Yılların eskitemediği tırmanıcı Emre Altoparlak ve deneyimli isim Alper Işın Duran'dan Kaldı Kuzey Yüzünde yeni bir rota, "Otel Nahita". Rotanın detaylarını ve ilk tırmanışın hikayesini Emre Altoparlak'ın kaleminden yayınlıyoruz.

2007 Eylül. Partnerim Alper Işın Duran,  Kaldı Kuzey ‘deki projesinden bahsedince sezon geç olmasına rağmen hemen programı yaptık. Kuzey duvarına el sürmeyeli yıllar olmuştu. Üstelik konu Kaldı olunca bir başka heyecanlandım zira Aladağlar’a ilk ayak bastığım günden bu yana tam 21 yıl geçmiş, fakat bunca yıl etrafında dönüp dolaştığım ve Reco’nun (Recep İnce) bahçesinden siluetini hayranlıkla seyrettiğim bu muhteşem dağa henüz elimi sürmemiştim. Yol için gün sayarken,  rutin bir günün sonrasında sabah kendimi her yerim tutulmuş vaziyette buluyorum. Kımıldamak mümkün değil, adeta beton gibiyim. 4-5 gün boyunca yediğim iğnelerden sonra ancak kendime gelebildim. Meğer dik durmak ve yürümek ne büyük nimetmiş. Bir haftalık rötardan sonra belde korse ve sırtımda yakı ile yoldayız. Çivi çiviyi söker diyerek Kaldı kuzey buzulunun dibine, öğleden sonra kampımızı atıyoruz. Bu bölgeye ilk defa geliyorum. Hava soğuk olmalı ki duvar üzerinde donmuş akıntılar var.  Alper’le beraber rotayı inceleyip ertesi günün programını yapıyoruz.  Mekân değişse de ritüel hep aynı; erken çalan yat borusu,  alarmdan önce uyanıp çalmasını beklemek ve soğuk bir karanlık sabaha daha merhaba.

Rotanın girişi kampınızın 20-25dk kadar üstünde. Saat 6.30 civarı alt ekibimiz olarak bize destek veren Özgür’le  (Özgür Cebeci, İTÜ Dağcılık) vedalaşıp karda yükselmeye başlıyoruz.  Karlı bölüm bitip kayaya geçtiğimiz yer son derece çürük.  Bir ip boyu sola doğru travers attıktan sonra nihayet malzemeleri kuşanıp tırmanışa başlıyoruz. İlk ip boyu Alper’de.  20-25m tırmandıktan sonra rotayı tıkayan yumurta biçimindeki bir kayayı sol yanından dolaşarak sabahın ilk raundunu alıyoruz. Ardından önce baca daha sonra dik bir yüzeyden 4 ip boyu daha dönüşümlü devam ederek saat 12.00 civarı klasik kuzey rotasının büyük setine varıyoruz. Rota, buraya kadar çürük Kaldı için şaşırtıcı derecede sağlam ve zevkli. Sete ulaştığımız yerin hemen üstünden yüzeyden bir ip boyu daha tırmanarak sağımızda kalan kulenin üstüne devam eden bacanın başlangıcına geliyoruz. Bu kule önemli çünkü rotayı incelerken bu kulenin tepesinden bir şekilde geçmek zorunda olduğumuzu fark etmiştik. Baca sert, o yüzden sola travers atıyoruz. Bu arada birkaç paslı sikke ve çürümeye yüz tutmuş perlonlarla karşılaşmak sürpriz oldu. Yan geçişten sonra tekrar yukarı devam eden bir kulvara giriyoruz. Amacımız biraz yükselip tekrar sağa dönmek ve kuleyle yukarılarda kesişmek.  Ancak çok geçmeden sağa doğru giden kulvarın büyük bir blok kaya ile kapalı olduğunu görüyoruz. Saat 14.30 civarı. Kısa bir değerlendirme yapıp dönme kararı alıyoruz. Şimdi iniş sikkeleri bize daha anlamlı geldi. Dönüşü buzul üzerinden yapıp biraz macera yaşadıktan sonra gece karanlığında sağ salim çadırımıza vardık. Böylece Kaldı ile ilk randevumdan boynu bükük bir şekilde dönüyorum.

Ancak rotayı projeye bağlamaya karar veriyoruz.  Tekrar gelmemiz tam 3 yıl sonrasına gene bir Eylül ayına kısmetmiş. Aşağı yukarı aynı tarihler, 2010 Eylül’ün son günleri. Kamp yerine çıkarken o kadar yorulmuş olmalıyız ki yatış o yatış ve tulumlardan bir daha çıkmıyoruz. Bu sefer alt ekibimiz 2 kişi. İTÜ dağcılık kulübünden Armağan ve Cem.  Ancak, 3 kişilik çadırda deyim yerindeyse mumya gibi yatıyoruz.  Genelde kıvrılarak yattığım için benim için yorgun bir gece oluyor. Erken yatmanın da etkisi ile saat 11.00’ den sonra uyanık kalıyorum.  Ara sıra giren kramplar da cabası. 

Saati çok erkene kuruyoruz. Daha erken bir başlangıçla vakitten tasarruf etmek niyetindeyiz.  Ancak, bu defa da hava çok karanlık ve bir şey görmek mümkün değil. Yaklaşık 1 saat kadar havanın aydınlanmasını bekledikten sonra fener yardımı ile yola koyuluyoruz. Kar çok sert ve yükseldikçe dikleşen eğimden dolayı yaklaşma ayakkabıları ile zorlanıyoruz.  Duvardan dökülmüş kaya ve taşların, karın üstünde oluşturduğu sürtünme çok işimize yarıyor.

Gene aynı tırmanış sırasını koruyarak duvara giriyoruz. Çantalar bu sefer daha ağır (4-5 litre su ve uyku tulumları). Geçen denememizden tecrübe ile dar ve dik bir baca olan 2. İp boyunu iki parçaya bölüp çantayı ayrı çekiyoruz.  Saat 12 civarı büyük setteyiz. Dinlemeden hemen yukarı devam ancak bu sefer 3-4m kadar daha sağdan tam bacanın dibine ulaşacak şekilde tırmanıyoruz. Ardından, traversi atıp yukarı giden kulvara giriyoruz. Nihayet ilk denemede döndüğümüz noktaya geldik. Ancak burada biraz dikkat edince soldan da yükselip, yukarıdan sağa yan geçiş yapabileceğimizi fark ettik. Çürük blokların olduğu bir yüzey etabından sonra kulenin tepesindeyiz. Bu bizi epey rahatlatıyor. Buradan sonra 100m. kadar çürük zeminde ipsiz yükseliyoruz. Hızlı gitmek moral veriyor ama artık duvarın içinde yerimizi tam olarak kestirmek zorlaşıyor. Zira Kaldı’nın kırık yapısı burada kendini iyice gösterdi. İçimden bu noktadan sonra artık dönüş olmamalı diye düşünüyorum.   Alt ekibimiz de çadırı toplayıp inişe geçiyor çünkü belli bir noktadan sonra aşağı inmeleri konusunda sözleşmiştik. Buluşma yerimiz sarı Mehmetler olacak.  

Yukarı giderken sürekli duvarın sol tarafımızda kalan bölümünü inceliyorum. Rotada ters bir yerle karşılaşırsak nasıl bir alternatif güzergâh yapabiliriz diye. Serbest pasajdan sonra 4 ip boyu yükseldik ve altimetre hala 3300 metrelerde. Bilinmeyenin stresi ve Kaldı’nın son dakikaya kadar renk vermemesi biraz sinirlerimizi geriyor.  Artık bivak kesin. Bari düzgün bir yer bulsak diye içimden geçiriyorum. Saat 18.00 civarı 13. İp boyuna hazırlanırken bunun son ip boyu olduğunu fark ediyorum. Zira rotayı incelerken kamptan görünen parmak şeklindeki sivri tam solumda ve meğer devasa bir kuleymiş. Rotayı aşağıdan nasıl kurguladıysak aynen öyle bitiriyoruz. Saat 18.35, altimetre 3345m. Güneş artık batmaya yakınken ipleri topluyoruz. Müthiş bir rahatlama içerisindeyiz. Yıllar sonra tekrar yeni rota yapmak hem de Kaldı kuzey duvarında.  Bu kadar beklemeye değiyor doğrusu.

Bivak için bulunduğumuz yeri hazırlarken 10m üstümüzde bir kovuk fark ediyoruz.   Hem korunaklı hem de zemini çok daha düz. Bulduğumuz yer Alaca zirvesini tam karşıdan görüyor. İşte o an kafamda, rota için Otel Nahita (*)  ismi şekilleniyor. Güneşin batışını seyrederken biraz bisküvi ve fındık fıstık yiyoruz. Sıcak suyumuz ve ocağımız maalesef yok.  Gece ilerledikçe hava da iyice soğuyor. Soğuk titretmese de tam sınırdayım. Ara sıra doğrulup bacaklarımı ovuyorum.  Alper’in keyfi yerinde, öyle ki hava aydınlanır aydınlanmaz dürterek uyandırmak zorunda kalıyorum.

Yaklaşık 45dk.’lık bir yürüyüşten sonra 7.30 civarı zirvedeyiz. Altimetre 3500 gösteriyor. Demek ki basınç normalin üstünde. Hava masmavi ve pırıl pırıl. İlk defa bu kadar erken zirve yapıyorum.  24 yıl sonra nihayet Kaldı’nın zirvesinde.  Biraz oyalanıp etrafı seyrettikten sonra hemen inişe başlıyoruz. Öğle saatlerinde Sarı Mehmetler’de olup hemen yola koyulmak istiyoruz.  

Genel Değerlendirme:

Büyük sete kadar olan 5 ip boyluk bölüm Kaldı eğitim faaliyetleri süresince de çıkılabilir. Kaya yapısı sağlam, emniyet imkânı iyi ve kabaca aynı zorluk seviyesinde. İnişi ister buzuldan ister klasik setten biraz alçalıp 2-3 ip boyu ile direk kampın üzerine yapabilirsiniz.  

Rotanın büyük setten sonra olan kısmı daha çürük ve iyi oryantasyon gerektiriyor. Sırta çıktığınız yerde Otel Nahita konaklamak için en uygun yer.

İp dereceleri sırası ile:

6- / 5+ / 5 / 6, 6+ / 4+ / büyük set. / 6- / sola yan geçiş  / 5  /  4, 4+ / serbest tırmanış / 5 / 3+ / 5+ / 4+ / 5-.  

Tırmanış ekibi: Alper Işın Duran, Emre Altoparlak.

Alt Ekip: Armağan Altun, Cem Bozkuş.

Çıkış Tarihi: 26 Eylül 2010, 12 saat.

 (*) Nahita, Niğde’nin antik çağlardaki ismi olup, gerçek otel Nahita, Niğde eski terminali yakınlarındadır.

Editör Notu: Yazıda kullanılan tüm fotoğraflar Emre Altoparlak ve Alper Işın Duran'a aittir.