Marmolada_Banner.jpg

70 milyon yıl öncesine dayanan bir hikaye. Pasifik Okyanusu’nun ortalarında, jeologların “sıcak nokta” olarak tabir ettikleri, mağmanın yüzeye yaklaştığı bir bölgede lavlar fışkırmaya başladı. Deniz derinliğinin 5-6 bin metre olduğu bu bölgede, volkandan çıkan lavlar zamanla bir ada oluşturmayı başardı. Sıcak nokta, Pasifik Okyanusu’nun bu kesiminde kuzeydoğu yönüne doğru seyreden bir tektonik levha içinde yer almaktaydı. Tektonik levha yeni oluşan adayı bir kaç milyon yıllık bir süreçten sonra ileri taşıdı. Arkasından başka bir ada daha oluştu. Bu şekilde sıcak nokta adeta seri ada üretimine geçti. Aradan milyonlarca yıl daha geçti. İrili ufaklı yaklaşık bir düzine ada ortaya çıktı[1]. Hawaii olarak adlandırılan adalar zinciri dünyada yerini aldı. Bu süreç bugün de devam ediyor. Hawaii’nin Kilauea adlı volkanını ziyaret edenler, kendi gözleriyle buna şahit olabilirler. Yeryüzünü şekillendiren en önemli mekanizmalardan biri olan volkanları ve çıkardıkları taze lavları yakından görebilmek dünyada çok az yerde mümkündür. Hawaii böyle ender yerlerden biridir. Üstelik bu imkânı eşsiz sahiller, yeşillikler ve şelalelerle dolu tropik bir doğa ortamında sunarak…

Coğrafya

Coğrafi olarak Pasifik Okyanusu’nun ortasında bulunan  Hawaii, dünyada ana kara parçalarından en uzak adalar zinciri olma özelliğini taşır. Ekvatora yakınlığı sebebi ile tropik bir iklim ve bitki örtüsüne sahiptir. Zincirin en büyük adası Big Island (Büyükada) veya Hawaii adını taşır ki eyaletin adı bu adadan gelmektedir. Büyükada’yı sırasıyla Maui, Oahu ve Kauai takip etmektedir. Bunların dışında Nihau, Molokai ve Lanai gibi küçük adalar da vardır.  Hawaii, 50. eyalet olarak ABD’ye katılmıştır, yani eyalet statüsünde ülkeye katılan en son toprak parçası olmaktadır[2]. En büyük şehri ve aynı zamanda başkenti Oahu adasında bulunan Honolulu’dur. Dünya çapında meşhur olan Waikiki plajı Honolulu şehrinde yer alır. Waikiki plajının yanı başında yükselen dev oteller, Oahu adasının doğal görünümünü ciddi bir şekilde bozsa bile diğer adalarda durum çok farklıdır. Hawaii’nin büyük bir kısmı milli park ve eyalet parkları ile korunmuş olup, her bir köşesinde farklı doğa güzellikleri vardır. Bunların bir kısmına bu yazıda fotoğraflarıyla beraber değineceğiz.

Jeolojik olarak en genç ada Big Island (Büyükada) olmaktadır. Daha önce bahsettiğimiz gibi bu adada bulunan Kilauea volkanı şu an aktif durumdadır. Batıya doğru gidildikçe adaların yaşı artar. Örneğin Büyükada’nın batısında yer alan Maui daha eskiden oluşmuştur. En batıda yer alan Kauai en yaşlı ada ünvanını taşımaktadır. Yaşı ilerleyen adaların topoğrafyalarında ciddi değişiklikler oluşur. Yağmur, rüzgar ve dalga gibi erozyon yaratan doğal güçler dağları daha çok aşındırırken, bitki örtüsü daha geniş bir alanı sarar ve sıklaşır. Bu sebeple Kauai en yeşil ve bitki örtüsü en sık ada olmaktadır. Bunun tam tersi olarak Büyükada’nın önemli bir kısmı, özellikle güneybatı yamaçları oldukça kurudur. Hatta kimi yerler çölü andıracak kadar çıplak görünümlüdür. Kuzey yamaçları ise yem yeşil bitki örtüsü ile kaplıdır (hatta balta girmemiş orman şeklinde nitelemek abartı olmaz.) Bu tezata sebep olan en büyük faktör yağışların kuzey doğu yönünden gelmesidir. “Ticaret rüzgarları” (trade winds)[3] olarak adlandırılan bu rüzgarlar tropik iklimin oluşmasını sağlayan düzenli yağışları beraberinde getirirler. Hemen hemen her gün yağmur bırakan ticaret rüzgârları, adaların özellikle kuzey ve doğu yamaçlarının sürekli yeşil olmasını sağlar. Dağları sise sarıp manzarayı kapatan bulutlar, adaları ziyaret eden turistler tarafından çok sevilmese de sayısız şelale oluşturarak bunu fazlası ile telafi etmektedirler…

Dağseverler için Hawaii volkanlarının hatırı sayılır rakıma sahip olduğunu belirtmek gerekir. Büyükada’da bulunan Mauna Kea, 13,796 ft (4205m) yüksekliği ile Hawaii eyaletinin en yüksek noktasıdır. Mauna Kea’yi az farkla hemen güneyinde bulunan 13,600 ft (4145m) rakımlı Mauna Loa izler. Bu iki dağ Büyükada’nın yüzölçümünün büyük bir kısmını kaplamaktadır. Eyaletin 3. en yüksek dağı ise Maui adasında bulunan 10,023 ft (3055m) rakımlı Haleakala volkanıdır. Mauna Kea ve Haleakala’nın jeolojik “uykuya” geçtikleri düşünüldüğünden onlardan ciddi bir volkanik patlama gelecekte beklenmemektedir. Daha genç olan Mauna Loa ise en son 1984 yılında güney yamacında patlama göstermiştir. Mauna Loa’nın ileride tekrar aktivite gösterme ihtimalinin yüksek olduğu belirtiliyor[4].

Hawaii’nin dağlarında hem günübirlik hem de bir kaç günde yapılabilecek yürüyüş rotaları mevcuttur. Tırmanış olarak ciddi bir zorluk bulunmasa da volkan gezilerinin apayrı bir zevk olduğunu ifade etmeliyiz. Sarı, kırmızı, siyah ve bunların değişik tonlarını içeren kraterler, donakalmış lavlardan oluşan dere yatakları ve bu ortamda yetişen “endemik” bitki türlerini keşfetmek eşsiz bir deneyim sunmaktadır. Ayrıca değinmek istediğimiz şöyle bir karşılaştırma var: deniz tabanından itibaren yükseklik ölçüldüğü takdirde Mauna Kea’nın zirvesi yaklaşık 10,000m’ye ulaşır ki bu rakamla Everest’i bile geride bırakmaktadır! (Everest’in rakımının deniz seviyesinden ölçüldüğünü farzedersek.) Bu coğrafi özellik, Hawaii adalarının bulunduğu bölgede Pasifik Okyanusu’nun derinliğinin yaklaşık 5800m olmasından ileri gelir[5].  Tabii haklı olarak bu karşılaştırmanın adil olmadığını düşünebilirsiniz. Burada önemli olan rakamsal karşılaştırmadan ziyade Hawaii’nin sadece deniz üstü değil, deniz altındaki kısmının da bilincinde olmaktır. Nitekim Hawaii’yi cazip yapan en önemli unsurlardan biri deniz altındaki güzelliğidir. Adaların etrafını kaplayan mercan kayalıkları ve bu kayalıklarda yaşayan rengarenk deniz canlıları Hawaii ekosisteminin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.  Volkanlar üzerine yoğunlaşan bu yazıda deniz altındaki güzelliklere yer veremeyeceğiz. Ama Hawaii’yi ziyaret edenlere mutlaka şnorkel veya dalış gibi imkanlarla deniz altındaki renkli dünyayı yakından görmelerini öneririz.

Tarihçe

Hawaii’nin ilk keşfinin 4. veya 5. yüzyılda Güney Pasifikte yaşayan Polonezyalılar tarafından  yapıldığı düşünülüyor. Bilinmeyen bir sebepten dolayı Polonezyalılar denizde 2800 km yol katederek Hawaii adalarına gelmişler. O zamanın gemileri (veya tekneleri) ile bu kadar uzun bir deniz yolculuğu nasıl yapabildikleri hala tam bilinmiyor. Avrupalı denizcilerin Hawaii’yi keşfetmesi ise Amerika kıtası ve diğer Pasifik adalarından çok sonra oldu. Buna sebep olarak Panama kanalı açılmadan önce Pasifik Okyanusuna geçişte kullanılan Cape Horn rotasının (Güney Amerika’nın ucu) Hawaii’ye oldukça uzak bir mesafede kalması gösterilmektedir. 1778 yılında Alaska’ya doğru yola çıkan İngiliz Kaptan James Cook Hawaii’yi tesadüfen gördü[6]. Hawaii’nin kaderini değiştiren dış dünya ile ilk temas bu tarihte gerçekleşmiş. Ne yazık ki Pasifik’te başka bir çok yeri keşfeden Kaptan Cook’un kaderi Hawaii’de sonlandı. 1 yıl sonra yaptığı başka bir gezi dönüşü uğradığı Büyükada’da yerlilerle aralarında çıkan ufak bir anlaşmazlıkta öldürüldü. Kealakekua adlı körfezde cereyan eden bu olay için bugün Kaptan Cook anısına yapılmış küçük bir anıt bulunmaktadır. Kealakekua körfezinden bahsetmişken buranın, berrak suları, mercan kayalıkları ve balık zenginliği ile Hawaii’de şnorkel ve dalış yapılan en güzel yerlerden biri olduğunu eklemek isteriz.

1800’lu yıllarda Amerika’dan göç eden ve tarım, hayvancılık ve ticaretle uğraşan varlıklı bir grubun adalara hakim olmasından sonra, Hawaii 1897 yılında ABD’ye bağlandı. Ondan sonra uzun bir süre Hawaii’de önemli bir olay olmadı. Ta ki 2. Dünya savaşına kadar. ABD’de savaşa girip girmeme tartışmaları yaşanırken, 7 Aralık 1941’de Japonlar ani bir atakla Pearl Harbor’da (Oahu adası) konuşlanmış Amerika filosuna bir saldırı düzenledi. Bu saldırıda çok sayıda Amerikan savaş gemisi bombalanmış veya batırılmıştı. En çok kaybın verildiği gemilerden biri olan USS Arizona, batırıldığı günden beri (70 yıldır) olduğu gibi su altında duruyor. Üstüne yapılan  platform anıt olarak görev görüyor[7]. Aradan geçen zamana rağmen gemide hala yakıt var ve dışarı sızıntı yapıyor. Günde yaklaşık 1 litrelik sızıntı Pearl Harbor körfezine akıyor. Geçmişi 1. Dünya savaşına dayanan USS Arizona hakkında ilginç bir detay, geminin1919 yılında İzmir’e gelmesi. Resmi görevinin İzmir’in Yunan işgali sırasında Amerika vatandaşlarını korumak olduğu belirtiliyor[8]. Ama aynı zamanda orada bulunan İngiliz gemileri ile beraber Yunanlılara, açıktan olmasa da destek verdiği anlaşılıyor. Bugün Pearl Harbor ve USS Arizona gemisi, Hawaii’ye gelen turistlerin en çok ziyaret ettiği yerlerden biri olmaktadır. Dünya tarihinde kritik bir zamana ait bu mekanı, özellikle tarihe ilgisi olanların görmesini öneririz.

“Aloha”

Dünyaca meşhur “Aloha” kelimesi Hawaii dilinde merhaba veya hoşgeldin anlamına gelir. Hawaii’lilerin ana dili, anayurtları olan Polonezya’da yaşayan halkın diline çok benzer. Bu dil yazılı bir dil değildi. Avrupalıların Hawaii’yi keşfinin ardından oraya gidenler tarafından bir alfabe yapıldı[9] . Bu alfabede sadece 12 harf yer almaktadır (a, e, i, o, u, h, k, l, m, n, p, w). Bu harflerin telaffuzu Türkçe’ye cok benzerdir (Türkler için okumada bir avantaj). Hawaii dilinde kelimelerde epey bir tekrar vardır - mesela “wikiwiki” hızlı hızlı demek (günümüzde çok popüler olan“wiki” kelimesi’nin Hawaii’den geldiğini ifade edelim böylece.) Eski Hawaii krallarından olan “Kamehameha”  adını günümüzde bir çok yerde, özellikle cadde isimlerinde olarak görüyoruz. Daha renkli ve kulağa hoş gelen bir kelime olan ve mercan kayalıklarında yaşayan küçük bir balığın adı olan “humuhumunukunukuapua’a” yı telaffuz etmenizi öneririz! Bu örnekte olduğu gibi Hawaii dilinin önemli bir unsuru üstten ayırma işaretidir (’). Telaffuzda hafif bir duraksama gerektirir. Örneğin Hawii kelimesi aslında Hawai’i şeklinde yazılır ve “Hawai” ile “i” arasında bir duraksama vardır. Bu yazımızı daha sade tutabilmek için (Hawai’i’lilerin affına sığınarak), üstten ayırma işaretlerini kullanmıyoruz.

Amerika, Hawaii adalarını egemenliğine aldıktan sonra, 1950’li yıllara dek ana dillerini okullarda yasaklamış. Bu sebeple yeni kuşak İngilizce öğrenmeye başlamış ve kendi dilleri ikinci plana düşmüş. Zamanla “Pidgin” denilen, İngilizce’yle karışık bir konuşma dili (veya lehçe) ortaya çıkmış. Bir çok cümleyi kısaltarak ifade eden Pidgin, bugün Hawaii yerlileri arasında hala kullanılıyor. Ama kozmopolitan bir turizm merkezi olan Hawaii’de pratik olarak tek dil İngilizce. Hawaii dili karşımıza sadece yer isimleri olarak (şehir, sokak, park vs.)  ya da turistlerin ilgisini çekmek amacıyla kullanılan belli başlı kelimeler olarak ortaya çıkıyor.

Gelirinin çok büyük bir bölümü turizmden gelen Hawaii’de bazı gelenekler ticari amaçlı kullanılmaya başlanmış. Mesela “lei” denilen boyuna asılan çiçekler, eskiden Hawaii’de, doğumgünü, düğün, dinsel törenler gibi özel günlere özgü imiş[10] . Daha sonraları bu gelenek ticarete dönüştürülerek Hawaii’ye gelen turistleri karşılamada kullanılmaya başlanmış. Günümüzde Hawaii’liler özel günlerde “lei” takmaya devam ediyor, ancak artık çok ticari olduğundan süpermarket, benzin istasyonu, havaalanı dahil her yerde “lei” satın almak mümkün. Bu şekilde değeri erozyona uğrayan “lei” geleneğinin eski cazibesi kalmadığını söyleyebiliriz.

Adalardan Gezi Notları

Yazının bundan sonraki kısmında Büyükada, Maui ve Oahu adalarından kısa gezi notları ile beraber manzaralara yer vereceğiz.

Big Island (Büyükada)

Hawaii adaları içinde yüzölçümü en büyük olan Büyükada (10,572 km2), rakımı 4000m’nin üzerinde olan Mauna Kea ve Mauna Loa dağları ve aktif Kilauea volkanı ile bölgenin jeolojik geçmişini mükemmel bir şekilde gözler önüne sermektedir. Büyükada’yı görmenin iyi bir yolu, en yüksek dağı olan Mauna Kea’ya çıkmak. Araba yolunun tepeye kadar gitmesi burayı daha da cazip yapıyor. Gezi rotamızı öncelikle zirveye çeviriyoruz. Mauna Kea oldukça düşük bir eğimle yükseldiği için uzaktan bakıldığında 4000m’lik bir dağ izlenimi vermiyor. Yavaş yavaş yükselen yolda epey bir süre siste gitmek zorunda kalıyoruz (kuzey doğudan gelen bulutlar dağın orta kısımlarını sürekli sis içinde bırakıyor.) 3000m’de yer alan Mauna Kea-Mauna Loa geçidine çıktığımızda sis ve bitki örtüsü tamamen bitiyor. Bundan sonra arazi tamamen çıplak. Muhtelif renkte kraterler insana ay ya da Mars’ta olduğu hissini veriyor. Tepede uzay araştırmalarına yönelik çok sayıda gözlem evi var. Yüksek rakım, temiz hava ve bulutsuz bir gökyüzü burayı gözlemevi için ideal bir yer yapıyor. Dağın en yüksek noktası olan 4205m rakımlı kratere, yolun bittiği yerden itibaren 10 dakikalık bir yürüyüşle çıkılabiliyor. 10 dakika (veya daha kısa sürede) çıkılabilen zirvelere bayılıyorum! Hemen güneyimizde kalan Mauna Loa, biraz daha alçak ama profil olarak Mauna Kea’nın bir taklidi gibi duruyor. Batı istikametinde yaklaşık 50km uzaklıkta Maui adasındaki Haleakala volkanının siluetini görebiliyoruz. Bu perspektiften Haleakala’nın etkileyici bir görünümü var.

Mauna Kea’da daha fazla vakit geçirmek için Lake Waiau gölüne gezinti yapıyoruz. 13,020 feet (3970 m)’de yer alan Lake Waiau, Amerika’nın en yüksek rakımlı göllerinden biri[11]. Kalp şeklindeki bu gölün Hawaii’liler için kutsal olduğunu okumuştum[12]. Eski zamanlarda doğum yapan anneler, bebeklerinin göbek kordonunu bu göle getirip gömerlermiş! Göl etrafında herhangi bir iz görmediğim için artık bu geleneğin devam etmediğini düşünüyorum.

1983’ten beri sürekli olarak lav akıtan Kilauea, “Hawaii Volkanları Milli Parkı” olarak koruma altına alınan bir bölge içinde yer alıyor [13]. Kilauea’nın önemli bir özelliği, yüksek basınçlı bir patlama şeklinde değil, yavaşça bir akıntı ile lav üretmesi. O yüzden yakından izlenebiliyor (ve bilimsel araştırma yapanların işini kolaylaştırıyor.) Kilauea, irili ufaklı çok sayıda volkanik krater, fay hatları ve lav tünelleri ile oldukça karmaşık bir yapıya sahip. “Kilauea Iki” adlı kratere yaptığımız yürüyüşte yerden çıkan dumanları yakından görüyoruz. Burası 50 yıl önce gerçekleşen bir patlamada lav ile dolmuş. Kraterin dibi her an patlama olabileceği hissini veriyor. Daha sonra park içinde lav akışının bugün devam ettiği yere gidiyoruz. Akşam karanlığında parıldayan altın rengindeki lavları ve denize aktığı yerde oluşan dumanı uzaktan görebiliyoruz, ancak tam yanına gitmek için 1 saatlik yürüyüş yapmak gerekiyor. Vaktimiz olmadığı için geri dönüyoruz, ama gidenlere mutlaka bu yürüyüşü yapmalarını tavsiye ediyoruz.

Büyükada’da görülmesi gereken yerlerden bir diğeri Akaka şelalesi. Mauna Kea’nin tropik ormanla kaplı kuzey doğu yamaçlarının beslediği bu şelale, 130m irtifa farkı ile Hawaii eyaletinin en yüksek şelalesi. Yem yeşil bir vadi içinde yer alan Akaka Şelalesi’ni karşıdan gören bir noktaya patika yol ile ulaşıyoruz. Şelaleye daha fazla yaklaşmak mümkün değil maalesef. Bulunduğumuz yerden şelalenin güzelliğini içimize sindirmeye çalışarak buradan ayrılıyoruz.

Maui

Hawaii’nin 2. en büyük adası olan Maui (1882 km2) iki volkanik dağ ve bunların arasında kalan düzlükten oluşmaktadır. Adanın doğusunda 10,023 ft (3055m) rakımlı Haleakala, batısında 5,788 ft (1764m) rakımlı West Maui Dağları yer alır. Haleakala geçmişi çok daha yakın bir volkan olup, 1790 yılında kalma lav akıntılarına sahiptir. Dağın üst kısımları ve kuzeydoğu yönünde okyanusa inen bir vadi “Haleakala Milli Parkı” sınırları içinde yer alır[14]. Maui’nin en popüler aktivitelerinden biri Haleakala’da güneşin doğuşunu ya da batışını seyretmektir. Haleakala’nın doğal güzelliğini daha çok görebilmek için, güneşin hem doğuşunu hem batışını seyredip, arada kalan zamanda krater içine yürüyüş yapıyoruz. Son derece keyifli olan bu yürüyüşte, dağı saran bulutlar sayesinde kendimizi apayrı bir dünyada hissediyoruz. Yaklaşık 10km çaplı ana krater içinde muhtelif zamanlara ait volkanik patlamalara ait irili ufaklı bir sürü çukur var. Bunları hayranlıkla seyrediyoruz. Patika yolu takip ederek krater çukurlarından birinin etrafını dolaşıyoruz. Sadece bir gün ayırabildiğimiz Haleakala’da dağevleri ve kamp yerlerini kullanarak bir kaç gün geçirmek mümkün. Daha çok vakti olanlara krater içinde kamp yaparak Haleakala’nin sunduğu “uzayda bir gezegen” atmosferini doyasıya tatmalarını tavsiye ediyoruz.

Keskin sırtlarla yükselen ve çoğu zaman bulutla kaplı West Maui Dağlarının tepesine giden ya da en azından yaklaşan patika yol bulunmadığından burada yürüyüş imkanları çok daha sınırlı olmaktadır. Burada bizim ziyaret ettiğimiz ve tavsiye edeceğimiz yer “Iao Valley”. Zirveden doğuya doğru keskin bir iniş yapan bu derin vadi, duvarları dâhil, tamamen yeşillikle kaplı. Vadi içinde Iao Needle adlı bir sivri yükseliyor. Tırmanış için oldukça güzel bir hedef olarak karşımıza çıkıyor. Ancak burayı sürekli etkisi altında bulunduran sis, kaya duvarlarını hep ıslak tuttuğu için Iao sivrisine tırmanış (hele de malzemesiz olunca) son derece zor görünüyor. Vadi içinde yürüyüş yaparak Iao sivrisini değişik açılardan görmeye çalışıyoruz. Vadi duvarlarından akan şelaleleri seyrederken yağmur başlıyor ve biz Maui adasının keşfine devam etmek için buradan ayrılıyoruz.

Maui’nin güzel plajlarından bir öğleden sonra ayrılarak adanın kuzeybatı köşesinde bulunan “Nakalele Blowhole” adlı “gayzeri” görmeye gidiyoruz. Pasifik Okyanusu, oldukça dalgalı olduğu bir yerde volkanik kayaların altını oyarak su altı mağarası oluşturmuş[15]. Bu mağaranın üstünde bulunun bir delikten, dalgaya bağlı olarak belli aralıklarla su fışkırıyor. Okyanus çok dalgalı ise daha sık, az dalgalı ise daha seyrek olarak fışkırma gerçekleşiyor. Bizim ziyaretimizde yarım dakikada bir fışkıran gayzerin iyice yakınına giderek bu ilginç doğa olayını zevkle izliyoruz. Maui, Nakalele Blowhole gibi çok sayıda doğa sürprizine sahip. Yeter ki onları görmeye zaman olsun…

Oahu

Hawaii’nin 3. en büyük adası olan Oahu (1,548 km2), yaklaşık bir milyonluk nüfusu ile eyaletin en kalabalık adası olmaktadır. Honolulu, eyaletin en büyük şehri ve aynı zamanda başkenti. Yüksek binaları ve trafik problemleri ile Honolulu, Amerika’nın diğer büyük şehirlerine çok benziyor. Dağ meraklıları, meşhur Waikiki plajının biraz ötesinde yükselen Diamond Head volkanını hemen fark edeceklerdir. 762 feet (232m) rakımlı bu küçük volkanın, Honolulu’ya yakınlığından dolayı çok sayıda ziyaretçisi var. Tepeye çıkış 45 dakika süren bir patikadan yapılıyor.  Patikanın son kısmı, 2. Dünya savaşından kalma savunma mevzilerinin içinden geçiyor. Tepede, şehrin yüksek binalarının, arka planda kalan yeşil dağlarla oluşturduğu tezat hemen dikkatimizi çekiyor. Yanı başımızda uçsuz bucaksız bir şekilde uzanan Pasifik Okyanusunun büyüklüğünü algılamakta bayağı zorlanıyoruz.

Diamond Head gezisinde adanın doğusunda daha sivri ve daha yüksek bir volkan farkediyoruz. Dönüşte yaptığımız Internet araştırması ile bu volkanın adının Koko krateri olduğunu öğreniyoruz. Ertesi gün rotamızı buraya çeviriyoruz. 1208 ft (368m) rakımlı Koko kraterine çıkan patika eski bir demiryolunu takip ediyor. Zirveye doğru patika (yani demiryolu) oldukça dikleşiyor. Trenin bu dik rampada nasıl çıktığı merak konusu. Zirveye yaklaşınca dağın diğer tarafında kalan krater çukurunu görüyoruz. Aynı zamanda Oahu adasının doğu ucu tamamen ortaya çıkıyor. Bu sırada batmakta olan güneşin ufukta, Pasifik Okyanusu üzerinde kayboluşunu seyrediyoruz. Aşağıda kalan şehir ışıklarının yardımı ile demir patikayı kolayca takip ederek geri dönüyoruz.

Oahu’nun tropik bitki örtüsünü yakından görmek için Honolulu şehrinin arkasında yükselen dik yamaçlarda bulunan Manoa şelalesine gidiyoruz. Manoa şelalesi tam anlamıyla bir yağmur ormanı içinde yer alıyor. Ağaçlar birbirine girmiş, çoğu bir kaç kat sarmaşıkla sarılmış. Kimi yerde bambu ağaçları o kadar yoğunlaşıyor ki bir metre ötesini görmek mümkün değil. Yarım saatlik bir yürüyüşten sonra şelaleye ulaşıyoruz. Manoa şelalesi 30m’lik bir yükseklikten aşağı akıyor. Dibinde ufak bir göl var. Şelale ve göl birbirlerini çok güzel tamamlıyorlar. Oldukça cezbedici bir manzara -- yüzmek için daha güzel bir yer bulmak imkansız gibi geliyor. Ama etraftaki levhalar şelaleye ve dibindeki göle yaklaşmanın tehlikeli olduğunu söylüyor. Bu sırada Hawaii’li bir grup genç yaklaşıyor. Şelaleye biraz bakındıktan sonra koşarak göle atlıyorlar. Bir tanesi yukarıdan akan suyun dibine gidip zevkten çığlıklar atıyor. Hawaii’liler, yaşadıkları tropik doğanın tadını çıkarmasını çok iyi biliyorlar. Çoğumuza korkunç görünen kabarık okyanus dalgalarında sörf yapmak onlar için büyük bir zevk mesela. Doğanın güzelliği ile iç içe yaşamak insanları özgür ve cesaretli yapıyor olmalı. Herhalde şelalenin dibinde eğlenen gençlerde bu özgür “Aloha” ruhunu görüyoruz.

Gitmek isterseniz

Yerküreye baktığımızda Hawaii’nin, Türkiye’nin tam zıttında olduğunu görüyoruz. Yani arada epey bir mesafe var (13,000 km). Türkiye’den Hawaii’ye en az 2 uçuşla ulaşabilirsiniz. THY’nin Chicago ve kısa bir süre önce başlayan Los Angeles uçuşları ile bu şehirlere geldikten sonra Hawaii’de istediğiniz adaya uçabilirsiniz. Los Angeles-Hawaii uçuş süresi 4.5 saat, Chicago-Hawaii uçuş süresi ise 8 saat civarındadır. Amerika’nin Batı kıyısındaki büyük şehirlerin çoğundan  (Los Angeles, San Francisco, Seattle gibi) Hawaii’nin bütün adalarına direk uçuş var. Diğer bir seçeneğiniz Avrupa üzerinden bu şehirlerden birine gelip, Hawaii’ye bir aktarma daha yapmanız. Hawaii adaları içinde en çok uçuşa sahip olanı Oahu (Honolulu) olmaktadır. Fiyat ve yer bulma avantajı açısından Hawaii’ye gelişinizi Honolulu üzerinden yapıp, diğer bir bağlantı ile dilediğiniz adaya uçma seçeneğini de değerlendirebilirsiniz.

Hawaii ziyaretinde hangi adaya (veya adalara) gidileceği bir soru olarak karşınıza çıkacaktır. Haritada yakın gibi görünse de adalar arası mesafeler gemi ile seyahat için çok uzak. Uçakla ulaşım tek pratik yöntem. Uçuş süresi sadece yarım saat civarında olsa bile başka bir adaya gidişte beklemeler, kiralık araba ve otel işlemleri dâhil olduğunda yaklaşık bir gün kaybı oluyor. Bu sebepten dolayı 4-5 günden daha kısa bir süreliğine giderseniz tek bir adayı ziyaret etmenizi öneririz. Adalar içinde seçim yapmak zor -- yapmak/görmek istediğiniz şeylere bağlı olarak karar vermeniz gerekir. Tavsiyemiz yüksek volkanlara meraklı olanların Büyükada’yı, şehir ortamı ve plajları tercih edenlerin Oahu’yu, volkan-plaj-şelale üçlüsünü bir arada görmek isteyenlerin Maui’yi öncelikli olarak düşünmesidir.

Özet olarak

Pasifik Okyanusunun ortalarında bulunan ve dünyanın en izole adaları olan Hawaii’yi bir “dağcı gözü” ile tanıtmaya çalıştık. Diğer doğal güzelliklerinden bir kaç örnek vermekle beraber, daha çok volkanlardan bahsettik. Neticede Hawaii’den sadece ufak kesitler sunabildik. Tabii Hawaii’de görebileceğiniz çok daha fazla yer ve yapabileceğiniz çok daha fazla şey var. Önceki bir bölümde bahsettiğimiz gibi Hawaii’nin muhteşem bir denizi var. Bütün vaktinizi denize ayırıp, şnorkel veya dalış yaparak mercan kayalıklarında balık ve kaplumbağalarla beraber yüzmenin keyfini çıkarabilirsiniz. Tropik ormanlarda yürüyüşler yaparak, daha önce hiç görmediğiniz ağaç ve çiçek türleri keşfedebilirsiniz. Ada turuna çıkıp, sayısını sonradan hatırlamayacağınız kadar çok şelale görebilirsiniz. Helikopter turuyla volkanlar üzerinde turlayıp, lav akışını üstten seyredebilirsiniz. Bir müzeye gidip Hawaii’lilerin geleneksel yaşam biçimlerini ve hula danslarını öğrenebilirsiniz. Tekne turuna çıkıp, sadece deniz yolu ile ulaşılabilen masmavi bir koyda yüzmenin tadını çıkarabilirsiniz. Dönüş yolculuğunda belki bir kambur balina ve yavrusunu suya dalıp çıkarken göreceksiniz. Ya da hiç bir şey yapmayıp, sahilde oturarak güneşin Pasifik Okyanusunda batışını seyredebilirsiniz. Seçiminiz hangisi olursa olsun Hawaii adalarında “Aloha” ruhunu tadacağınızdan emin olabilirsiniz.

Hakan Yalçın

26 Ocak – 9 Nisan 2011

İletişim: sierrawolf2002 [at] yahoo.com

Kaynaklar

[1] Hawaii jeolojisi: http://en.wikipedia.org/wiki/Hawaiian_Islands

[2] Hawaii eyalet bilgileri: http://en.wikipedia.org/wiki/Hawaii

[3] “Trade winds” (ticaret rüzgarları): http://en.wikipedia.org/wiki/Trade_wind

[4] Mauna Loa: http://hvo.wr.usgs.gov/maunaloa/

[5] Mauna Kea: http://en.wikipedia.org/wiki/Mauna_Kea

[6] İngiliz Kaptan James Cook: http://en.wikipedia.org/wiki/James_cook

[7] USS Arizona (National Park Service sitesi): http://www.nps.gov/valr/index.htm

[8] 1919’da İzmir’in işgali: http://en.wikipedia.org/wiki/Occupation_of_Smyrna

[9] Hawaii dili: http://en.wikipedia.org/wiki/Hawaiian_language

[10] “Lei” çiçekleri: http://en.wikipedia.org/wiki/Lei_(Hawaii)

[11] Amerika’nın en yüksek rakımlı gölleri: http://www.highestlake.com/highest-lake-usa.html

[12] Lake Waiau: http://en.wikipedia.org/wiki/Lake_Waiau

[13] Hawaii Volcanoes National Park (National Park Service sitesi): http://www.nps.gov/havo/index.htm

[14] Halekala National Park (National Park Service sitesi): http://www.nps.gov/hale/index.htm

[15]  Nakalele Blowhole: http://www.hawaiiweb.com/maui/sites_to_see/NakaleleBlowhole.htm

(video: http://www.youtube.com/watch?v=MhIeswqlpPI )