BDK_Banner.jpg

"Zirveleri topladılar, bize de taşları bıraktılar" diye şikâyet ediyordu Clinton Dent 1876'da yazdığı bir yazıda, Alpin Kulübün (Alpine Club) yaşlı üyelerinden. Öncüler olarak adlandırılan İngiliz beyleri Alplerdeki belli başlı zirvelerin tümüne tırmanmış, ayak basılmadık dağ bırakmamışlardı. Geriye ya daha önce çıkılmış bir zirveye yeni bir rotadan çıkmak, ya da daha önce denenmemiş bir şeyler yapmak kalıyordu. Dent şikâyetinde haklıydı bir bakıma, o tarihte üç yıldan beri Dru’nun ilk çıkışını yapmak için sarp kayalıklarından zirveye ulaşmaya çalışıyor, başaramıyordu. Bunun için iki yıl daha uğraşması gerekecekti.

Bu nedenle 1870’lerde dağcılıkta yapılan işin değerinin göstergesi olarak kullanılan irtifanın yerini yavaş yavaş zirve yolunun zorluğu almaya başladı. Alpler için görece küçük kabul edilen zirvelerde gerçekleştirilen zorlu tırmanışlar, zirve yerine rotanın önem kazandığı bir dönemi başlattı. Başta Dent olmak üzere kimi rehbersiz dağcılar yanlarında merdiven taşıyarak zor noktaları aşmayı tercih ediyorlardı ancak bu iş fazlasıyla külfetliydi ve kısa bir süre sonra terk edildi. Dağcılar zorlu parkurları merdiven kullanarak aşmak yerine, dağcılık becerilerini geliştirerek aşmayı hedeflediler. Böylelikle başlangıcından beri ilk defa, dağcılık gerçek anlamda sportif bir karakter kazanmaya başladı. Kısa bir süre içinde kaya tırmanış becerileri dağcılığın ön koşulu haline geldi, artık kaya tırmanmadan dağa tırmanma olanağı kalmamıştı. Dağcılık becerisinin temeli, dayanıklılıktan atletizme dönüşmüştü.

Solda: Clinton Thomas Dent (Kaynak: Alpine Journal 1913 / Wikipedia)

Bu dönüşümün etkisi özellikle Doğu Alplerde, Tirol’ün Dolomitik dağlarında gözleniyordu. 1874’de Alman ve Avusturya Dağcılık Kulüplerinin birleşmesiyle ortaya çıkan DÖAV’ın 18.000 üyesinin katkısıyla yapılan çok sayıda dağ evi, DÖAV üyelerin dağcılık faaliyetlerini çok daha ucuza gerçekleştirmesine yardımcı oldu. Doğal olarak, daha önce burjuva sporu olarak görülen dağcılığın, çok sayıda üniversite öğrencisi genç tarafından yapılabilmesine de olanak sağlanmış oldu.

Alman öğrencilerin kısa sürede gelişen dağcılık faaliyetleri, o ana dek temel referansını İngiliz burjuvazisinden alan dağcılıkta yeni bir tanımlama odağı yarattı. Öğrencilerin yoksulluklarına karşın gelişkin pratik zekâları vardı. Geniş kulübe ağından yararlanarak, dağlarda ucuza vakit geçirebilmenin, kendi kendine yeterli olmanın yollarını geliştirdiler. Şüphesiz rehbere verecek paraları da olmadığından, tırmanışlarını rehbersiz yapmak zorundaydılar. Burada tohumları atılan dağcılık anlayışı, çok sonraları 1910’lardan 50’lere kadar birçok örneği görülen ve Hermann Buhl’la zirvesine varan bir felsefeyi geliştirdi. Adanmışlık ve ölüme hazır olma ile desteklenmiş sıra dışı bir özgüveni içeren Münih Ekolü’nü.

Almanların bir ulus haline gelme sürecinin devam ettiği, Wagner ve Nietzsche’nin fikirlerinin heyecan yarattığı bu dönemde, dağcılık alanında Hermann von Barth gençleri etkileme görevini üstlenmişti. “Benimle tırmanan kişi ölmeye hazır olmalıdır” diye sesleniyordu von Barth. Siegfried’in, dağ ve bulut kültünün, üstün Cermen ırkı fikrinin ortaya çıktığı soluk soluğa bir dönem yaşanmaktaydı. Dağlar Alman ulusunun tanımlanmasında kullanılan bir motif olmuştu.

Münih Ekolü’nü doğuran felsefe yalnızca rehbersiz dağcılığı değil solo dağcılık fikrini de körüklüyordu. Solo dağcılığın yıldızı sayılan Georg Winkler’in Vajolet’te kendi adını taşıyan rotada kullandığı yöntem solo teknik tırmanışın ilk uygulaması kabul edilir. Ucuna demir parçası bağladığı bir ipi yukarılara savurarak bir noktaya takmak, ardından ipe tırmanmak kulağa şaka gibi gelse de, gerek Winkler’in gerekse dönemin Alman gençlerinin dağcılığa bakışını ve özgüvenini çok iyi örnekliyordu. Winkler hemen ertesi yıl sona eren 19 yıllık yaşamına yüzlerce kaya rotası sığdırmıştı.

Solda: Hermann von Barth (Kaynak: Gesammelte Schriften des Freiherrn Hermann von Barth, Hrsg. Carl Bünsch, Max Rohrer, Alpine Verlagsanstalt, München, 1926, S. 129 / Wikipedia)

Sağda: Georg Winkler ( Kaynak: Reinhold Messner, Jakob Tappeiner: Dolomiten, die schönsten Berge der Welt, Tappeiner AG 2002, Seite 50 / Wikipedia)

Solo dağcılığın yanı sıra, mümkün olan en az şeyle dağcılık üretme fikri de dağcılık çevresine girmişti. Bu fikrin en önemli uygulayıcılarından biri Guido Lammer’dir. Lammer bitki sınırının üzerinde hiç bir kalıcı insan yapısının olmaması gerektiğini savunuyordu.

Doğu Alplerde kaya tırmanışı odaklı dağcılık hızla gelişirken, alpinizmin doğum yeri olan Batı Alpler de yavaş yavaş benzer gelişmelerden nasibini alıyordu. Gelişmeler yavaştı çünkü buralarda oturmuş rehberlik kurumları vardı, alpinizm rehbersiz düşünülmüyordu ve rehberler de geleneksel yollardan hoşnuttu henüz. Öyle ki, Zermattlı rehberler Alexander Burgener’in 1872’de gerçekleştirdiği Zinal Rothorn tırmanışının yapılamayacağını iddia ederek Burgener’i yalancılıkla suçlamıştı. Aynı yıl uzun süre Burgener’le tırmanan, dağcılık tarihinin en önemli isimlerinden Albert Mummery dağcılık sahnesine adımını attı. Kimilerince modern alpinizmin kurucusu kabul edilen Mummery, uzun dağcılık etkinliğinde gerçekleştirdiği teknik tırmanışlarla yaşarken efsaneleşmiş ve bu durum da ona Whymper ve Davidson gibi birçok düşman kazandırmıştı. Zayıf ve hastalıklı çocukluğunun bıraktığı kalıcı deformasyon nedeniyle ağır yükleri taşıyamayan Mummery hafif ekipmanların geliştirilmesine de öncülük etmişti.

Bu sıralarda Alpine Club ise son derece tutucu bir dağcılık anlayışının kalesi haline gelmişti. Dağcılığın yeni sportif biçimine şiddetli eleştiriler yöneltiliyor, aristokrat kulüp havası korunmaya çalışılıyordu. Öyle ki, onca dağcılık başarısına rağmen, toplumsal kökenini bahane ederek Mummery’yi uzun süre dışlamışlardı.

Dağcılık bu dönemde Avrupa’nın dışına da taşmaya başlar. Zirve koleksiyoncusu eski ustalar, dünyanın çeşitli yörelerindeki başka zirvelerin peşine düşmekten geri kalmazlar. Whymper’in Andlar’a yaptığı seyahat gibi, Kafkaslarda, Afrika’da, Alaska’da, Yeni Zelanda’da birçok yeni tırmanış bölgesi üretilir. İngiliz Kraliyet Coğrafya Kurumu’nun Hindistan Araştırması projesi ile gerek coğrafi açıdan gerek sömürge çıkarları açısından taranan ve tanınan Himalayalarda dağcılık yavaş yavaş gündeme gelir.

Solda: Albert Frederick Mummery (Kaynak: speigel.de)

Ahmet Köksal
İletişim: coxall [at] gmail[dot]com