Verdon’u anlatmaya şöyle başlayabilirim; dönemin birçok ünlü tırmanıcısı Verdon’ a ilk geldiğinde yoldan aşağı, vadiye ve kayalara ilk baktığında “burada nasıl rota açılır!” deyip geri dönmüşler. Dünya tırmanış tarihinde inanılmaz bir devrim ve vizyon örneği oluşturan bu vadi yıllarca hayallerimizi süsledi. Gıpta ile baktığımız o efsane tırmanışları ve tırmanıcıları yaratan bu vadide efsaneler halen günümüzde de devam etmekte.

İlk rota F.Guillot tarafından, ( ki biz kendisi ile tanışıp sohbet edebilme şerefine ulaştık) 1968 tarihinde ve dönemin koşullarıyla sadece 14 sikke ile tırmanılan, uzunluğu 320 metre uzunluğunda La Demande Rotası (Zorluk:6a, şimdi ise 6c olması öneriliyor.) İkinci rota ise 1972 tarihinde açılına Ula (Zorluk: 6b) rotası. Patrick Berhault’un vadiye inmek için bu rotayı serbest solo inip-çıktığı efsanesini ise ağzımız açık dinliyoruz.

Biz kendi payımıza düşeni tırmana tırmana almak için Buoux’ten karavan ile yola çıkıp 6 saat sonunda George du Verdon ‘a vardık. La Palud kasabasını geçtikten sonra yol, tüm bant boyunca (yaklaşık 20 km.) vadinin mükemmel boşluğuna sadece 5-6 metre uzaklıkta tüm bandı üsten takip ediyor. İlk günümüz sadece aşağı bakarak geçti ve yetti bile. Bölgenin en büyük ve ender özelliklerinden biri arabanızı rotanızın üzerine park etmeniz ve belirlenmiş iniş istasyonlarından duvarın ortasındaki dev setlere inip (4-5-6 ip boyu) rotanıza buralardan girmeniz. Tırmanıştaki en sevdiğim güdülerden biri olan “yukarı çıkma” burada daha bir önemli ve gerekli. Vadiye inmek gibi bir şansınız pek yok, çoğu yer ya direk olarak nehre ya da vadi tabanına inse bile 5-6 saatlik bir yürüyüşle çıkabileceğiniz bir patikaya bağlanıyor. O yüzden Verdon’ da duyduğum güzel sözlerden biri “Verdon ‘da insanlar hangi rotayı çıktığını sorar, nasıl çıktığını sormaz”

La Palud kasabası küçük bir tırmanıcı kasabası. Marketler, birkaç restoran, bar, bölgenin rehberini (fiyatı 18€) alabileceğiniz bir tırmanış mağazası, birkaç pansiyon ve her daim yardım alabileceğiniz bir dağ rehberleri ofisi var. Barlar ve restoranlar süper. Tırmanıcılar çalışıyor, tüm duvarlarda Patrick Edlinger, Catherina Desnivelle, Patrick Berhault posterleri ve manyak base jump ( bir tanesinde motosikletle vadiden aşağı atlayan biri vardı) fotoğrafları asılı.

Evren ‘le benim tırmanışa ilk başladığımız zamanlardan bugünlere kadar bölge ile ilgili duyduğumuz efsanelerin yanı sıra, bunların bir kısmını şahsen yaşamış-görmüş olan Olivier Nicolet (Zeytin) ‘in daha da anlatmasıyla içimiz içimize sığamayarak ve heyecan içinde ilk güne başlıyoruz.

1.Gün:

Zeytin “Size kısa bir şeyler göstereceğim“ diyerek başlıyor teorik eğitime. Ben hayatımda teoriden hiç bir şey anlamadım. Bakıyorum mal mal. Evren tabi çalışkan öğrenci koskoca eski kulüp başkanı. Her soruyu cevaplıyor. Bir süre sonra Zeytin çift ipi ATC ‘ye geçirmeyi ve prusik düğümünü göstermeye başlayınca “yeter ulan gidiyorum ben” deyip dersi bitiriyorum. Sonra ki 3 saat Zeytin ‘den Verdon ’da ki tüm kazaları dinlemekle geçse de ders dinlemekten iyidir.

Tüm vadinin değişik yerlerinde sadece iniş amacıyla çakılmış boltlu istasyonlar var. Genellikle bu istasyonlardan duvarın ortasındaki büyük setlere veya vadi tabanına yakın bir yere inişler yapıp, çoğu zaman o setlerden korkutucu yan geçişlerle gireceğiniz rotaya ulaşıyorsunuz. Ancak kaybolmamak elde değil çünkü duvarın ortasındaki bir setteyken insan nerde olduğunu anlayamıyor. Tavsiyem; imkânınız varsa ilk 1-2 gün daha önce burada tırmanmış birilerinden yardım almanız.

İlk gün adaptasyon, derecelerin nasıl olduğunu ve işlerin nasıl yürüdüğünü görmek için kolay bir rota seçiyoruz. 4 ip boyu uzunluğunda. Bir iniş ve biraz yan geçişle rotalarımızın altına geliyoruz. Zeytin ile arkadaşı Ulf, Cocoluche [6a (5c zorunlu) TD- 150m. 1987] rotasına, bizse A Tout Coeur [6b+ (6a+zorunlu) TD+ 150m. 1985, 7 ip boyu] rotasına giriyoruz.

1.ip boyu 6a, 2.ip boyu 6a+, 3.ip boyu 6a, 4.ip boyu 6a+, 5.ip boyu 6b+, 6.ip boyu 5b, 7.ip boyu 6a zorluğunda.

Sorunsuz ilk görüşte (onsight) tırmanıyoruz. Rotadan öğrendiğimiz ilk ders: Verdon efsane ve bir o kadar da popüler bir bölge olduğundan, tutamaklar ve basamaklar hayatımda hiçbir yerde görmediğim kadar kayganlaşmış. Ama tozdan (magnezyum) değil gerçekten kullanılmaktan. Ek bir bilgi daha, 1990 öncesi rotaların dereceleri biraz sert, yani siz yarım derece üstü için hazırlıklı olun.

Akşam Verdon kasabasının süper mütevazı, eğlenceli ortamlarında sütlerimizi yudumluyoruz

2. gün:

Bugün biraz boyumuzun ölçüşünü görelim diyerek güne başlıyoruz gerçi akşama tabut ölçülerimize kadar aldırmış olacağız ama motiveyiz.

Zeytin omuz sakatlığından ötürü bize katılamıyor. Amaç kaybolmadan rota girişini bulmak.

Gireceğimiz rota belki çok zor değil ama klasiklerden biri Les Marches Du Temps rotası[7a (6c zorunlu) ED 200m. 1989. 11 ip boyu]

1.ip boyu 6b+, 2.ip boyu 6a, 3.ip boyu 6b+, 4.ip boyu 6c+, 5. İp boyu 6c, 6. İp boyu 7a, 7.ip boyu 6c+,8.ip boyu 7a, 9. İp boyu 6c, 10. İp boyu 6c, 11. İp boyu 6a zorluğunda.

Rotanın girişini inanılmaz zor bulduk. Ne yan geçişler, ne ağaçlardan inişler.

1. ip boyu güzel bir 6b+ tırmanıyorum sorun yok, güzel.

2. ip boyu biraz zorlanıyorum. Biraz savaşıyorum. Sorun yok çıkıyorum ama herhalde hafife aldım biraz toparlansam iyi olur diyorum.

3. ip boyu; ilk bolttan sonrası nedense zor gözüküyor. Deniyorum inanılmaz zor. Düşmemek için her şeyi deniyorum ama düşüyorum. İstasyona inip bir daha deniyorum, sonra bir daha ve sonra bir daha…

Artık deliriyorum. Arkadaş bu ne? Bu nasıl 6b+, nasıl bir zorluk, nasıl tutamaklar. Kesin bir şeyler kırılmış eğer bu 6b+ ise ben hayatta en zor 7a tırmanmışımdır diyorum. Neyse saat geçiyor yapacak bir şey yok düşerek devam ediyorum ip boyunun devamı da cehennem gibi. Zaten temiz olmadı o yüzden canım sıkılmıştır zor geliyordur diyorum. Neyse istasyondayım, Evren’de yata kalka bir şekilde geliyor, O da “Oğlum bu ne? Nasıl 6b+“diyor ama kendimizi dinlemiyoruz ve devam ediyoruz.

4.ip boyu; 6c+ geçtiğimiz ip boyunu düşünürsek bu ip boyuna zaten kafadan yenik başlıyoruz. Zaten yine inanılmaz zor bir ip boyu tek parmak tutuşlar, küçük kapalı tutuşlar (krimpler), zayıf ayaklar. Düşe kalka tek amaç, yukarı sağ salim çıkmaya dönüyor. Artık ip boylarının bir önemi yok her şey karışıyor. Bu arada bölgenin bir diğer önemli, güzel ve bir o kadar da psikolojik baskı altında bırakan özelliği akbabaların yaşam alanı olması. Evren gelirken 3-4 metre arkasından uçan 2-3 metre kanat genişliğine sahip akbabaları şaşkınlık ve dehşet içinde izliyorum.

Sonraki ip boyunda 8-10 metre solumuzda boltlar görmeye başlıyoruz! Ve işte o zaman yanlış rotada olduğumuzu anlıyoruz ama “Neredeyiz, kitapta böyle bir rota yok”. Yanlış manlış bir rotaya girdik adam gibi bitirelim bari zaten alt taraftan daha ne kadar zor olabilir ki gibi salakça bir laf ediyorum. Sonrasında arada düşmeden birkaç yer tırmandım ama hayal meyal hatırlıyorum.

Son 2 ip boyunda, yukarıda Zeytin’i görmeye başlıyoruz, merak etmiş, bağırıyor. Tanıdık ses duymak biraz iyi geliyor.

Zeytin: Sanırım yanlış rotadasınız

Biz: Evet biliyoruz

Zeytin: Zor gözüküyor

Biz: Evet zor

Zeytin: Bu ip boyunu geçin son ip boyun kolay gözüküyor
Ve korkunç bir ip boyu daha. İşin kötü tarafı rotanın kendi içinde biraz kolaylaştığı yerlerde bolt araları 6-7-8 metreye kadar çıkıyor. Mücadelesi ve konsantrasyonu güzel ama ayak bileklerini kırmak da garanti.
Ve son ip boyu:

Zeytin: Orası değil, soldan gelin, orası zor.

Ama son ip boyuna gelmişiz zor veya kolay pek önemi yok, vazifem neyse yapıyorum ve çıkıyorum. Tam zamanında yukarıdayım, hava tamamen kararıyor. Biz yukarda kutlama yaparken Evren hala duvarın ve karanlığın ortasında asılı. Sonra konuştuğumuzda “Kendimi acayip yalnız ve garip bir yerde hissettim, sen yukarda kurtuldun bense ipin ucunda sallanıyorum ve hala bir ip boyu var“

Sonra hep beraber, Evren’e bağırmaya başlıyoruz ve yavaş yavaş O da geliyor. Sonunda yukarıdayız.

Ne yaptığımızı çok merak ediyoruz ama sadece yukarıya çıktığımız için bile çok mutluyuz. Küçük, zararsız bir hatayla büyük bir tecrübe yaşadık.

3. gün

Sabah koşa koşa dağ rehberleri ofisine gidiyoruz, Zeytin olayı ve rotayı anlatıyor. Adamlar şaşkınlıkla ve biraz tebrik eden bakışlarla bizi süzüyorlar. Ve gerçekten tebrik ediyorlar, en azından kurtarma operasyonuna gerek kalmadığı için. Rota : La Vieux Homme et le Mer (Yaşlı Adam ve Deniz) açan ve ilk çıkışını yapan Tony Lampreht ( eski, ünlü, kurt tırmanıcı) ‘tan sonra iki temiz çıkışı yapılabilmiş. O yüzden biraz rahatladık ve dereceleri saymaya başlıyorlar;

1.ip boyu 6b, 2. İp boyu 7a+, 3.ip boyu 8a/b, 4. İp boyu 8a, 5. İp boyu 6a, 6.ip boyu 7a, 7.ip boyu 7c+, 8.ip boyu 7a. Biraz şoktayız ama güzel bir sürpriz oldu, özellikle 3.ip boyu.

Rota Les Marches du Temps ‘ın 2.ip boyundan hafifçe sağa geçen yeni ve kitapta olmayan bir hatmış.

Aşağıdaki linkten ayrıntılı bilgilere ve rotanın bir videosuna ulaşabilirsiniz .

http://www.up-climbing.com/en/video/multi-pitch/toni-lamprecht-fa-in-verdon

Öğleden sonra Evren’in her zamanki sonsuz desteği gözlerinden okunuyor ama dün ki savaştan kırılmış kemikleri de oturuşundan belli oluyor. Benimse son gün oğlum, bir daha ne zaman geleceğiz hadi gidelim, bir şeyler tırmanalım diyen gözlerimi de Evren okuyor.

Vadinin farklı bir bölümü gidip yukarıdan rotalara bakıyoruz ama vadi tabanından yukarıya çıkan çok sert bir rüzgâr var. Tabi Zeytin bölgeye hâkim “kesinlikle tırmanamayız ama vadinin az rüzgâr alan bir bölümü var oraya gidelim bakalım” diyor. Evet bu bölüm daha sakin. Ta ki iniş için ipi aşağı atana kadar. İp benimle aynı hizada, öylece havada süzülüyor ve karşımızda dalgalanıyor. Yine de iniyoruz ve yan yana olan rotalarımızı buluyoruz.

Zeytin ve Ulf, Pour Une Poignee de Gros Lards [6b (6a zorunlu) TD, 180m. 1990]rotasına,

bizde Pour Quelques gros Lards de Plus [7b (6c zorunlu) ED, 170m. 2003 .6 ip boyu] rotasına giriyoruz.

1.ip boyu 6c+, 2.ip boyu 7b, 3.ip boyu 6c, 4.ip boyu 5c, 5.ip boyu 6a+, 6.ip boyu 6b zorluğunda. Rotamıza giriyoruz. Rüzgâr ipimizi düğüm yapıp, magnezyum tozumuzu bitiriyor ama düşmeden ilk görüşte tırmanıyoruz.

Ve efsanevi Verdon ‘da 3 gün bitiyor, ne yazık ki gitme vakti. Birkaç kez daha geleceğimize eminiz ama en az 2 yıl ara versek iyi olacak. İsviçre’ye dönüyoruz ve bayılıp 3 gün sonra Gravyer peyniri ve kahve kokusuyla yeni rotalar için kalkıyoruz.

Görüşmek üzere…

Herkese iyi tırmanışlar.

Zorbey Aktuyun

Editör Notu: Vadi hakkında özellikle lojistik bilgilere ihtiyaç duyarsanız, tirmanis.org sayfalarından "Verdon - Avrupa'nın En Büyük Kanyonu" yazısını okuyabilirsiniz. http://tirmanis.org/gezgin/t%C4%B1rman%C4%B1%C5%9F-b%C3%B6lgeleri-tan%C4%B1t%C4%B1mlar%C4%B1/erdon-avrupann-en-bueyuek-kanyonu.html