş rotaları rebolt yapıyordum. Rehber kitap satış gelirinin neredeyse hepsiyle malzeme alıyor ve etrafımdaki rota açanlara malzeme desteği veriyordum. Bölgelerin büyümesiyle yeni rotalar açmaya ve rebolt yapmaya ne maddi ne de fiziksel güç olarak yetişmek mümkün değildi. 1.500’ün üzerinde rota sayısına yetişmeniz neredeyse imkânsız... Bir rotayı, uzunluğuna göre değişen malzeme maliyetleriyle 70 ila 100 euroya yapabiliyorsunuz. Bugünün parasıyla Türk Lirası olarak 1.000 ila 1.800 arasında değişiyor. İş gücü ise tamamen gönüllü... İşte “Bolting Antalya” hikâyemiz böyle sebeplerden dolayı başladı.

Rebolt yapmak, rota açmaktan çok daha karmaşık bir konudur... Kötü malzemelerin düzeltilmesi, tehlikeli bolt yerleri, zor klipler, rotalarda zamanla oluşan değişikliklere yapılan güncellemeler, rebolt’un ana nedenlerindendir. Yazılı bir metni düzeltmek, sıfırdan yazmaktan daha zordur; rebolt’u aynı buna benzetebiliriz. Rotalardaki macerayı öldürme de çok tartışılır bir konudur. Kesinlikle aynı fikirdeyim ama kime göre ve neye göre? Yine de çok subjektif bir kavram... Alpinizm ve geleneksel rotalar, bu maceranın doruk noktasıdır. Spor tırmanış ise sportif boyutun ve emniyetin ön planda olduğu bir dal diyebiliriz. Ben tırmanabiliyorum diye 6 derecelik yirmi metrelik rotaya üç beş bolt çakmak mı yoksa herkes tırmanabilsin diye daha güvenli aralıklarda ama düşme hissiyatının da yaşanabildiği bir rota kurgusu mu? Rota açıcıların en çok hata yaptığı kısım bu belki de. Kolay rota açmak, inanın zor rota açmaktan daha zor ve daha fazla kafa yormanız gereken bir durum. Bolt yerlerine karar vermek, yeni başlayanları riske atmamak, kolay rotalardaki temizlikler gibi birçok durumu düşünmeniz gereklidir. Spor tırmanışın güvenli olduğunu düşünmemize rağmen ülkemizde ve yurt dışında bir sürü irili ufaklı kaza ve hatta ölümle sonuçlanan durumlar yaşanıyor. Sicilya, Tayland, Yunanistan en önemli örnekler... Sicilya’da birkaç yıl önce, çok ip boylu bir rotada, istasyon çıkması yüzünden iki tırmanıcı yaşamını yitirdi. Yunanistan Kalymnos’ta kullanılan sıkma ve kalitesiz boltlar yenileniyor. Çünkü sıkma boltlar, yumuşak kayada tırmanıcılar düştüğünde yerinden çıkabiliyor. Yunanistan’ın Leonidio bölgesi, daha çok yeni bir bölge olmasına rağmen kötü malzemeler kullanıldığından tekrar rebolt yapılıyor. Bunların hepsini bir ders olarak düşünmek gerekli...

Günümüzde Geyikbayırı’na akın akın yerleşiliyor. Bu hücumun, bölgeye doğru orantılı bir fayda sağladığını düşünmüyorum. Tam tersine birtakım sorunları da beraberinde getiriyor.

Bitmek bilmeyen inşaatlar, etrafı görsel ve ses kirliliğiyle bozmaya başladı. Su yataklarının üzerlerine yapılan evlerle, tuvaletlerinin nereye gittiğinden bir haber doğa severlerle karşılaşabilirsiniz. Airbnb’ler, kampingler, emlak düşkünleri, küçücük evleri fahiş fiyatlardan kiralamaya çalışanlar, evindeki kiracıyı çıkartıp daha yüksek kiraya vermek isteyen kişiler mi dersiniz... Kolektif bir yapıdan bireysel ve bencil bir tarafa doğru giden bir yer hâlinde... Kısacası altına hücum gibi bir şey... Unutmayalım ki Geyikbayırı’nı Geyikbayırı yapan, burada bölgenin sürdürülebilir olması için gönüllü olarak çalışanlar ve burada açılan rotalardır.

 

Burası, ilk önce mükemmel bir doğa parçası... Bu bölgeyi hem doğal hem de rotalar açısından korumak bizim görevimiz.

2000 yılından beri eskiyen, o dönemdeki maddi imkânsızlıklardan açtığımız tehlikeli ve sakatlayıcı rotaları az da olsa düzeltme isteği, “Bolting Antalya”yı kurma ihtiyacını doğurdu. Bolting Antalya, 2019’de Mümin Karabaş, Mustafa Nalbant, Maurits Bosch Van Den Kaag, Volkan Özkan, Fleur Derks ve ben tarafından kurulan, daha sonraki süreçte Güneş Ergüden’in de eklendiği bir oluşumdur. Ticari kaygılar gözetmeyen, tamamen şeffaf ve bir liderin olmadığı, tüm sistemin oy çokluğuyla çalıştığı birliktelik başlattık. Gönüllü kişilerin bağışlarıyla toplanan malzemeler ve sponsorluklar, tek tek sayılıp envanteri tutularak, hassas bir şekilde kuruşuna kadar kayıt altına alınıyor. Malzemenin nerelerde ve kaç adet kullanıldığı yazılıyor. 2019’dan beri birçok rotayı rebolt yaptık; yeni rotalar ve yeni sektörler açtık. Genç ve hevesli tırmanıcılara karşılıksız boltlama eğitimi vererek, malzemelerini karşıladık. Sene sonunda yaptığımız tüm faaliyetler, harcanan malzemeler, gelir gider oranları yayınlanıyor. Ayrıntılara internet sitemizden (www.boltingantalya.com) bakabilirsiniz.

 

Şuna inanıyorum ki Türkiye’de pek de olmayan en önemli iki şeyi başardık: Gönüllü çalışma ve şeffaflık, yani bilginin saklanmaması...

Bu oluşumda, bizim için bölgenin ne kadar destek verdiğinden çok, düzenli olarak ne verdikleri daha önemli.

Tabii ki yurt dışında sistem biraz daha farklı işliyor. Mısır satandan kampinglere kadar tırmanıştan para kazanan herkes, bu tür oluşumları destekliyor. En iyi örnekleri İspanya ve Yunanistan’da görebilirsiniz. Bölgeye destek vermeyen işletmelere kesinlikle gidilmiyor, oralarda kalınmıyor, para harcanmıyor. Tabii ki bu kişilerin kendi tercihi, biz burada vergi toplayan bir devlet kurumu değiliz. Fakat eleştirimizi yapmaktan da çekinmemeliyiz. Kaya tırmanışından para kazanıp bölgeye destekte bulunmamanın adını siz koyun.

Geyikbayırı’nda kampingler, Airbnb evleri, tırmanış okulları, rehberler vs. gibi tırmanış sayesinde yaşamını sürdüren birçok insan var. Örneğin, bu kuruluşlar, kârlarının belli bir yüzdesini boltlamaya ayırsa bölge olduğundan daha iyi bir yerde olurdu. “Kârından vermesinin” altını çizmek istiyorum. Bu konuda yanlış anlaşılan bir durum da şu ki kampinglerdeki bolt box’lara atılan yardımlar, aslında kampinglere ait olmayıp bu bölgede güzel zaman geçirmiş tırmanıcıların biz rota açıcılara ulaştırılması için verdiği destektir. Bunu sakın unutmayın. Bu destekler, kamplara ya da diğer işletmelere yapılan özel katkılar değildir. Bölgeye destekte bulunan işletmeler, sponsorlarımız ve bireysel destekçilerimiz var; onlara da ayrıca teşekkür ediyorum. İleride bu yapılan ağır işçiliğin ve bir rotanın maliyetinin değerini, bölgedekilerin ve tırmananların anlayacağını düşünüyorum.

 

Bu boş kayalara ilk geldiğimde altın aradığımı zanneden köylüye “Kayalarınız altın değerinde ama siz farkında değilsiniz” demiştim. Yıllar sonra kimileri için gerçekten materyalist olarak altın; bana göre ise sportif aktiviteler yaptığımız, cennetten bir köşe...

Bize destek veren herkese, Yüksek İşler’e (PETZL) çok teşekkürler... Verdiğiniz her kuruş, size yeni bölgeler, yeni ve rebolt yapılmış rotalar olarak geri dönecektir.

Öztürk Kayıkçı