Eiger_Banner.jpg

Tunç Fındık[1]... Profesyonel dağcı, dağ rehberi ve yazar. Gerçek bir alpinist! Türkiye'de yüzlerce rota ve zirvenin yanı sıra yurt dışında da önemli birçok tırmanış gerçekleştiren Tunç Fındık bugün itibari ile de 2001 ve 2007 senesindeki Everest tırmanışlarıyla ülkemizin Everest'e en çok tırmanan ismi durumunda. Türkiye Dağcılık Federasyonu ve AKUT Arama Kurtarma Derneği'nde de aktif görevlerde bulunan Tunç Fındık'ın  dlimize çevirdği kitaplar arasında Ömer Tüzel'in "The Aladag"ı ve Mountaineers (Society)'ın "Freedom Of The Hills"i yer alıyor. Bunların yanı sıra Tunç, Kaçkar Dağları (Homer Kitabevi), Tanrıların Tahtına Yolculuk - Everest Tırmanışımın Hikayesi (Meteksan Sistem Yayınları), Aladağlar'da 50 Rota - Tırmanış Rehberi (Geven Yayınları) isimli kitapların da yazarı.

Sevgili Tunç Fındık'a tirmanis.org olarak 3 soru sorduk, 3 yanıt aldık.

Kendisine teşekkür ediyoruz.

1) Aladağlar’daki bolt etiğine olan bakışınız ve bu husustaki düşünceleriniz nelerdir?

Aladağlar’da kabaca varılmış, kabul gören bir ortak fikir mevcut gibi; bu da dağda, yükseklerde boltlu ve alpin spor rota açılmaması yönünde. Şu anda bolt sadece Cimbar ve Kazıklı Ali Kanyonunda kullanılıyor ve dağdaki eskiden açılmış alpin spor rotalarda. Bu noktada belirtmem gerekir ki, boltlu rotalara karşı değilim. Çünkü Aladağlar çok nitelikli, her tür zorluk derecesinde alpin spor rotaların açılabileceği ve potansiyeli büyük bir yer, bunun da kimseye zararı olmaz. Yüksek derecelerde geleneksel tırmanış ve büyük duvar vb. gibi nitelikli rotalar için sportif tırmanış becerileri şarttır. Ancak yanlış anlaşılmasın, tabi ki her yere bolt çakılsın asla demiyorum. Bize gerekli olan, bu konuya, Aladağlara ve tırmanışa, rota yapımına hakim bir bilirkişi heyetinden proje bazında izin alınması ve işin bu şekilde yapılması. Hareket alanımız bu kadar genişken insanlar ve topluluklar sürtüşme olması bana biraz saçma geliyor, herkesi memnun edecek şekilde bir ortak nokta her zaman bulunabilir çünkü. Aladağlar’da çöp, fazla yol açılması, milli park dahilinde beton yapılaşma gibi bazı altyapı eksikliklerine ve sorunlarına ivedilikle çare bulunması gerekiyor. Bolt meselesi şu anda hiçbirşeye zarar verecek kadar büyük değil bence.

Özellikle istasyon noktası eksikliği olan çok ip boylu rotalarda boltlu istasyonların kullanılması, tırmanan kişi sayısı arttıkça güvenlik açısından ve rotanın tanımlanabilmesi gerekli de olacaktır. Tabi çok detaylı bir mesele bu.

2) Dünyada Alpinizm öldü ya da son zamanlarını yaşıyor tezine katılıyor musunuz?

Hayır tam aksine dirilmiş ve canlı durumda. Süper hızlı, çok zor ve sert tırmanışlar, her yükseklikte dağda insan vücüdunun sınırlarının zorlandığı çıkışlar yapılıyor. Bunları yapanlar istisnasız olarak yüksek performanslı dağcı-alet- tırmanıcı kimliği taşıyor. Bunun rüzgarının bir yansıması olarak, dünyada dağlara olan ilgi giderek büyüyor. Bunu da ticari ekspedisyonların sayısındaki artıştan anlıyoruz. Eskiden imkansız olarak düşünülen, düşünülemeyecek kadar sert tırmanışlar, zorluk derecekleri son zamanlarda gerçekleştirildi. Antreman seviyeleri ve zihni sınırın ilerlemesi, geçmiş tecrübelerin birikimi de bunu açıklayacak unsurlardır bence. Çıta nereye çıkacak, insan daha ne kadar zoru başarabilir diye bazen düşünüyorum.

3) Türkiye’de alpinizmin bugünü ve yarını ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Ülkemizde alpinizm eksik durumda malesef, pek ilgi görmüyor ve genelde de tanımı fazlasıyla karıştırılıyor. Dağlara fazla gidilmiyor, dağcılıkta biraz ölü toprağı var. Gerçek anlamda dağcılık yapan (kar-buz-kaya, büyük duvar tırmanan) az kişi var bizde, sadece bir avuç insan sınırları zorluyor ve işi ilerletiyor. Bunun da sebepleri var. Biz nesillerdir dağcılık yapan bir ülkede yetişmedik. Sadece bir-iki ardarda kuşak daha bunu yapabildi. Dolayısıyla ciddi bir tırmanış- dağ kültürü- doğa sporu birikimiz mevcut değil. Bunun nedeni de, ülkemiz dağlarının Alpler veya Himalayalar gibi olmamasıdır, rota sayı ve kalitesi olarak çok sınırlıdır ve daha çok kaya tırmanışı var ülkemiz dağlarımızda. Alp- Himalaya kalitesinde ve boyutlarında kar ve buz, büyük duvar , yükselti bulmak olası değil genelde. Toplumumuzun rahata fazla alışık olması ve doğa sporu kültürüne sahip olmaması da buna katkıda bulunuyor. Ayrıca dağcılık pahalı, çok zahmetli ve genelde riskli görüldüğü için çok kişi spor tırmanışı tercih ediyor ki, bu da haklı bir tercih. Daha az yatırımla daha çok geri dönüş ve eğlence veren bir tercih bu. Ama gelin de görün ki, cidden zor tırmanışlar için en iyi hazırlık (en azından benim görüşüm bu) spor tırmanıştır ve ülkemizde zorlu, yüksek, sert tırmanışları yapan, alpinizmin bayrağını taşıyan kişiler de genellikle ciddi seviyede kaya tırmanabilen insanlar olmuştur.

İyi haberlere gelelim; dağlardaki rota sayılarımız artıyor, dağlarımız daha iyi tanınıyor artık ve az sayıda ama kaliteli tırmanıcımız var. Rota açan kişiler düzgün ve bu işi bilen insanlar bence. Yani genel çizgimiz iyi, sayımız az olsa da. Tırmanışa olan ilgi (tam olarak dağcılığa olmasa da) artıyor. Küçük ve enteresan bir camiamız var, bu da güzel. 

Eksiklerimiz ise, düzgün- devamlı dağcılık yayınlarımız olmaması, tırmanış alanlarının niteliklerini tanımlayan kurallarımız olmaması. Dağcılık kültürünü oluşturmaya yatırım yapmak en önemli olay bence.

Yarın için ise, insanların yaklaşımına göre herşey daha iyi veya kötü olabilir, bence belirsiz bir gelecek var. Alpinizm deyince insanların aklına sadece belli başlı yurtdışı dağları ve en yüksek hedef olarak da Everest Dağı geliyor, oysa bunlar sadece ara hedefler bence, bunlara vardığında ‘işi bitirdim’ demekle alpinizm ülkemizde ilerleyemez... Alpinizm devamlı gelişim, antreman, değişen esnek düşünceler ve yeniliğe açık olmak gerektirir. Alpinizm elit ve değerli bir spordur, düşünen-üreten-geliştiren insanlarla gelişecektir ancak. Umarım dağları ve tırmanışı gönülden seven insanlar alpinizme daha çok sahip çıkarlar.

Dipnotlar:

[1] Tunç Fındık hakkında daha detaylı bilgi için: www.tuncfindik.com