Belki de arada kalmış bir adamım! Serkan bu etkinlik için yaptığı koşular ve ağır kilo kontrolüyle dağcılığını sağlamlamak; Emrah ise, bu sezon İsviçre Alplerinde bir “Eiger Kuzey” patlatma sevdasında… Ben… Sağ bileğim, 1993 “İlkkan” rotası kazasından yadigâr, şiş! Çekiç-testere, tutamak sök-tak; Ganglia keseciği, artrit azmış durumda, ağrılı. Sezona böyle mi girmeliydim? Mutant bir bilekle… Aladağların dinginliğinde,  Ordos Dağevi’nde, sular altımızda şırıldarken…

Serkan’la doksanlarda,  o henüz ergenken,  Ballıkayalar’da nice mesai yaptık. O dönem hafta içi kayalara gitmek olaydı ve biz giderdik fırsat buldukça. Bir keresinde, içkili bir gece sonrası gene “Ballı” yolundaydık; sıcaktan kan-ter içinde tırmanış düşümüze yol alıyorduk. Dere kenarından yürüyorduk ve soluklanmak için dev meşe ağacının dibinde duraklamış ve söyleşmiştik, abi-kardeş! Konu tabi ki tırmanıştı; küçücük camiamızda suyu nasıl çalkalarız? Prestiji nasıl yakalarız? Ergen heyecanı ikimizde… Unutmam o anı.

2003, İzmir, Emrah’la…

Hafta sonları çantayı sırtlanıp, sık sık İzmir’e taşınıyorum. Ege’nin ilk spor tırmanış bölgesini, Kaynaklar’ı yaratmanın; altılık, yedilik, onluk rotalarla kayaları bezemenin heyecanı içinde. Hüdaverdi, Harlem, Tetris, Odin vd… Emrah dağcılıkta başlangıç yıllarında, benden yaklaşık on yaş küçük ve çok istekli. Buluştuk, Kaynaklar’ın dinlenme gününde; “yenilenme antrenmanı” yapacağız ormanda. Kan-ter içinde kalarak iki yüz yirmi nabızla kros! Sonuç yenilenmekten ziyade perişanlık!

Büyük meşenin altı, İzmir-Narlıdere ormanı derken, on-on beş yıl sonra beraberiz, başat dağcılık alanımız Aladağlarda, üçümüz, Serkan, Emrah ve ben.

Bir de Demirkazık köyünden güzel gözükse bu dağlar! Bezdirici görüntüsüyle Demirkazık Batı yüzü, Çataktepe, İtoturumu çomar lordu… Kör, boğucu bir noktada kurulmuş bu köy. Gene de bu sahneye estetik katmak istercesine birkaç kule kafasını dikmiştir gökyüzüne. Cımbar Kanyonu’nun sonunda, Tekepınarı’nın başında boy verir bunlar. Ordos sığınma evinden(!) hep bakmışımdır bunlara, tırmanış olası mı?

2004’te Marmara Dağcılıktan öğrencilerimle oradaydık ve partner adaylarıma göstermiştim: “yarın orayı tırmanacağız!”. Gene çocuksu/ergen bir heyecanla… Yaşlansak da kurtulmak mümkün değil, insan bilinci kısa devrelerle hep bu sefilliği yapıyor; incelemeden, hangi dağ olduğunu bile bilmeden, başı sonu nereye varır düşünmeden. Kafayı kaldırıp: “Yarın oradayız, o kuleye tırmanacağız” demekte ne? Nitekim onu çıkmayıp Hacettepe Dağının Batı duvarında yeni bir rota açmıştık Olcay Caf’la, “Teke Kalbi”ni.

Teke’deki o kamp yerine ancak sürükleyebilmiştim kendimi. Sabah saatleri hariç Aladağlarda yaz sıcağı öldürücüdür. Defalarca gidilen bu yollar, nice seferle çıkılan bu dağlar artık insan ruhunu ezer. Çöldür Aladağlar! Ancak yeni çıkışlar, yeni arkadaşlıklar tazeler insanı, bir de akşam ışığının bu kristal kütlelerdeki oyunları…

Geçen yıllarla, bu dağlar beni emzirirken iyi ki boy vermiş bu uşaklar: Emrah ve Serkan.

Dağcılık eşsizdir, ip birliği, yoldaşlık, macera bulunmaz kolay kolay. Bin yedi yüzlerden günümüze gelen köklü kültür de cabası. Dağcılık en iyisi…

Sersemce bakışlar attığım dağ Küçük Demirkazık, kuleli rota ise(sol yanı) Kuzey yüzünün üstünden zirveye kadar uzayıp giden bakir hatmış. Biliyorum bu rota çıkılmadı. Sıra bunda ve biz buradayız. Deneyim ve gençlik bizde. Strateji basit: çok erken yola çıkıp tek günde rotayı sömürmek!

Sabahın ilk ışıklarını Arpalık Plato’da çeşme başında eğlenerek geçirmek iyi bir başlangıçtı. 

Rotaya sırtın en başından, Teke’ye inmeden girmek dik kafalı bir girişti… En baştan. 

Doug Scott, Greg Child ve arkadaşları Shivling’in muhteşem sırt rotasını on üç günde çıktılar, biz tek atış yapacağız! Bu sırtta o hesap, küçüğü.

Belki de tüm teknik tırmanışın onca hazırlığı, ipin serildiği o heyecanlı ilk ip boyu içindir; her şey o anda belli olur, yapmak ya da yapamamak. Hele ki yeni, çıkılmamış bir rotaysa, keşifse bu. Rotaya girilen o an tüm fırtına diner, tırmanış başlar.

...

Gece saatlerine girerken, tırmanış biterken artık midemiz sırtımıza yapışmıştı, açlıktan, susuzluktan kırılıyorduk. Zihni melekelerin azalmasıyla klasik rotadan yapılan inişi bile karıştırdık.

İp inişiyle çarşağa indik. Evet artık rota tamamen gerimizde kalmıştı, kurtulmuştuk bıçak sırtından, ama aç hayvanlar gibiydik. Motorları bir an önce yağlamalıydık, daha çok yol vardı, dağdan köye. Dağevine inip eğlenceye yetişmeliydik.

Emrah’ın geçmiş yıllardaki Federalizm bağlantılı diplomatik çalışmaları, üzeri nice markayla parlatılmış biz: üç sentetik malzeme deposunun önüne, soğan, ekmek ve kuru fasulya serebilmişti! Çağalın’ın dibinde obadaydık. Gölün kenarında hayvancılık yapan çoban Zübeyir ve ailesinin fakir sofrası en büyük ödülümüz olmuştu! Çömdük fakir sofrasına, ergen açlığıyla! Kentsoylu gözükmek ve nice afra-tafra o an dibe çöktü, hayvana bağladık.

Hava kararırken, Tosun, Beşparmak, Koca Sarp Kuzey duvarlarının gölgesi üstümüze şaklarken boğula boğula katık ettik önümüzdekileri. Tüm gün süren ağır eforun hücre hücre gıdasızlığına ilaç… Bol göl suyuyla...

Tırmanış mı?

Biri biten diğeri başlayan kuleler, sırtlar, harika gri kaya yüzleri, inişler-çıkışlar… Muhteşem bir alpin macera.

Kavuran, içine alan, kafayı dumanlayıp açan, ölümsüzlüğü tattıran, iç yolculuğu hızlandıran temiz bir tırmanış. Bir kez daha canavarın ağzından çıkarak, sağ salim…

Kayalara sürten ipler, sıcak ve gösterilen çabayla tekeleşmiş bedenler, çaktırmayan bakışlarla takip ettiğimiz yüz ifadelerimiz, artık çok gerimizde kalan rota çizgisi, tırmanış, sırrına ermeye çalıştığımız bu yaşam…

Bir düş biter diğeri başlar; öğrenmek böylesi ne güzel, vahşi doğanın fiskeleriyle. Da Vinci ne demiş? “Ah ne yazık, yaşamı ancak öğrendim ve şimdi elveda diyorum bu yaşama”.

Rota Künyesi:

Ekip: Doğan Palut, Serkan Ercan, Emrah Özbay.

Çıkış Tarihi: 14 Ağustos 2012

Çıkış Süresi: 7 saat(Rota girişten zirveye)

Demirkazık köyünden çıkış-dönüş/Total: 14 saat. 

Zorluk: III, VI(Fransız Alpin: D+)

Yükseklik: 600-700 m.(Takribi)

Yaklaşım: 150 m. çimenli setleri içeren kayalardan tırmanıp-yürüyerek. Saat: 08.51

1.İp Boyu: 70 m., V-. Tombak sırt tırmanışı, çarşakla kolay sırta varış, yürüyüş.

2.İp Boyu: Sırttan 50 m. yürüyüş.

3.İp Boyu: İniş, sırttan çentiğe.

4.İp Boyu: IV+. 10 metresi dik tırmanışla sırta bağlan. Yarım baca-çatlak.

5.İp Boyu: 75 m.,  IV-. Hafif dik tırmanış… Sonrası, kolay tırmanış+yürüyüş. Saat: 10.45.

6.İp Boyu: 100 m. yürüyüş, III derece. 

7.İp Boyu: Çürük, kolay eğim. “Eyer Kule”nin sağına yakın boyuna çıkış, kuleye bağlanma. Çatlak: IV derece. 3030 metre. Saat: 11.46.

8.İp: 150 m., III derece. Eyer Kule’nin Doğu’sundan sağdaki kuleye 50 m. yüksel; sonrasında sola çapraz, Kuzey’e geçiş.

9.İp Boyu: 75 m., IV derece. Sola, Kuzey duvarına doğru çapraz geçiş. Sağlam baca-kulvardan “Eğri Kule”ye devam…

10.İp Boyu: 60 m., IV. Büyük “Sarı Kule”nin sağından dolanarak çıkış.

11.İp Boyu: 75 m., VI. Sarı Kule’nin üzerine geniş çürük çatlak ve sırttan tırmanış.

25 m. serbest tırmanış(Sola 10 m. traversle)

“V Çentik”e ulaşılır. 

80 m. III derece. Sağlam kayada sırtta tırmanmaya devam

75 m. IV derece. Çürük sırt hattı. Düşük eğimli sırta ulaşıldı. Zirve külahı gözüktü. 3325 metre. Saat 15.30.

Son parti: 200-300 metre. Batı yüzüne dönerek sırttan zirveye ulaşım… 3425 metre. Saat: 16.00. Zirve! 

Doğan Palut

İletişim : doganpalut at mynet nokta com