Eiger_Banner.jpg

"Son durağımız gene bir erkek rotası IL Re Deı Lemuri (8a). Rota altında müthiş bir kalabalık, kimi arasanız burada Mauro Calibani, Cristian Brenna, Michele Caminati, Gabriele Moroni, Tony Lamiche, Jerome Meyer, Lucas Preti.... Uzaktan Adam Ondra ve Tomas Mrazek uğrayıp geçiyor."

Ayça Algün, Zorbey Aktuyun ile birlikte katıldıkları 2008, Melloblocco deneyimlerini Zorbey Aktuyun'un fotoğraflarıyla anlatıyor.

 

Her çalışan gibi benim de yıllık iznimi nerede ve nasıl tırmanmaya çalışarak geçireceğim, koca bir senenin en büyük planı oluyor. Bu yıl iznimin çoğunu İtalya’da düzenlenen 5. Melloblocco Promo Event’inde harcamaya karar vermemle, yaklaşık bir iki ay evvelinden plan program yapmaya başlamam bir oldu.

“Melloblocco” ismini yaklaşık iki sene önce duymuştum. Kuzey İtalya’da gerçekleştirilen önemli bir bouldering meeting, Türkçe mealiyle kısa kaya toplaşması.... Daha önce ilk defa Kayalı Barajı’nda ve birkaç kere Bafa’da deneyimlediğim Boulderhane1 dışı boulder hamleleri yapmanın ve aşağı düşerken crash pad'e2 vücudumun makul bir bölgesini isabet ettirmeye çalışmanın hazzını, bir de yaban ellerde tatmak istedim.

Bu sene 5.si düzenlenen organizasyon Val Masino’da gerçekleştiriliyor. Burası Lombardy bölgesinde Sondrio ilinin bir belediyesi. Milano’dan 90 km uzaklıkta, İsviçre sınırının üzerinde yer alan ve 1862’den itibaren alpinizmle adını duyurmuş bir muhit. En son bouldering’in de katılmasıyla beraber her türlü tırmanışın gerçekleştirildiği bir yer olmuş. Belediye olarak Melloblocco için büyük destek veriyorlar, daha doğrusu bu buluşmayı düzenliyorlar.

Melloblocco’da her ne kadar organizasyonun yarışma ayağı ön planda tutulmasa da dört günün önemli bir bölümünü oluşturuyor. Anladığım kadarıyla esas amaçları boulder sevgisini her yaştan, her seviyeden tırmanıcıya yaymak. Yarışma ise üç gün boyunca sürüyor ve doğal kaya bloklarında bayanlar ve erkekler için ayrılmış, genelde de yeni açılan rotalarda yapılıyor.

Melloblocco’nun bu kadar çekici olmasının sebeplerinden biri uluslararası bir organizasyon olması ve birçok ünlü tırmanıcıyı bir arada görme fırsatını tanıması. Tabii namını duyduğum Val Di Mello granitleri de küçümsenemeyecek diğer bir sebep. Peynir, makarna, şarap (meraklısına) ve organizasyon dâhilindeki LaSportiva partisi de çoktan seçmeli olarak sebepler arasına girebilir. Bir de tüm bunların üzerine bu faaliyeti beraber gerçekleştirdiğimiz Zorbey’in boulder merakı eklenince, uçak biletlerini, daha henüz vizelerimiz bile yokken, bir ay önceden almamız kaçınılmaz oldu. Şanslıydık bir iki aksaklıkla beraber uçağın kalkış tarihinde tam teşekkül havaalanında hazırdık. O tarihe kadar bütün planlamaları organizasyonla yaptığım e-mail trafiğine dayanarak şekillendirdik. Melloblocco’nun yapıldığı bölgeye ulaşım, konaklama ve kayıt gibi işlemler için çok yardımcı oldular. Organizatörler için de olayın uluslararası boyutu önemli olduğundan www.melloblocco.it sitesinde sürekli olarak katılımcıları güncelliyorlardı. Sağ olsunlar, biz daha ön kayıt bile yaptırmadan mevcut yazışmalara dayanarak katılacaklar arasına “Ayça önderliğinde bir Türk takımı geliyor” diye eklemekte sakınca görmemişlerdi (Vardığımızda kırmızı halının yokluğu soğuk duş etkisi yaptı).

2008 için Melloblocco tarihleri 8 Mayıs – 11 Mayıs olarak belirlenmişti. Biz de cebimizden öncesine bir hafta ekleyerek 30Nisan’da gitmeye karar verdik. Ne de olsa yeni bölge, adapte olup tırmanışa geçmek vakit alacaktı. Özellikle de benim gibi kayada boulder deneyimi az biri için. Havayolu olarak İtalya’ya ucuz sayılabilecek seferler düzenleyen Myair firmasını tercih ettik. Gerçi yeterince erken bilet alınırsa Alitalia ya da THY’den de ucuz bilet ayarlamak mümkün. Bir diğer seçenek de gözbebeğim olan Macarsitan Havayolları Malev. Bu firmaların Kuzey İtalya’daki alanlara iniş yapan uçuşlarını incelemelisiniz, Malpensa, Orio al Serio veya Linate havaalanları uygun olabilir.

Myair, Milano’nun 45km kuzeyindeki Orio al Serio havaalanına iniyor. Buradan Milano şehir merkezine Havaş tadında otobüs seferleri bulmanız çok kolay. Gene de uçuş saatinize göre otobüs seferlerini şu sayfadan kontrol etmenizi öneririm: http://www.sacbo.it/Editorial/newsCategoryViewProcess.jsp?editorialID=2656&currentMenu=2175

Gece yarısı açıkta kalma şansınız çok yüksek ne de olsa Avrupai çalışma saatleri geçerli.

Hem akşamüzeri 18:00 gibi geç bir saatte vardığımız hem de kültür sanat aktivitelerine çok kısa da olsa zaman ayırmak istediğimiz için gitmeden önce ilk gecemizi Milano’da geçirmeye karar vermiştik...Şehir merkezine yürüme mesafesinde uygun ücretli otellere rezervasyon yaptırmak isterseniz www.booking.com sitesini önerebilirim. Havaalanı otobüsleri, yolcuları Milano Centrale’de indiriyor. Burası şehrin merkezi tren istasyonu ve Milano’daki en kayda değer tırmanış ve dağcılık mağazasına yakın bir konumda. Tabii her Türk gibi otelden önce kapanmadan mağazaya yetişmeyi uygun gördük. Yolunuz düşerse adresine siteden bakabilirsiniz http://www.lamontagnasport.it/lamontagna.html. Bir de benim yaptığım gibi maps.google.com ‘dan şehir haritaları bastırırsanız işiniz çok kolaylaşır. İtalya hakkında yapabileceğim en büyük uyarı her yerin en geç saat 19:00 sularında kapanıyor olması. Mağaza alışveriş çılgınlığınızı, marketten içme suyu alma ihtiyacınızı ve ara aktarmalarda yaşayacağınız aksaklıkları (bilet makineleri için bozuk paranız yoksa bozdurmak için açık bir dükkân aramak gibi) iyi plaplanlamalısınız. Hedef, balkabağına dönmeden dört duvar bir yere sığınmak olmalı.

Akşam şehir merkezinde yürüyüş ve sabah otelin emanet bisikletleriyle yaptığımız küçük turdan sonra tekrardan Val Masino yollarına koyulduk.

Toplu taşımayla Val Masino’ya erişim için Milano Centrale’den trenle Morbegno’ya gitmeniz gerekiyor. Bunun için Trenitalia’nın Lecco güzergahına sahip Sondrio seferlerine binmelisiniz ( Detaylı saatler için www.trenitalia.com). Yolculuk yaklaşık olarak 1saat 40 dakika sürüyor. Buna göre çantaları ne zaman sırtlanıp kapıda hazır durmanız gerektiğini hesaplayabilirsiniz çünkü maalesef her istasyonun tabelası uzaktan okunamıyor. Morbegno istasyonundan Val Masino’daki San Martino köyüne otobüs seferleri düzenleniyor ( www.stps.it). 2008 çalışma günleri için son sefer saati 18:00 idi. Biz de bu otobüsü hedeflemiştik ama gene Avrupai çalışma standartlarının kurbanı olduk çünkü 1 Mayıs sebebiyle seferler yapılmıyordu.

Şansımızın yaver gitmesiyle bir sonraki trenden iki İtalyan tırmanıcı indi. Val Masino’da tırmanışta olan arkadaşlarını servis yapması için aradılar ve büyük bir iyilik yaparak bizi de plana ortak ettiler. CD çalarda “Athena” İtalya şubesi punk rock grubunun müziklerini dinleyerek, bonus kafa, elleri magnezyumlu sevimli şoförümüzün virajlı dağ yolundaki üstün sürüş teknikleriyle sağa sola savrulurken, manzaralara hayran hayran bakarak yolculuğu tamamladık. İşte tam o sıra buralara kadar gelmişken karlı dağ silsilesi sınırından İsviçre’ye kaçak geçip bir iki boulder da orda tırmanma fikri oluştu beynimizde.

Kamping’e varıp arabadan indiğimizde havanın soğukluğu yeterli uyanışı sağladı ve tek derdimiz çok geç olmadan çadırımızı kurmak oldu. Organizasyonun tavsiyesi üzerine kalmak için San Martino köy yolu üzerindeki Sasso Remenno kamp alanını seçmiştik (fiyat, ortam için http://www.campingsassoremenno.com). Zaten büyük LaSportiva partisi de burada yapılacaktı, işin merkezinde olacağımızı düşünmüştük. Eklemekte yarar gördüğüm bir bilgi de kamping sahiplerinin pek İngilizce bilmiyor oldukları, sanırım ufak bir cep sözlüğü hayat kurtarabilir (ya da benim gibi tarzanca İtalyanca’ya bağlarsınız).

Bu kamp alanı dışında dağ eteklerindeki son yerleşim birimi olan San Martino köyündeki oteller, daha aşağılarda ise Filorera’daki oteller tercih edilebilir. İki yerin de kendine göre avantajları var ; Melloblocco kayıt işlemleri ve diğer tüm organizasyonel işler Filorera’daki dağ evinde yürütülmekte (Centro Polifunzionale della Montagna), öte yandan Melloblocco boyunca boulder sektörlerine San Martino köy otoparkından ücretsiz servisler düzenlenmekte. Hazır yeri gelmişken, diğer tüm İtalya tırmanış bölgeleri gibi bu bölgeye de mümkünse araba kiralanıp gidilmesini öneririm. Gerek kamp yerinin sektörlere uzaklığı, gerekse sektörler arasındaki mesafe yüzünden tırmanışa başlamadan önce sıkı yürüyüşler yapmak zorunda kalabilirsiniz.

Benim için Melloblocco büyük bir olay olduğundan bizim gibi erkenden gelen başka tırmanıcılar olacağını düşünmüştüm. Oysa tek karşılaştığımız iki çadır ve üç Slovak’tı.

Akşam hemen kamping’in restoranını denedik, açıkçası onca yorgunluktan sonra çok başarılı bir yemek yedik. O bölgeye has bir makarna çeşidi olan Pizzocheri ve kızarmış biftek. Daha önceki İtalya deneyimlerime dayanarak ve Türk mutfağına olan düşkünlüğümü hesaba katarak restoranımızın eli öpülesi bir aşçısı olduğunu söyleyebilirim. Benim gibi yabancı tatlara karşı muhafazakâr bir damağı bile baştan çıkardı.

Tabii masada bize makarna ve biftekten daha önemli bir şey daha eşlik ediyordu, bölgenin boulder rehberi (guide’ı). Val Masino’yla ilgili aşağı yukarı her rehber ve kitap kamping’de satılıyor. Biz de hemen kendimizi ilgilendireni raftan kaptık ; yeni yayınlanan Mello Boulder3. İlk kez bir boulder rehberi gördüğümden her bloğun fotoğrafının olmasına ve rotaların detaylı anlatımlarına bakakaldım. Bölgeye boulder için gittiyseniz kesinlikle bir tane edinilmesini tavsiye ederim (sakın eski rehberleri almayın).

Sonunda faaliyetimizin üçüncü gününde, 2 Mayıs Cuma, tırmanışa başlayabildik. Gerek yol yorgunluğu gerekse adaptasyon için kamp alanına yakın bir bölge seçmiştik kendimize; Piana del Remenno. Üstelik bizi kamping’e bırakan İtalyan tırmanıcılar da orada olacaklardı ve bizi davet etmişlerdi. Her şey çok yabancı geldiği için fırsat bu fırsat deyip soluğu yanlarında aldık. Bizim bonus kafa şoförümüz koştura koştura bize en favori blokları gösterdi ve ortamdan uzaklaştı. Ortalıkta bizden başka crash pad’li kimse yoktu. Ümidim başka boulder yapanlar olması ve sağdan soldan pad’lerle güç birliği yapıp güvenli bir düşüş alanı oluşturmaktı. Taşıma sorunu olduğu için bizde bir tek Zorbey’in küçük crash pad’i vardı, Tabii yetene yetecek boyutta iyi bir pad ama benim gibi daha önce boulderda bileğini sakatlamış ve düşmekten korkan biri için, yükseldikçe altta üzerinde “welcome home” yazan kapı önü paspası görünümüne kavuşan pad, blok üstlerinde stresten ellerin fazla fazla terlemesine neden olabiliyordu. Bu bölgede Nosferatu ve Remenno sektörlerinde boulderlar tırmandık. İlk denemelerim plaka tırmanışı üzerine oldu. Pozitif veya 90 derecelik bloklarda toplu iğne başı kıvamında tutamak ve basamaklar kullanarak denge konusunda müthiş bir mücadele verdiğim rota tipleriydi bunlar. Zorbey Tabii İtalyan dağ keçisi gibi seke seke rotalarda ilerlerken (derece olarak 3c’lerle başladığım düşünülürse) ben ite kaka olaya adapte olmaya başladım. Tam işte olayı çözdüm diyerek negatif başka bir rotaya geçtiğimizde Cassin görünümünde aksakallı bir dağ rehberi amca (emin değiliz bu sıfatı biz yakıştırdık) yanında iki torunuyla (gene bizim yakıştırmamız) gayet doğal plakalara inip çıkmaya başladılar. Pad mad hak getire zaten. Onlar aya biz yaya sözünü daha önceki birkaç yurtdışı faaliyetinde ayılarak özümsemiştim de araya zaman girince tekrardan aydınlanmak iyi oldu.

Piana del Remenno bölgesinde birkaç tane de eski yarışma rotası mevcut. Slope’larda şansınızı denemek isterseniz orta boy bir veya iki pad’le bölgeye uğrayabilirsiniz.

Sonraki günler Melloblocco’nun başladığı tarihe kadar , 08 Mayıs Perşembe, tüm bölgeleri gezerek tırmanmaya çalıştık. Ana hedef ünlü Val di Mello’ydu. Bölgeye ulaşmak için önce San Martino köyüne yürümeniz gerekiyor. En zevkli kısım bu çünkü düz bir yürüyüş yolu var. Köy demişken burayla ilgili de birkaç lojistik bilgi vermek faydalı olur. Birçok dükkan ve köydeki tek tırmanış mağazası öğle saatlerinde (11:00-15:00 gibi ütopik saat aralıklarında) kapatıyor. Alışveriş için sabah ve akşamüzeri saatlerini değerlendirmelisiniz, çok geçe kalmadan tabi. Biz mesela birkaç günlük gıda ihtiyacımızı sabahtan alıp hepsini yanımızda taşımak zorunda kalıyorduk çünkü akşam dönüşte açık market bulmak imkânsızdı.

Val di Mello bölgesine erişim için köyden sonra kıvrıla kıvrıla yükselen araba yolundan tabelaları takip ederek uzun bir yürüyüş yapmanız gerekiyor. Normalde hafta sonları belediyenin ücretli minibüs hizmetinden yararlanabiliyorsunuz ama diğer günler tabana kuvvet. Toplamda kamptan itibaren yaklaşık 1 saatlik bir işkence oluyor.

Bu bölgede ilk olarak L Am sektöründe tırmandık. Rotaların üzerindeki toz miktarından fazla rağbet görmediğini anlamamıza rağmen bu tüm günü orada harcamamıza mani olmadı. Eğer 8a/8a+’lık eski yarışma rotaları ilginizi çekerse burada güzel negatif bir köşe rotası sizi bekliyor; Chris Shama tarafından flashlanan L Am (genelde sektöre oradaki en gözde rota ismini vermişler ).

İki günlük tırmanıştan sonra Pazar’ımızı (04 Mayıs) dinlenerek geçirmeye karar verdik, aman ne dinlenme. Zorbey’in rehberi her eline alışında bölgelerdeki sektörlerin sayısına çarpılışı, gözüne kestirdiği blokları görme arzusu ve kısıtlı zamanımızı en iyi şekilde planlamaya çalışma isteği ile kendimizi Val di Mello’ya çıkan kestirme orman patikasında ( Slovak’lardan öğrendiğimiz ) sırtımızda gene crash pad’le yürürken bulduk. Bu patika için kamp yerinden köye yaklaşırken girişte sağda kalan ince yaya yolunu takip etmelisiniz. Bir miktar daha kısa olsa da düz yolda yürümekten daha yorucu. Val di Mello’nun uzakta kalan bir iki sektörü dışında hepsini o gün gezdik. Genel olarak rotalar yüksek bloklar üzerinde, birçoğunu denemek için bir iki pad ve iyi spot gerekiyor. Hafta sonu olmasına rağmen boulder yapanların sayısının azlığı ve belli birkaç sektörde takılıyor olmaları ilgimizi çekti.

Fazla dinlenememiş olarak haftaya başladık. Val di Mello’daki IL Francese ve organizasyondan ismini alan Melloblocco sektörlerinde tırmandık. Eğer köşe ve slope rotalarında iddialıysanız şansınızı bir de Il Francese’de denemenizi öneririm. Nispeten kolay rotalarda bile, mesela derecesi 5c olan, bazen girişler imkansız olabiliyor. Birkaç denemeden sonra bu stille ilgili hiçbir fikrimin ve birikimimin olmadığını anladım. Bir de bu rotaları deneyecekseniz gölge zamanını kollamanız iyi olabilir, acemiler için güneşte slope tutmaya çalışmak çok acıklı oluyor.

Melloblocco, isminden de anlaşılabildiği gibi bol bol yarışma rotası barındırıyor. Bayan rotalarından Skate Board 7A+ ve Zero In Condotta 7A+ ilgi çekici olabilir, erkek rotalarındansa Melloblocco 7C+.

Bir günümüzü de Val di Mello’nun en uzak sektörü Cascina Piana’ya gitmek için harcadık. Genelde boulder yaptığımız yükseklik 1000m civarındaydı, bu sektör için 1150’ye kadar eriştik sanırım. İki saatlik yaklaşım yürüyüşünden sonra kafamda Alpin boulder kavramı yer etmeye başladı. Size tavsiyem bu sektöre uğramamanız, verilen zahmete değmiyor.

Artık biraz yürüyüşten, çoğunlukla da boulderdan yorulan bedenlerimizi Çarşamba günü tam dinlenmeye aldık (07 Mayıs). Günümüze hijyen işlemleriyle başladık. Kampın çok güzel duş ve tuvalet imkanı sağladığını söylemem lazım. Tek ihtiyacınız duş, çamaşır ve kurutma makineleri için jeton satın almak. Bu bazal işlemlerden sonra hasretle bir türlü açık yakalayamadığımız köydeki Fiorelli Sport tırmanış mağazasına gittik. Hevesimizi giderdikten sonra kalan vaktimizi mağazanın yanındaki cafe’de kahve ve dondurmayla geçirdik. Kamp alanında beklenen tarih yaklaştıkça artan hareketliliğin aynısını buradan oturup uzaktan izlemek keyifli oldu.

Boş boş keyif yaparken en çok dört gündür tırmandıklarımız üzerine konuştuk. Kayada çok fazla boulder deneyimine sahip olmamama rağmen buradaki rota dereceleri şimdiye kadar denediklerime nazaran daha sert gelmişti ( Zorbey’in de yakın fikirde olması içimi rahatlattı ). Benim için neredeyse bir derece fark etmişti. Bunda bölgeye has stillerin de etkisi büyük olmuştur. Bir gün yolunuz düşerse ilk rota denemelerinizde demoralize olmamanızı öneririm, her bölge gibi biraz adaptasyon istiyor.

Akşam kamping’e döndüğümüzde ertesi gün Melloblocco’nun başlayacağı artık anlaşıyordu. Artık diyorum çünkü bir ara bölgenin tenhalığı ve hareketsizliği bizi teredüde düşürmüştü. O akşam ise ortalık LaSportiva takımından nehir üstüne slack line 8 kuranlar, büyük parti çadırı konstrüksüyonunda çalışanlar (bizim bonus kafa şoför de dâhil ) ve gece yarısına kadar gelip çadır kuranlarla şenlenmişti.

Ve sonunda 08 Mayıs Perşembe, Melloblocco’nun ilk günü. Filorera’daki dağ evinde (Centro Polifunzionale della Montagna) öğleden sonra başlayan kayıt işlemini akşam 20:00’a kadar halletmemiz gerekiyordu. Filorera, kamp alanından San Martino köyünün tam aksi istikametindeki diğer belde. Rehberden baktığımız kadarıyla etrafındaki 2-3 sektörde çok hafif tırmanış yapmayı hedeflemiştik. Öğleden sonra yola çıkıyoruz, Val di Mello’ya yaptığınız 1 saat gidiş, 1 saat dönüş yürüyüşlerinden sonra her mesafe kısa geliyor bize. Dağ evini ve etrafındaki boulderları buluyoruz. Sanırım aradığımız bölge burasıymış, crimp tutma özlemimizi bol bol gideriyoruz burada. Dağ evinin hemen yakınındaki Tarzan ve Visido sektörlerini ziyaret etmenizi tavsiye edebilirim, bizim gitme fırsatımız olmasa da etraftaki otellerin arka bahçelerindeki Zocca ve Zocca Sup. sektörleri muhtemel rota tipi benzerliğiyle değerlendirilmeli. Buradaki sektörler daha önce adı geçen Piana del Remenno bölgesine dâhil, Nosferatu ve Remenno’yu denememize rağmen bu sektörlere geç gelmiş olmamıza üzüldük. Artık sadece yarışma bölgeleri için vakit kalmıştı.

Saat 20:00’e yaklaşırken istemeye istemeye tırmanışı bırakıp kayıt olduk. Bez bir torba içinde yarışma tişörtünüzü, fırçanızı, bu seneki yarışma rotalarını içeren el çizimi haritayı ve muhtelif markaların broşürlerini veriyorlar. Yarışma şöyle gerçekleşiyor, her yıl bayanlar ve erkekler için yeni rotalar belirleniyor. Bunlar rehberde yer almayan rotalar (bir iki istisna dışında). Sabah’tan akşama kadar her rotanın altında bir hakem bulunuyor ve gerçekleşen çıkışların kaydını tutuyor. Kaç denemede çıktığınız önemli değil, sadece flash olursa hatrına yanına flash yazıyorlar. Ödül sisteminde ise rota başına 500Euro var ve bir rotayı kaç kişi çıkarsa bu para onlar arasında bölüştürülüyor. Gidip bir rotanın tek çıkışını yaparsanız direk 500Euro’yu cebinize indirebilirsiniz.

Mutlu mesut haritaları inceledik. Bu seneki erkek rotalarının çoğu Val di Mello’nun tam ters istikametteki Bagni di Masino’da. Daha önce bu bölgeye gitmediğimiz için sevindik, ertesi sabah (Cuma 09 Mayıs) fazlasıyla uzun yolu servisle giderken bu sevinç iki katına ulaştı. Normalde buraya hafta sonları Val di Mello’ya düzenlendiği gibi servis hizmeti verilmiyor. O yüzden eğer altınızda arabanız olursa mutlaka gitmelisiniz diyebilirim, yoksa yürüyerek çıkılacak bir mesafe değil. Evvelki senelerden olan rotalarla beraber bölge çok hoş bir çeşitliliğe sahip. Gene 1150mt civarı bir rakımda ağaçlar altında boulder imkanı sağlıyor. Buradaki bloklar biraz yüksek, high boulder6 için hazırlıklı olmalısınız ( genel olarak Val Masino’daki çoğu güzel boulderlar yüksek bloklarda, o yüzden iddialı denemeler için gerçek bir crash pad yoğunluğu istiyor). Zorbey’in adaptasyon haftasını iyi değerlendirdiği bölgedeki yarışma rotalarından üçünü çıkmasıyla anlaşılıyor ( 2008 için tüm Val Masino’da toplamda 7 erkek, 7 bayan rotası var ). Birçok ünlü ismi tırmanırken izlemek, onların da yüksekten korkup rotanın en kritik yerinde alt alın diyen birer insan olduğunu fark etmek kolay kolay yakalanabilecek bir fırsat değil. Ben de bu bölgedeki iki bayan rotasını deneme fırsatı buldum. Bir tanesi bisex rota, yani hem erkek hem bayan rotası, Oscurita (7c) (hiç bayan çıkışı olmamış). Denemenizi tavsiye edebileceğim bir rota, en azından girişinde crimp’lerle ilerlemek onca slope ve köşe rotasından sonra iyi geldi. Bir diğeri de slope’lara doymadım derseniz Destinazione Cresima (7b).

Maalesef yarışma rotalarının çoğu benim seviyemden uzaktı ama denemenin bile en azından vizyon kazanmak adına bir şeyler kattığına eminim. Benim yaptığımı yapın ve elinizi korkak alıştırmayın. Günümüzü yorularak tamamladık ve servisi yakalayarak erkenden kampa döndük. Kamp alanımız artık iyice şenlenmişti, tuvaletlerin ve banyonun bulunduğu binanın önüne kurulan slack line’da herkes Cumartesi akşamı LaSportiva partisinde yapılacak olan yarışma için hazırlanıyordu. Onca insan arasında en iyisi bizim Slovak komşumuzdu, kendisiyle gurur duyduk. Slack line üzerindeki bir iki ilginç denemeyi izledikten sonra doğrudan restorana dalıp Melloblocco için özel hazırlanan menü dâhilindeki Lazanya’ya yumuluyoruz (Aşçının beni bitirdiği son nokta).

Akşamın devamında dağ evindeki video gösterimine gittik. Bu arada yazının başından beri bahsettiğim dağ evi aslında daha çok dört yıldızlı bir otele benziyor. İçinde her şeyi var, yapay tırmanış duvarı ve antrenman yapanlar da dahil. Video gösterilecek olan salon dolup taşıyordu, ilk gösterim Mauro Calibani ve ekibinin çektiği Dove Finisce La Terra. Videonun ana konusu amatör ruhlu deep water solo7, İtalyanca olduğu için pek bir şey anlamadık ama yatlarla kayalara ulaşan diğer tırmanıcılara şişme bot yaklaşım teknikleriyle gönderme yaptıkları kesin. Üzerine bir İngiliz boulder videosu izledikten sonra yeterince kültürlendiğimizi düşünüp geceyi sonlandırdık.

Cumartesi (10 Mayıs) gününe bayan rotalarının çoğunlukta olduğu köy yolu üzerindeki La Mota sektörüne giderek başladık. Buradaki diğer boulderların dereceleri daha makul olduğundan ve sektörün erişiminin kolay olması sebebiyle ortalık ana baba günü. Zorbey’le bir iki ısınma rotası yaptıktan sonra dağılmaya karar verdik. O kendi gözüne kestirdiklerini, ben de kendime göre olan rotaları denedim. Sağolsunlar onca kalabalık içinden alt alanlar çıkıyor, gerçi alt alan olmasa bile onca pad’i ıskalayıp ters düşmek çok düşük bir olasılık ( işte hayal ettiğim ortam ). Bu sektörde de Diavolo (6c+) rotasını denedim, tüm yarışma rotaları arasında en yapılabilir gözüken buydu. Hem yarışma rotası hem de çok keyifli bir boulder olmasından dolayı çıkamadığıma cidden üzüldüm. Buralara yolu düşen bayanlar kesinlikle denemeli.

Günün devamında köydeki San Martino Church sektörüne gittik, Zorbey buradaki Jesus Chris Superstar rotasını denedi. Yorgunluk ve güneşin tepemizde boza pişirmesiyle soluğu Bagni di Masino’nun ağaçlar altındaki serin boulderlarında aldık. Son durağımız gene bir erkek rotası IL Re Deı Lemuri (8a). Rota altında müthiş bir kalabalık, kimi arasanız burada Mauro Calibani, Cristian Brenna, Michele Caminati, Gabriele Moroni, Tony Lamiche, Jerome Meyer, Lucas Preti....uzaktan Adam Ondra ve Tomas Mrazek uğrayıp geçiyor. Ünlüleri tırmanırken yakalayabilmek ayrı bir meziyet. Kendi adıma bayanları bir türlü yakalayamadım, tek seyredebildiğim Jenny Lavarda oldu. Anna Stöhr de sabah La Mota idi ama nedense henüz tırmanışa başlamamıştı.

Bu günümüzü de tüm depoları tüketerek bitirdik. Zorbey’e musallat olan müthiş dişağrısıyla beraber kendimizi çadıra zor attık. Kamp alanı harika bir hale gelmiş, her yerde süslemeler, standlar, yüzlerce insan....Açıkcası şenliklere karşı biraz soğuk bir yapım vardır, bu Zorbey’in zonklayan damağıyla birleşince kalabalıktan uzaklaşmamız kaçınılmaz oldu. Açık büfe akşam yemeğini bitirip hemen külçe vücutlarımızı yere paralel hale getirdik. Zaten son gün azizliğinden midir nedir bilinmez ama başlayan yağmur dışarıda takılmayı imkansız hale getirmişti. Partinin büyük çoğunluğunu çadırda uyuyarak geçirdikten sonra artık ayıp olmasın diye bir boy göstermeye gittik. İtalyanlar yağmuru yedikçe coşmuşlardı, koca parti çadırının içinde çıldırırlarken organizatörlerden uyarı aldılar. Tarzanca İtalyanca’mla anladığım kadarıyla sahne ekipmanlarının üzerine atlamayı bırakıp insan gibi dans etmezlerse organizatör partiyi sonlandırmakla tehdit ediyordu (artık nasıl anladıysam bunu). İşte o an kendimi memleketimde hissettiğim andır. Etrafa biraz bakınınca gün boyunca tırmananların (Cristian Brenna ve Gabriele Moroni dışında) ortalıkta olmadığını fark ettik, muhtemelen ya yorgunluktan bayılmışlardır ya da kendi özel eğlencelerindedirler diye tahmin ettik.

Gece boyu yağan ve sabah devam yağmur sayesinde dönüşümüz başka bir eziyet oldu. Komşumuz Slovaklar parti akşamı kampingden ayrılmışlardı, nedenini o sabah daha iyi anladım. Her yer yangın yeri gibiydi, düzenli temizlenen tuvalet ve banyolar bile içler acısı bir haldeydi. Üzerine yağmur çamur eklenince çadırı toplayıp ortamdan uzaklaşmamış zevksiz bir uğraş oldu. Ayrı bir iletişim türü geliştirdiğimiz kamping sahipleriyle hesapları kapatıp aşçı da dahil vedalaştıktan sonra dağ evinde yapılacak ödül törenine gittik. Normalde 16:00’da başlayacak töreni sanırım bir saat ötelemişlerdi. Pazar günü de hakemler eşliğinde tırmanış yapılabiliyordu ama muhtemelen yağmur etkisiyle kimse bunu değerlendiremedi. Dağ evi nde biraz sağa sola bakınıp ayaklarımızı sürüyerek ordan ayrıldık. Eğer uçağa yetişme derdimiz olmasaydı Zorbey’in tırmandığı üç rota için para ödülü almasını bekleyebilecektik.

İçimiz buruk durakta beklerken bir sonraki otobüs seferiyle binmemiz gereken treni kaçıracağımızı anladık. Derhal otostop çalışmalarıyla bir downhill bisikletçinin arabasına ilişmeyi başardık. Su damlatan çadır, parçalanmış eller, tad bırakmayan diş ağrısı ve saat başı tükenen apranaxlarla yurda dönüş yaptık.

Bu yılki Melloblocco’ya tam 1424 kişi kayıt olmuş ve hafta sonu vadide 4000’in üzerinde insan olduğu tahmin ediliyor. Bu organizasyona tekrardan katılma fırsatım olmazsa, bu kadar çok pad’in, yiyecek taşıyan karınca sürüsü misali, bir arada hareket ettiğini bir daha görmem çok zor. İnsana seneye gene burada olmalıyım dedirten bir ortam. Son olarak bu hafta içinde (7-13 Temmuz) Comune di ValMasino’dan gelen zarfla organizasyon beş tam puan aldı benden. Daha önceden organizatörlerle Zorbey’in ödül parasının postayla gönderilebileceğini yazışmıştık ama geç de olsa elimize geçeceğine ihtimal vermiyordum.

Yarışma rotaları, kimlerin orada olduğu, ödül kazananlar ve koca bir fotoğraf albümü için tek adres : www.melloblocco.it

Dipnotlar:

[1]Murat Kandi’nin İstanbullu tırmanıcılara kazandırmış olduğu yegâne boulder salonu.

[2]Boulder yaparken düşüş anında inişi yumuşatmak veya tehlikeli nesnelerin üzerini kapatmak için kullanılan kalın mat.

[3]Andrea Pavan , Versante Sud, 2008.

[4]Urban climbing: (kentsel tırmanış) binaların dış yüzeyi veya diğer yapay yapılar üzerinde tırmanış eylemi.

[5]İki nokta arasında gerilen hafif gevşek ip üzerinde bir uçtan diğer uca yürümeye çalışarak gerçekleştirilen dinamik denge sanatı.

[6]High-Boulder: Rotanın yaklaşık olarak ortasından bitimine kadar olan alanda, düştüğünüzde iyi spotun ve crash padlerin size pek yardımcı olmayacağı yükseklikteki boulderlar.

[7]Editörün dipnotu: Yaralanmadan koruması için sadece tırmanışın altındaki suyun varlığına güvenilen solo kaya tırmanış biçimi. Bu tırmanış çeşidinde ip veya herhangi bir düşmeye karşı sizi koruyacak malzeme kullanılmaz. Tırmanışçı şayet düşerse, metrelerce havada süzülerek altındaki okyanus, deniz, göl vb. bir su birikintisinin içine düşecektir.