İlk kez bir dağa zirveye çıkma amacıyla gidişim 1978 yılındaydı, demek ki üzerinden 40 yıl geçmiş. Bu yeterince uzun süre içinde pek çok konuyu gözlemleme şansım oldu, bunlardan belki de en önemlisi insanların dağlara gittikten, tırmanmaktan büyük keyifler aldıktan sonra neden “hemen” bıraktıklarıydı. 1985 yılından itibaren, sık olmamakla birlikte İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya’da keyifli tırmanışlara katıldım. Bizim ülke ile aradaki en temel fark, oralarda her yaştan insanın, hem çok gençler, hem de çok yaşlılar olmak üzere, tırmanmaya devam ediyor olmalarıydı. Örneğin, Almanya Köln’de gittiğim bir tırmanış duvarında bir aylık bebeği ile gelmiş (resmen lohusa denecek) bir kadın emniyet alıyordu, 20 metre uzakta ise 65 yaşında birisi VI+ duvarda negatif bir bölümü zorluyordu. Cortina’da ise yaşları 50’nin epey üzerinde bir ekibin 450 metrelik bir duvarı tırmanışlarına şahit olmuştum. Bunlar gibi daha anlatabileceğim bir dolu gözlemim var.
Dağcılığı bırakmak için bizde öne sürülen pek çok neden Avrupa’da ziyaret ettiğim ülkelerde de aynen vardı;
İş hayatı ise oradaki insanlar da çalışıyorlardı,
Evlilik ise oradaki insanlar da evleniyordu,
Çocuk büyütmek ise oradaki insanlar da çocuk büyütüyordu.
Bunların hiçbiri “esas” bırakma nedeni olmazdı.
Peki neydi?
Bana göre yurdumuzdaki dağcılarda ve Türk dağcılığında en büyük eksik, tırmanmak istediğimiz rota sayısının azlığı. Demirkazık Doğu duvarını tırmanabilecek standartta bir avuç dağcı var. Büyük ihtimalle bu yargım onları kapsamıyor, ama teknik olarak hemen onların seviyesinden aşağı doğru gittiğimizde bütün dağcı nüfusu için geçerli olduğunu düşünüyorum. Yurdumuzda dağcılığa başlayan genç insanlara kesinlikle tırmanma eyleminin kendisinin bir zevk olduğu verilemiyor (zaten kendilerinin de dağcılık edebiyatını, anılarını okuyup bu zevki öğrenmek gibi bir gayretleri olmuyor). Genelde, üniversitede bir sosyal faaliyet yapmak, ego tatmini (bazen boyut ötesi!!), macera yaşama isteği vs. temel motivasyonları oluşturuyor. Okul bitip de hayatın gerçekleri ile çarpışınca kolayca tırmanılan VII derecelerin hayal olduğu, V’lik rotalarda patlama durumları kendini hemen gösteriyor ve ana motivasyonlardan birisi olan “EGO”da “error” mesajları yanıp, sönmeye başlıyor. Dağlar deseniz başka bir alem. Klasik rotalardan zirvelere çıkabilen biriyseniz zaten 4-5 yılda yapabileceklerinizin tamamını bitirmiş oluyorsunuz. Size sunulan tek alternatif 30 yaşına gelirken, tam da bütün hayat tepenize binmişken, büyük duvar rotalarına yatay geçiş yapabilecek bir aşamayı becermeniz.
Akla uygun mu?
Gelinen nokta genellikle şuna benzer bir şey oluyor: Ego patlamış, dağlar tekrara binmiş (sıkıcılık durumları), tırmanmanın kendi keyfi de zaten neymiş?
Ve dağcılık gençlik yıllarında kalan tatlı bir anı demetine dönüşüveriyor.
Herkes için böyle olur demiyorum ama yakınımda buna benzeyen süreçler yaşayan bir dolu insan gördüm.
Rota Hayalleri Neden Çok Önemli?
Çünkü tırmanmak çok keyifli bir eylem, sırtına çantasını vurup, her türlü tekniğe hakim olarak, basit bir kar kulvarında bile yükseliyor olmak insanın kendi bedeni ile ilişkisini bambaşka boyutlara taşıyor. Hele de bunu ileri denecek yaşlarda yapabiliyorsanız.
Ama insan 30 defa aynı rotadan aynı zirveye çıkmak istemeyecektir (bunu yapmış ve bununla övünen biri ile tanışmıştım.)
Eğer rota hayalleriniz yeterince sayıda olursa, her dağdan dönüşünüzde elinizde hala deneyecek yeni bir projeniz olacak, bu da sizi bir daha dağlara yöneltecektir. Rota hayalleriniz en zorlu rotaları değil de en kolayından en zorlusuna farklı tırmanışları içeriyorsa formsuz olduğunuz bir dönemde kolayları yaparken, bir gün tekrar antrenmanları arttırıp daha zorlara yönelme olanağı hep elinizde olacaktır. (22 yaşından 44 yaşına kadar hiç dağa gitmeyip bir de üstüne 23 kilo aldıktan sonra bunu yapmanız çok daha zor olur.) Bir de şunu düşünmek gerekir; bir bölgeye ilk kez gittiğinizde en yüksek zirveye çıkmak istemeniz çok doğaldır. Ama ikinci kez gittiğinizde artık ana zirveyi değil farklı tırmanış estetiği sunabilen daha küçük yan zirveleri, hatta sırt hatları üzerindeki bazı özel noktaları bile hedefleyebilir ve çok güzel tırmanışlar yaratabilirsiniz.
Sözü çok uzatmadan artık Erciyes için hazırladığım rotalara geçelim;
Bu çalışmada, günümüz dağcılarının pek de önem vermediği Erciyes dağından 88 adet rota hayali ürettim. Bu üretim süreci aklınıza gelen bütün dağlar için aynen bu şekilde yapılabilir. Önemli olan dağcının gözlerini açıp dağlara yeni rotalar aramak için bakmasıdır. Bu yapıldığında ömür boyu sürecek bir dağcılık serüveni başlamış olur.
Bu rotaların içinde zaten düzenli olarak tırmanılanlar,
Çok basit olduğu için kimsenin şimdiye kadar rota olarak algılamadıkları,
Çok kısa ama teknik keyif verebilecek olanlar,
Yarım olup devamın çalışılması ve keşiflerinin yapılması gerekenler,
Çok zor, çok teknik ve çok tehlikeli oldukları için ya ancak belli bir kar ve buz koşulunda tırmanılacak, ya da hiç denenmemesi gerekenler bulunuyor.
Bu rotaların her birini kendi başına bir hedef gibi düşünmemek gerek. (Bunu Kayseri Hacılar’da yaşayan bir dağcı yapabilir ama uzaktan gelenler için oldukça anlamsız bir yaklaşım olacaktır.) Ama örneğin İstanbul’dan Erciyes’in buzulunu çıkmaya gelen bir ekip, ilk gün kampı attıktan sonra yüksekliğe alışabilmek için, 45 veya 46 no’lu rotaları, arkasından da tam karşısında bulunan sivrinin üzerindeki 51-55 no’lu rotaları çıkabilir. Hem yüksekliğe alışma olur, hem de bu tırmanışlar kendi başlarına keyifli etkinliklerdir.
47, 49, 50, 69, 70, 77, 82, 83, 84 no'lu rotalar çok teknik görünen rotalar. Belki de hiç yapılmamaları gerekir. Ama deneyimli bir dağcı bunları inceleyip, öyle herkesin kolay kolay başaramayacağı, çok estetik ilk tırmanışlara imza atabilir.
ROTALAR:
1 – Klasik Erciyes Sırt Rotası
2-14 – Sırta ulaşan farklı seçenekler
15 – Şeytan Boğazı Rotası
16- 20 – Az sayıda denenmiş ilginç rotalar
21 – Diğer sırt rotası
ÖNEMLİ UYARI:
Burada belirtilen rotaların bir bölümü tırmanılmaktadır. Pek çoğu ise sadece, ismi üzerinde, resimler üzerinde kurulan hayallerden ibarettirler. Tırmanmaya gidecek olan dağcıların hayal edilen rotanın mevsim, kar, kaya durumlarını iyi değerlendirip, yapıp yapmamaya kendi karar vermesi gerekmektedir. Her hayal edilen rotanın iyi bir seçenek olacağı diye bir kural yoktur.
Erciyes’in doğu tarafına baktığımızda 2-12 no'lu rotalar için “Bunlar da rota mı?” diyenlerin çıkabileceğini biliyorum. Evet onlar da rota olabilir. Örneğin, çanakta 12 kişilik bir ekibe kış eğitimi veriyorsunuz. Eğitimin içinde 12 kişiyi ip gibi dizip ana zirveye göndermek yerine bu rotalardan dördüne, üçerli ekipler halinde göndermek ilginç olabilirdi. Ayrıca sırtın yamacında, yakından bakarak, belki de çok kısa miks etaplar tasarlanabilir. Bu da hem eğlenceli hem de eğitici olacaktır.
16-21 no’lu rotaların daha önceleri çıkıldıklarını biliyorum. Umarım ileride birileri araştırıp ayrıntılı bir rehber kitabı yazar. Şeytan boğazının hemen kuzeyinde, oldukça eğlenceli, yol bulmanın bazen zorlayıcı olabileceği, bilmece tadında rotalar bunlar. Bu çalışmayı yaparken ben de heveslendim, ilk fırsatta gidip oralarda bir dolaşacağım.
Zirve civarındaki 25-30 no’lu rotaları ne kadar kişi denedi hiç bilmiyorum. 25 yapılabilir mi onu da bilmiyorum. Ama meraklı küçük bir ekip 3900 metreye kamp atıp üç gün boyunca bu rotaları hem deneyebilir hem de yüksek irtifada kamp yapma konusunda oldukça deneyim elde edebilir.
Erciyes zirve boynuna atılacak olan bir Base Camp’dan iki gün boyunca
yapılabilecek bir dizi tırmanış:
22-24 – Çok basit kulvar tırmanışları
25 – Uzun kayalık sırt hattına bir giriş aranıp, hattın çıkılması
26 – Hörgüç Kayanın sırtı
27-28 – Alplerdeki gelenekleri hatırlatacak şekilde iki jandarmın denenmesi
29-30 no'lu rotalar: Hörgüç Kaya’ya yapılacak bu iki rota çok tehlikeli ve teknik olabilir, ayrıca ancak çok özel kar ve buz koşullarında denenebilir. Deneyimli bir dağcının gidip yerinde değerlendirmesi gerekir.
35-39 – Erciyes buzul üzerinde değişik varyantlar
40 – Ana zirveye giden sırt rotası. Ancak çok özel buz koşullarında denenebilir
41-44 – Hazcılar’dan gelenlerin ana zirveye sıklıkla çıktıkları rota üzerinde dört değişik varyant
Eğer bir dağa sık gidiyorsanız sürekli aynı zirve rotasına gitmeniz gerekmez. Daha aşağılardaki başka noktaları da hedefleyip çok güzel tırmanışlar yapabilirsiniz.
46 – Son derece basit bir rota gibi durmaktadır.
45 – Daha karmaşık bir miks rotaya benzemektedir.
47 – Erciyes’te kayaların büyük bir bölümü çok çürüktür. Bu yüzeyin de yanına gidip değerlendirmek gerekmektedir. Eğer yeterli güveni vermiyorsa tırmanış denenmeden bırakılmalıdır.
Erciyes’in kuzeyindeki küçük bir çıkıntı üzerinde, çok basitten, oldukça tekniğe yedi tane rota görülmektedir.
48 – Arkada başka seçenekler olmalıdır.
49-50 – Çok teknik belki de mümkün olmayan rotalardır.
51-55 – Çok kolay, herkesin deneyebileceği rotalardır.

3700 metreyi aşan yüksekliği ile başlı başına bir dağ olan Küçük Erciyes Dağı, uygun kar koşullarında çok iyi tırmanış imkanları sunmaktadır. Ancak kar olmadığı zaman kardan daha ziyade sıkıştırılmış bir toprak yığını gibi durmaktadır ve bazı bölgelerinde toprak çığlarına rastlanmaktadır. Bu resimdeki rotalar doğrudan zirveye gitmeyebilirler. Resimde görülen açı bittikten sonra dağın güney tarafına ulaşıp zirveye gitmek gerekmektedir.
68 ve 69 no’lu rotaların nereye gittiği görülmemektedir. Bölgede araştırma yapacak bir dağcı için kanımca önemli keşif hedefleri olabilirler.
70-79 rotalar zirve ile sonuçlanabilirler.
61 – 67 no’lu rotalar arka tarafında bir yerlere bağlanması şart değildir, sırt hattındaki noktalara çıkılıp, aynı spor tırmanışta olduğu gibi geri de dönülebilir, ya da zirveye kadar giden bir yol arayışında sırtın resimde görülmeyen kuzey yüzünde devam edebilir.
80 – Sıklıkla yapılan bir rotadır.
85-86 da yapılmıştır. Diğerleri ise araştırılması gereken rotalardır.